2 Mayıs 2015 Cumartesi

KIZILTUĞ “Cengiz Han” (1952)


Senaryo ve Yönetmen Aydın G. Arakon
Eser Abdullah Ziya Kozanoğlu
Fotoğraf Direktörü İlhan G.Arakon
Müzik Orhan Barlas
Yapım Atlas Film / Nazif Duru

"Atlas Film Stüdyosunda çevrilmiş ve seslendirilmiştir."

Ar Direktör: İlhan G. Arakon, Ses Mühendisi: Lâmi Kâmil, Reji Asistanı: Orhan Dilmen, Ar Direktör Asistanları: Bedia ve M. Özkılıç, Kamera Asistanları: Fethi Müren, C. Taşar, Montaj ve Senkron: M. Çubukçu, M. Sanver, Aksesuar: N. Akbulut, H. Ruşen, Dekor Yapımı: B. Ozan, Laboratuar: M.Skarpetis, R. Kardaş, Türküler: Nevzat Güver, Şen Kardeşler, Aşık Dursun Cevlani, Salahattin Tükenmez,Rakslar: Hanri Davis—Helios Bale Tupları ve Nergis Mogol


Oyuncular: Turan Seyfioğlu, Mesiha Yelda, Cahit Irgat, Rauf Ulukat, Atıf Kaptan, Nebile Teker, Mücap Ofluoğlu, Nubar Terziyan, Eşref Vural, Müfit Kiper, Vedat Örfi Bengü, Ahmet Üstel, Ferhan Tanseli, Hasan Ceylan, Abdurrahman Conkbayır. Nubar Terziyan, Necdet Başar, İhsan Özokur, Salahattin Tükenmez, Hasan Ceylan, Arif Eriş


Konu: Bölgesindeki Moğol-Türk obalarını Kızıl Tuğ altında toplayıp güçlü bir ulus kurma amacında olan Cengiz Han,adı Yenilmez anlamı taşıyan Türk Bahadır Otsukarcıyı, kendisine tehlikeli gördüğü Şeyhülbecel Hasan Sabbahtan vergi almaya gönderir. Şeyhülcebelin oğlu Halid, yiğit Otsukarcıya benzemektedir, ancak onun gibi cengaver değildir.Bu nedenle düğünde yapılacak turnuvaya Halidin yerine Otsukarcı girer ve turnuvadan yüzünün akıyla çıkar. Bu güzel olayın ardından başka sorunlar ortaya çıkar. Otsukarcı,Şeyhülcebeli yola getirme uğraşı içine girer. Sonuçta tabi ki,Otsukarcı, Cengiz Hanın isteğini yerine getirir.Zamanının en masraflı tarihi kostüme filmi olan KIZIL TUĞ, Abdullah Ziya Kozanoğlunun aynı adlı eserinden sinemaya adapte edilmiştir. Senaryo çalışmalarına eser sahibi de katılmıştır.


► Cumhuriyet döneminin ilk tarihi macera romanı olan "Kızıl Tuğ". Hiç bir zaman "yüksek edebiyat" içinde değerlendirilmeyen, eleştirmenlerin, tarihçilerin ilgisini çekmeyen Kozanoğlu külliyatı, Türkiye'de en çok baskı yapan ve okunan romanlardan oluşuyor "Kızıl Tuğ bütün bir gençliğin içinden duyduğu devrimin ilk öncüsüdür. Konusunu büyük Türk tarihinden alan ve öz Türk kelimelerinden birkaçına her sayfada cümleleri içinde yer veren Kızıl Tuğ, doğanneslin ruhundaki gizli arzu ve heyecanları üste çıkaran bir darbedir". Anlaşılacağı gibi, bu roman ve yazma amacı, o dönemdeki milli düşünce akımının temsilciliğini üstlen-mişti. Bu düşünce akımı; "büyük Türk ulusunu birleştirecek o tek dile, tek şiveye ve tek ülküye doğru, Kızıl Tuğ'da başlayan, (...), yedi yıl sonra Atatürk'ün komutasında tem-polaşan" Türkçülük, Turancılıktı. Türkçülüğün ortaya çıkması(1908), aşağı yukarı Abdullah Ziya'nın doğumuna tekabül eder(1906). Yetişme çağı boyunca, yükselen bu yeni değerin etkilerini hisseden Abdullah Ziya'nın Türkçülüğü, yıkılan İmparatorluğun yerine kurulacak ulus devlet modelini savunan tarzdadır. Bu tarz Türkçülük, II. Dünya sava-şından sonra etkisini kaybetti. Onun yerini, daha ırkçı-şoven bir milliyetçiliğin aldığını görüyoruz. 


Atsız'ın romanlarını, bu yeni tarz içinde değerlendirmek uygun olur. Kızıl Tuğ"da, döneme göre başka yenilikler de var; milli bir şuur aşılamak amacıyla yazılmasının etkisiyle, sık sık dipnotlar verilmiş. Kimi zaman öztürkçe kelimelerin anlamlarını açıklıyor, kimi zaman eski adetler, inançlar, kişiler hakkında bilgiler veriyor. Yazar, ilk romanı oluşu nedeni ile, "Fatih Feneri", "Hilal ve Haç" romanlarında üstesinden gelinen tutarsızlıklardan kaçınamamış. Bu metinde zaman ve mesafe mefhumu yok. Mesela, Timuçin, Orta Asya'da karşılaştığı Otsukarcı'nın yola çıkacağını öğrenince, "sen Horasan'dan geçecek misin" diye soruyor. Kahramanları-mız, bugün motorlu taşıtlarla aşılması güç olan mesafeleri, kuş olup geçiyorlar. Bir bakıyorsunuz Alamut kalesindeyiz, bir bakı-yorsunuz Çin Sarayında. Anlatı bakış açısı tekniği de ilginç. (A.Ömer Türkeş, “Aylık Birikim Dergisi)


► "Senaryo için pek muvaffak denemez. Bir kere meşhur romannların senaryosu yapilırken, hiç olmazsa bu işte bizden yüzlerce defa ileride olan Amerikalılan taklidie başlasak hiç de fena olmaz. Onlar hiçbireseri aynen sayfa sayfa takip ederek senaryo yapmazlar. Çünkü roman başka, film bambaşka şeydir. Sonra hadiseler arasında pek irtibat yok. Kopuk kopuk sahneler birbiirine bağlanmış. Bir hayli mantık hatası da var. Rejisörle senarist ayni şahıs olduğu için, hangi bakımdan olursa olsun bu hata-lar maalesef tamamen onun omuzlarına yüklenmektedir. " (Sezai Solelli, Yıldız d, 1951) “Okan Ormanlı, “Türk Sinemasında Eleştiriler, syf, 49”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder