22 Ekim 2015 Perşembe

KEŞANLI ALİ DESTANI (1964)

Senaryo ve Yönetmen: Atıf Yılmaz “Haldun Taner'in aynı isimli müzikal oyunundan ”
Kamera: Çetin Gürtop
Müzik: Yalçın Tura
Sanat Yönetmeni: Duygu Sağıroğlu
Yapım : Gün Film/Memduh Ün, - Atıf Yılmaz, Haldun Taner


Oyuncular: Fikret Hakan, Fatma Girik, Danyal Topatan, Aydemir Akbaş, Küçük Sadık, Mualla Sürer, Hayati Hamzaoğlu, Hüseyin Baradan, Mehmet Ali Akpınar, Nusret Ersöz, Sami Hazinses, Osman Türkoğlu, Faik Coşkun, Osman Alyanak, Eşref Vural, Hayri Caner, Suha Doğan, Orhan Elmas, Feridun Çölgeçen, Mürüvvet Sim, Aziz Basmacı. Hakkı Haktarı. Selahattin Içsel, Taliha


Konu: Ali, Sineklidağ’da oturan bir gençtir. Zilha isminde bir kızı çok sever. Birgün Zilha’nın amcası öldürülür ve suçu Ali’nin üzerine atarlar. Zilha’nın amcası da mahallenin belalılarından biridir. Herkesten haraç toplar ve kimse tarafından sevilmez. Ali bir türlü suçsuzluğunu ispat edemez. Mahallenin en sevilmeyen adamını öldürdü diye herkes tarafından sevilir ve mahallede ünlenir. Hapishaneden çıkınca muhteşem bir karşılama töreni hazırlanır. Herkes ona sevgi gösterir. Ali mahallesine gelir gelmez, mahallenin muhtarlığına adaylığını koyar. Ali seçimleri kazanır ve muhtar olur. Mahallede kısa sürede çok şey değiştirir. Haraç olayını kaldırır ve mahalleyi bir düzene koyar. Zilha amcasını öldürdü diye Ali’ye yüz vermez. Ali kıskançlığından çatlamaktadır. Bu arada, Ali’yi sevmeyen kişiler yavaş yavaş ortaya çıkmakta ve arkasından sessizce kuyusunu kazmaktadırlar. Bülent Bey adıyla anılan zengin birisi mahalleye gelir. Mahallede bir işi vardır. Mahallede gezerken Zilha’yı görür. Zilha’yı görünce çok şaşırır. Çünkü eski eşi Nevvare’ye çok benzemektedir. Nevvare kızını ve Bülent Bey’i terk etip, başkasına kaçmıştır. Kızıda Zilha’ya inanılmaz bir yakınlık duymuştur. O yüzden, Bülent Bey Zilha’yı evinde çalışması için ikna eder. Zilha’yı evine götürür. Ali bunu duyunca çok sinirlenir ve Zilha’yı Bülent Bey’in evinden almaya gider. Bu arada Bülent Bey’in eski eşi Nevvare, evini çok özlemiş ve evine dönmüştür. Ali, kapıyı çaldığında , kapıya Nevvare çıkmıştır ve Zilha diye yanlışlıkla Nevvare’yi kaçırır. Sonunda onun Zilha olmadığını anlar, fakat iş işten geçmiştir. Bu arada, Zilha’nın amcasının gerçek katili ortaya çıkmıştır. İsmi de Cafer’dir. Cafer’den Ali’yi öldürmesini isterler. Çünkü Ali gerçekten çok şeyler başardığı için bunu çekemezler. Durumu geç de olsa anlayan Zilha, Ali’nin yanına döner ve barışırlar. Beraber mutlu bir hayat süreceklerini zannederler, fakat Cafer Ali’yi öldürmekte kararlıdır. Cafer evin önüne gelir ve Ali’den evden çıkmasını ister. Ali tam evden çıkarken Cafer ateş eder ve Ali vurulur. O acıyla Ali silahı tuttuğu gibi Cafer’i öldürür. Bu sefer Ali gerçekten katil olur. Böylece Ali tekrar hapishaneye döner, ama Keşanlı Ali Destanı ömür boyu sürecektir.

ÖDÜL

 1. İzmir Film şenliği’nde (1965),


► “En başarılı ikinci film,
► Yalçın Tura, “En başarılı müzik”
► Fikret Hakan “En başarılı oyuncu”


 2. Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (24 Mayıs – 4 Haziran 1965)


► “En Başarılı İkinci Film,
►Atıf Yılmaz, “En Başarılı Yönetmen”

► Fikret Hakan ve Fatma Girik “En Başarılı Oyuncu.

Jüri Üyeleri: Nejat Duru, Nurhan Nur, Sabahattin Ataker, Davut Ergün, Mehmet Dinler, Dr. Ak, Bn. Tolunay, Bn. Turgay, Dr. Burhanettin Onat.


 İlk kez bir tiyatro uygulamasına yanaşan Atıf Yılmaz’ın başlıca endişelerinden biri de Keşanlı'nın sayesinde epik bir sinemaya varmak, Haldun Taner'in sahnedeki başarısını, kısmen aynı unsurları, şarkıları, müzikli konuşmaları, dansları, seyirciye dönüp doğrudan doğruya hitap etmek öğesini kullanarak, kısmen de değişik bir anlatım ve şekillerle sinemada tekrarlamaktı. Filminde bunu bir dereceye kadar başarıyor. Keşanlı'nın ilk bölümleri değişik bir hava taşıyan takdim yazılarından başlayarak gecekondunun yıkılması, Keşanlı'nın destana uygun şekilde şişman polise tanıtılması Keşanlı'nın hapisten çıkıp Sinekli'ye geliş ve karşılanması, duygulu, anlayış dolu bir mizahla veriliyor. Sinekli'de Yılmaz kasabalarını bulur gibi oluyor, aynı hava içinde insan kalabalığını hareket ettiriyor, coşturuyor, yan tipleri, karikatüre fazlaca yönelmeden çiziyor. Oysa, bunun bir de sonrası var ve bir western düellosunu hicveden, Keşnlı Çakal Rüstem karşılaşmasının ötesinde, yönetmen aynı canlılığı tutturamıyor, tiyatro düzenine kapılıyor, mekanik bir vodvile sürükleniyor. Üstelik, uygulamanın en eksik tarafı, etrafında yaratılan destanın raconuna göre hareket etmeye zorlanan, son anda bilinçlenen Ali'nin insan olarak dramına varılmıyor, dram açıklanmıyor. “Burçak Evren, “Adı, Atıf Yılmaz”

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder