1 Mayıs 2015 Cuma

İNGİLİZ KEMAL LAWRENS’E KARŞI “*” (1952)


Yönetmen Lütfi Ömer Akad
Senaryo Osman F. Seden
Foto Direktörü Enver Burçkin
Müzik Kadri Şençalar
Yapım Kemal Film / Osman F. Seden, (Ses film stüdyosunda çevrilmiştir.)


Oyuncular: Ayhan Işık (Ahmet Esat/”İng.Casusu”), Gülistan Güzey (Leman), Muzaffer Tema (Bnb. Ward Lawrance), Pola Morelli (Jeanette), Feridun Çölgeçen Alb. Cummings), Talat Artemel (Rıza Çavuş), Şadıman Ayşın Helene), Turhan Göker (Reşit Bey), Muharrem Gürses, Rıza Tüzün, Bülent Oran, Muazzez Arçay, Nubar Terziyan, Sırrı Gültekin, Hasan Ceylan, Gazanfer Özcan, Mümtaz Alpaslan, Osman Türkoğlu, Alaeddin Demirkol, Arif Kandemir


KONU: Yıl 1919, İstanbul işgal altındadır. Fransız gizli servisi İstanbul'a önemli bir görevle kadın casuslarından Janet'i gönderir. Janet'in görevi İngilizlere karşı çalışmak,Fransa ve İngiltere, Anadolu'nun işgali konusunda anlaşamadıklarında özellikle İstanbul'da bulunan Lawrens'in işini bozmaktır.
İki hafta önce çok müsbet hislerle seyrettiğim “Kanun Namına”yı hemen hemen aynı artistlerle meydana getiren rejisör Lütfi Akad’ın bu seferki başarısızlığını senaryo zaafı, hatta daha yerinde bir deyimle, senaryonun namevcutluğu ile izah edebiliriz. Osman F. Seden’ın hikayesi,Türk Film Tarihinin En Problemli Filmi.


Bu film, oldukça olaylı bir şekilde başlar. ingiliz Kemal'in serüvenleri için iki yapımcı firma (Kemal Film ve Erman Film) anlaşmazlığa düşer ve mahkemelik olurlar. Osman F. Seden, bu macera şöyle anlatıyor:


"İkinci film olarak bir İngiliz Kemal hikayesi çekmeğe karar verdik, daha doğrusu Lütfi pek istekli olmamasına rağmen benim delice tutkum sonunda kabul etti. Kendi ölçülerime görer bir 'Süper Prodüksiyon' tasarlamıştım ve halkın o zamaa kadar kendisine sunulan padişahlı, yeniçerili filmlerden bıktığına kesin olarak inanmıştım.…Başka bir şeyler yapmak lazımdı. ingiliz Kemal, Türk film tarihinin en problemli filmi oldu desem yeridir.


'İngiliz Kemal' diye tanınan Esat Tomruk, dünyaya nadir gelen çelebi, hoş sohbet, son derece mütevazı bir insandı. Ankara’da 1. ve 2. Meclis'te mebusluk yapmış, Atatürk'ün Maarif Nazırlığı'nda bulunmuş ve İngiliz Kemal'in iki ciltlik anılarını okumuştu. 


'Yaptığı hizmetlerin onda birini bile yazmamış diyordu. Ne yazık ki, anılarının filme çekilme hakkını Erman Film'e (Hürrem Erman) satmıştı. Ancak Hürrem Erman, bunu senelerce filme almamıştı. Bu hakkını bize devretmesi için kendisine müracatımızda bizi kibarca reddetti. 'Kendim çevireceğim, dedi. Araya aracılar koyduk, gene sonuç alamadık. Esat Tomruk'la bir akşam Bomonti'de bir meyhaneye gittik. Ona, kitapta yazılı olmayan serüvenlerini anlat dedim, bir takım şeyler anlattı, oldukça ilginç hikayeler. Bir adım daha ileri gittim, gene meyhanede, lafı hiç uzatmadan; 'sen İngiliz casusu Lawrence'i hiç tanıdın mı?' diye sordum. Güldü. Yok canım, o kimselere gözükmezdi, üstelik Türkiye’ye de hiç uğramadı,' dedi. Tut ki Türkiye'ye geldi ve sen onunla amansız bir mücadeleye girdin,' dedim gülerek, "alay etme,' diye başını salladı. 'Mütareke senelerinde, sen gazeteci rolünde Pera Palas salonlarında, işgal kuvvetlerinin dave-tinde hemen hemen her gece bulundun, orada gördüklerinden biri Lawrence olamaz mı yani?' dedim. 'Lawrence oralara hiç uğramadı,' dedi. 'Böyle bir şey yaparsan tekzip ederim diye terslendi hafifçe. 'Ben yalan olduğunu bile bile yapayım sen tekzip et,' dedim. 'Sen mütareke senelerinde onunla karşılaştın ve onu mağlup ettin,' dedim. Canı sıkılmıştı; 'sen benden ne istiyorsun arkadaş?' dedi. 'İngiliz casusu Law-rence sana karşı, işte ben bunun kitabını yazmak istiyorum dedim. Duraladı. Telif hakkı 3000TL,' dedim, İyice duraladı. Kabul edeceğine inanmıştım 'Sen sadece bana onun hakkında bazı bilgiler ver, yeter, dedim. Bir şeyler anlattı, dinlemedim bile. Sonunda anlaştık. Ben Lawrence adını kullanacaktım, amma filmin o bölümün hayali olduğunu da belirtecektim yazacağım ve sizden on para bile almıyacağım,' dedim. Şaşırdı, sonra kendini toparladı, 'ne zaman hazır olur' diye sordu. Onbeş güne kadar, dedim. Yerinden sıçra-dı, 'olamaz,' dedi. 'Olur,' dedim. 'onbeş gün sonra elinizde olur, ya siz ne zaman baskıya verir ve piyasaya çıkartırsınız?' diye sordum. Düşündü taşındı, 'bir ay sonra hazır,' dedi. Kendisine on para almayacağımı, sadece bunu çok iyi bir reklam sonrası bütün dünyada yayınlamasını istediğimi söyledim. Derhal kabul etti. Öpüştük. Yirmi gün sonra kitabın yazı dizisini kendisine yetiştirdim.


Şimdi hukuken hazırdık. Hemen filme başladık. Ben kendi yazdığım bir eseri filme çekiyordum ve hukuki açıdan buna kimsenin itirazı olamazdı Erman Film (Hürrem Erman) yasal yollara başvurdu... Bizi mahkemeye verdiğinde, elimizde kitabı benim yazdığı-ma dair bir belge vardı, diğer taraftan bu olayları benim de İngiliz Kemal 'den yani Esat Tomruk'tan dinleyip filme aktardığıma dair, bir anlaşma vardı. Davayı biz kazandık ve film çevrildi.


İngiliz Kemal gerçekten büyük prodüksiyon oldu. Prensibimize sadık kalarak gene Şehir Tiyatrosu'ndan sadece üç oyuncu almıştık: Gülistan Güzey, Talat Artemel ve Şaduman Ayşin' Muzaffer Tema gene aramızdaydı.


İngiliz Kemal'in başarısı çok büyük oldu. Belki içinde mantık hataları vardı amma, çok zengin, çok figüranlı ve çok büyük kadrolu bir filmdi. Çok itinalı bir şekilde çekilmişti ve filmde de Liltfü Ö. Akad, sinemadaki hareket (action) olgusunun zirvesine çıkıyordu. Senaryo alışılmamış bir tarzda yazılmıştı, çok hareketli ve sürükleyici idi. Türk filmlerinin ağır, melankolik temposuna alışanları şaşkına çeviriyordu.


Kanun Namına'dan onbeş gün sonra oynayan ingiliz Kemal , Kanun Namına'nın rekrunu da kırdı. O onbeş gün içinde Türk fil-ciliğinde iki efsane doğdu:Ayhan Işık efsanesi ve Kemal Film efsanesi. Bunun haricinde Lütfi Akad, Türk filmciliğine damgasını vurdu. İkimiz de çıkış noktamızda ne kadar haklı olduğumuzu anladık. Ne yazık ki, iki sene sonra yollarımız ayrıldı. (Gülşah Nezaket Marşlı, “Osman Fahir Sedenle Türk Sinemasında Düet” syf, 126 )



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder