28 Nisan 2015 Salı

ATEŞTEN GÖMLEK [1] (1923)



 Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul (Halide Edip Adıvar’ın romanından)
Operatör Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Yapım Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden

Oynayanlar: Ertuğrul Muhsin (İhsan), Bedia Muvahhit(Ayşe) Neyyire Neyyir (Kezban) Emin Beliğ (Peyami), Behzat Haki (Burak), Hakkı Necip (Ağnman), Vasfi Rıza (Zobu), Refik Kemal (Arduman

Konu: Film, Kurtuluş Savaşı'nda başından yaralanmış bir yedek subay olan Peyami'nin Ankara'da yazdığı hatıralarından oluşmuştur: Peyami, işgal yıllarında İstanbul'daki evlerinde, İzmir'de kocası ve çocuğu Yunanlılar tarafından öldürüldükten sonra kendilerine sığınan  

Ayşe ve arkadaşı İhsan'la yurt savunması konusunda görüşmeler yapar, Fatih ve Sultanahmet mitinglerine katılır, sonra da bir yedek subay olarak Anadolu'ya geçer.  ilkin gittikleri Adapazarı civarında düşmanla çarpışan müfrezelerden birinin başında bulunan Ahmet Rıfkı, Ayşe'den aldığı ilham ve vatan sevgisiyle çarpışırken vurularak ölür. Ayşe, gerek İhsan, gerekse Peyami için, vatan sevgisiyle kadın sevgisinin birbirine karıştığı bir ilham kaynağı, bir 'ateşten gömlek' olmuştur.

'Milli Mücadele' içinde olaylar şöyle gelişir: İhsan bir köyde tanıdığı bir köylü kızı olan Kezban'ı korur; bu koruma Kezban'ın gönlünde ona karşı onulmaz bir aşk uyandırır. Ama İhsan savaş içindedir ve Ayşe'yi sevmektedir. Bundan dolayı Kezban'ın sevgisini kabul edemez ve çocukluktan yeni kurtulmuş olan bu genç kızın Çerkez asıllı bir çavuşla evlenmesini sağlar.

İhsan, Eskişehir'de görev verirken, bura-da hemşire olarak bir hastanede çalışan Ayşe'ye karşı yakınlık duyduğunu belli eder; Ayşe de vatan kurtulup İzmir alındıktan sonra onunla evlenmeyi kabul eder. Ancak
İhsan'ın Ankara'da bulunduğu sırada bazı tanıdık kızlarla yakınlık kurması ve bunlardan biriyle çektirdiği fotoğrafın sonradan Ayşe'nin eline geçmesi, aralarındaki hissi ilişkiyi bir ara zedelerse de, zamanla durumları yeniden düzelir. Peyami de gizli bir aşkla Ayşe'yi sevmekte ve bir 'ateşten gömlek'in yakışını bağrında duymaktadır. Ama bu duygusunu Ayşe'ye hiçbir zaman açamaz.

İhsan bir ara 'milli kuvvet'e aykırı tutumdaki bir köy halkı tarafından yakalanır ve tutuklanır. Aynı köyde bulunan ve milli kuvvetlere hainlik etmiş kocasından bezmiş olan Kezban'ın yardımıyla bu kötü durumdan kurtulur, fakat Kezban da sevdiği adam uğrunda canını verir. Sonunda 'İzmir Taarruzu' başlar. İhsan, Peyami ve Ayşe aynı cephede vazife görmektedirler. Savaşın kanlı bir safhasında, bir bombardıman sıra-sında İhsan'la Ayşe vurulur; ölü gövdeleri yan yana yatırılır.

Eleştiri: “İlk Kurtuluş Savaşı filmi denemesi. Cumhuriyet’in ilanından sonra Müslüman Türk kadınlarının sanatsal özgürlüğüne kavuşup kamera karşısına oyuncu olarak geçtikleri ilk film Ateşten Gömlek. Film gösterildiği her yerde büyük bir coşkuyla karşılanır ve gişe rekorları kırar. Ancak Yapımcısının filmi gereksiz yere uzatıp, seyircinin karşısına ayrı ayrı haftalarda iki bölüm halinde çıkarılmasına, Muhsin Ertuğrul karşı çıkar ve olayı bir “sömürü” olarak eleştirir. Dönemin ilkel koşulları içinde çekilmesine karşılık, en iyi üç filmden biri sayılır”. (Agah Özgüç 100 Filmde Türk Sineması)

► Muhsin Ertuğrul, tek adam olarak Türk sinemasında kurduğu egemenliğin başlangıç yıllarındadır. 1923 yılından başlayıp 1939 yılına kadar devam edecek olan bu 17 yıllık zaman Muhsin Ertuğrul’un ve Dar-ül Bedayi tiyatro oyuncularının tekeli altındadır. Ve birbiri ardına üç film çeker. İlki Halide Edip Adıvar'dan uyarladığı “Ateşten Gömlek”tir. Kurtuluş Savaşı'nı konu alan bir ilk filmdir. Türk sineması adına bir diğer özelliği de Ateşten Gömlek'te ilk kez Türk kadınlarının oynamasıdır. Bu yıla kadar Müslüman kadınların perdede ve sahnede oynaması yasaklanmış, bu yasağı dikkate almayanlar polis tarafından tutuklanmıştır.

1918 yılında Dar-ül Bedayi kadrosuna bir çok Müslüman Türk kadını alınmışsa da bu baskı nedeniyle bunların hiç biri oyun oynayamamıştır. Ancak bunlardan Afife Hanım, “Jale” adıyla sahneye çıktığı an polis tarafından tutuklanmıştır. Cumhuriyet'in ilanının Müslüman Türk kadınlarına çalışma özgürlüğü tanıması sonucu,

Muhsin Ertuğrul Türk kadınını sinemada oynatmak istemiş ve yaptığı araştırma sonunda filmdeki “Ayşe” rolü için tiyatronun kadrosunda bulunan Muvahhit Bey’in karısı Bedia’yı seçmiş ancak “Kezban” rolü için gazetelere ilan vermiştir. Bu ilana bir kişi cevap vermiş ve gelmiştir. Bu isim de sonradan Muhsin Ertuğrul ile evlenecek olan Münire Neyyir veya sahne adıyla Neyyire Nehir hanım. Ve böylece Bedia Muvahhit ve Neyyire Neyir'le yeni bir dönem açılır. Artık Türk Sineması’nda 1930 yılına kadar sessiz sinema dönemi de başlamıştır.

► Zor ve ağır bir savaştan yeni çıkılmış, Türk milletinin azim ve gayretiyle harp kazanılmış, yeni bir yönetim sistemi getirilerek cumhuriyet ilan edilmişti. Ancak halkın milli hislerini diri tutmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulmaktaydı. Bunun fehmine varan Mustafa Kemal, Halide Edip'i çağırtır. Halkın hislerini diri tutabilmek için vasıta olarak sinemayı gördüğünü, bunun için de ':Ateşten Gömlek" isimli eserinin filme alınıp alınamayacağını sorar. Halide Edip, bu teklifi elbette olumlu karşılar. Bunun üzerine Mustafa Kemal, İstanbul'a gitmesini ve film Yapımcıları ile görüşmesini ister.

Halide Edip, İstanbul'a gelerek Muhsin Ertuğrul ile görüşür. Ancak bir şartı vardır. Bu şart, aynı zamanda Mustafa Kemal'in de arzusudur: Filmdeki kadın rollerinin bizzat Türk kadınlarınca oynanması. Bunun için hemen gazetelere ilan yerilerek, temsil verebilecek yetenekte olan, kendine güvenen Türk kadınları aranır. Bir öğretmen olan Neyyire Neyir de bu ilanı görmüş ve bunun üzerine oyuncu olarak başvurmuştur. Böylece Neyyire Neyir, beyaz perdede görülen ilk Türk kadını unvanını alır: Bu unvan altında adı geçen bir diğer kişi de Bedia (Ştatzer) Muvahhit'tir. Film, Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlıların işgali sırasında kocası ve çocuğu öldürülen Ayşe ile İhsan'ın, sonları ölümle biten hazin hikayelerini anlatmaktaydı.

Kurtuluş Savaşı'yla ilgili ilk konulu film olma özelliğini taşıyan ve ilk gösterimi Beyoğlu Palas Sineması'nda 23 Nisan 1923 tarihinde yapılan Ateşten Gömlek"i henüz işgal altındaki İstanbul'da gösterime girmiş oldu. O vakte kadar, çevrilmiş en iyi öykülü film olan bu çalışma, kuşkusuz sinemanın bir ulusun yaşamındaki en büyük, en önemli olayları yansıtmadaki eşsiz gücünü örneklemekteydi. Dolayısıyla Cumhuriyet'in kuruluş yılında Türk sineması için bundan daha iyi bir başlangıç düşünülemezdi. Muhsin Ertuğrul, “Ateşten Gömlek" filmini çevirdiği zaman büyük ilgi ile karşılandı. Cumhuriyetin ilan edildiği, ulusal duyguların doruk noktasına ulaştığı o günlerde halk, kazandığı bağımsızlık savaşının perdedeki yansımasını büyük bir coşku ile karşılamıştı. (Gülşah Nezaket Maraşlı, “Türk Sinemasında Düet” syf: 50)


[1] Tarihi kostümlerle çevrilen bu film, müesseseye (Kemal Film) gayet pahalıya maloldu. Üstelik oynayanlann çoğu tiyatro aktörü olduğu için sahneler bir türlü tabiiliğini bulamamıştı. Eser olduğu gibi filme çekilmiş tiyatro durumunda kalıyordu. Daha çok savaş ve macera filmlerinin geçer akça olduğu yıllarda sessiz sinema devrindeki bu şarkılı oyun başansız bir deneme oldu. Hiç iş yapmadı. (Zahir Güvemli, Sinema Tarihi 1960 Varlık İst.) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder