8 Ekim 2015 Perşembe

KÜÇÜK HANIMEFENDİ (1961)

Senaryo ve Yönetmen Nejat Saydam (Muazzez Tahsin Berkant'ın aynı isimli romanından)
Operatör Mike Rafaelyan
Yapım Birsel Film / Nüzhet ve Özdemir Birsel


Prodüksiyon Amiri:
Metin Gürkan, Reji Asistanı: Yılmaz Atadeniz, Operatör Asistanı: Paşa Gündoğdu, Işık: Şimşek Prodüksiyoın, Figürasyon: Güler Zaim, Makyaj: Zeki Alpan, Dekorasyon: Milano Möbşle, Kuaför: Süslen Salonu, Müzik: Metin Bükey, Ses Mühendisi: Lâmi Kâmil, Montaj-Senkron: Mehmet, Negatif Montaj: Ali Berkan, Laboratuar: Mihail İskarpetis, (Acar Film Stüdyosunda saeslendirilmiştir.)


Oyuncular: Ayhan Işık (Ömer), Belgin Doruk (Neriman), Sadri Alışık (Bülent), Ahmet Tarık Tekçe (Rasim), Avni Dilligil (Av. Feridun), Aliye Rona (Fehime), Şaziye Moral (Anne), Nubar Terziyan (Ekrem Dayı), Osman Türkoğlu (Hayri), Fadıl Garan (Noter), Dursune Şirin (Dadı Şetaret), Selahattin İçsel (Köylü), Zeki Alpan, Fadıl Garan,


KONU: Eskişehirli Şahinoğlu (romanda İstanbullu Gelgeç) ailesi çok zor durumda. Ömer’in adı söylenmeyen abisi kumarda her şeylerini kaybedip kendini öldürmüş. (Kitaptaysa kardeşi Münir tüm paraları petrol aramasına harcıyor.) Köşk ve (romanda Manisa’daki) çiftlikleri Emniyet Sandığı’na hacizli. Avukat Feridun Üstün “Bugün yarın kapınız çalınacaktır” diyor.Ömer..32 yaşında. “Sıhhatli, güzel, dinç bir adam.” Liseden terk. Geçmişte çok varsıllar ama keşke babaları (filmde Münir romanda Naci Bey), çocuklarının bir gün çalışmak zorunda kalabileceklerini düşünseydi. Romandaki Ömer’in durumu daha zor, birkaç ay evli kaldığı eşi Nüveyre tifodan ölmüş. Anne Şaziye Hanım ve dayı Ekrem ailenin durumu için çok kaygılılar.


Bursalı bir köylü, bilmeden, Feridun Bey’e bu sıkıntılı durumun çözümü için fikir veriyor. “..Bizim oracıkta Hikmet Bey’in köşkü vardır. İpek fabrikatörü..O köşkün önünden ne zaman geçsem içerden kadın çığlıkları gelirdi. Bir gece..taşa sarılı bir zarf düştü önüme. Bir adam buldum okuttum ‘..bulan insaniyet namına, Eskişehir’de Avukat Feridun Üstün Beye götürsün’ diye yazıyordu.” Zarftan “Feridun Bey amca, beni kurtarın. Neriman” yazılı bir kâğıt çıkar. (Romanda Feridun, Neriman’ın vasisi. Noter Yusuf Nu-man Bey de Ömerlerin gelirine bakıyor. Film işi fazla uzatmadan ikisini tek kişi yapmış.) Bursa sahnelerinde, kaçınılmaz olarak “Bursa’nın Ufak Tefek Taşları” türküsü var.


Neriman Özar..19 yaşında fakat 15 gösteriyor. Romanda ise 23 yaşında ve soyadı Kozacı. Babası Hikmet Bey, Bursa’daki Kozacı kumaş fabrikalarının sahibi. 5 (kitapta 7) sene önce ölmüş. 7 (romanda 1 buçuk) milyonluk liralık kalıtı Neriman’ın ama şimdilik 2. eşi Fehime Hanım’ın denetiminde O da genç kızı delirtip paranın tümüne konmak istiyor. Feridun Bey’in bulduğu çözüm; Ömer ve Neriman’ın evlenmesi. Böylece Şahinoğlu ailesi parasal sorunlarından, Neriman ise üvey annesinin planladığı tımarhaneden kurtulacak.Üvey anne, Neriman’ı tekrar ‘inhisarı altına almak için’ gelir ama biraz geç kaldı (romanda bu ve filmin sonundaki kaçırılma kısımları yok). Nikâh kıyıldı bile. (Nikâh memuru rolündeki Zeki Alpan, büyük olasılıkla sanatçıların makyajında yardımcı olmuştur..Asıl debelenme bundan sonra başlıyor. Çünkü sorun artık ‘maddi veya kanuni’ değil ‘hissi’. Ömer, perişan haldeki genç kızı beğenmez ve bilinmeyen bir yere (romanda Mısır’a) gitmek üzere evi terk eder. (Dahası, aylar sonra resmini iste-yen eşine ‘kendinizi yalnız hissetmemeniz için’ diyerek bir maymun resmi gönderiyor.) Belki ‘tesadüf’, Feridun Bey’in Bursa’da bindiği ve Ömer’i Eskişehir’deki evden götüren taksilerin plakaları aynı; T. 4523.
Şaziye Hanım, kendini toplaması için Neriman’ı Şetaret bacı ile sayfiyeye (romanda Madam Sürvik’le İsviçre’nin Vaud kantonunda Leysin köyüne) gönderir. Burada genç kız iyileşip güzelleşiyor.


Bülent Soysal.. (Romanda Hukuk son sınıf öğrencisi ve soyadı, özellikle 60 ve 70’leri bilenler için şaşırtıcı olabilir; Demirel. (Dayı Ekrem’in soyadı ise ; Baykal.) Büyük bir rastlantı ile Ömer’in arkadaşı. (Adları yer mi değiştirmeliydi.) Neriman’ın sevgisini kazanmak için komik bir şekilde çekişirler. Maymun sütü bile içiyorlar. Tarabya Otelini seyrettiğimiz Şale Bahçesi ne güzeldi. Kitapta, filmde olmayan biri var ; Nezihe Hanım. Neriman’a çok yardımı dokunur.


Şaziye Hanım’ın ölümü genç evlileri tekrar bir araya getiriyor. Ama, Neriman o kadar güzel ki Ömer onun karısı olduğunu anlamıyor bile.(Murat Çelenligil – sinamatürk veri tabanı)


· Küçük Hanım"ın Toplumsal Varoluşu


Popüler sinema, yaygın olarak beğenilen, izlenen, sanat eserinin içsel gereksinimini taşıma kaygısından çok tecimsel kaygılara yönelik' olarak hazırlanan, sorunları pembelik içinde eriterek aktaran filmler için kullanılan bir terimdir. Popüler filmlerin bütün bu özelliklerine karşın, o kalıbın içinde gizlenmiş kimi gerçekler vardır ki bunları
gözardı etmemek gerekir. Nedir bu tür filmlerin bunca izlenmesini, sevilmesini sağlayan gerçekler? Bu soru, 1960-1970 yılları arasında çekilen ve halktan oldukça yoğun bir ilgi görmüş olan Küçük Hanımefendi adlı popüler diziye yönlendirildiğinde ne tür yanıtlar ortaya çıkacaktır?

Konuya toplumsal-siyasal yapı açısından bakıldığında, dizinin başlangıç ve bitiş yıllarının ülkemiz açısından oldukça anlamlıyıllar olduğu görülür. 1960 yılı, Milli Birlik Komitesi'nin, demokratik hak ve özgürlükleri güvence altına almak amacıyla siyasal yaşama el koyduğu yıldır. 1950 sonrası çok partili yaşama geçişle birlikte geliştirilmeye çalışılan yaşam biçimi sosyo-ekonomik açıdan başarısız gitmektedir. Bu dönem "her mahallede bir milyoner yaratma" politikasının uygulandığı, özel girişimciliğin desteklendiği bir dönemdir. Bu uygulamalar sonucu toplumsal sınıflar da belirginleşmeye başlamış hatta sınıflar arası hatlar keskinleşmeye yüz tutmuştur. Bir yanda köyden kente göçün de etkisiyle işsizlikle savaşan, gelir düzeyi düşük grup, diğer yanda ekonomik güçleri gittikçe gelişen, zenginleşen grup vardır. Bu durum doğal olarak toplumsal çalkantılara, huzursuzluklara ve dengesizliklere yol açmaktadır. 27 Mayıs 1960'da gerçekleşen ve yeni bır anayasa ile desteklenen eylem, bu ortamı düzenleme amacı taşır. İşte. Küçük Hanımefendi dizisi böyle bir ortamda ortaya çıkar.


Bir diğer sınıfsal gösterge ise giyim-kuşamdır. Zengin sınıfı temsil eden Neriman dönemin modasına uygun, şık, özenli ve çok sayıdakı pahalı giysileri, bunları tamamlayan ayakkabı, çanta, şapka gibi eşyalarıyla bu işlevini iyi bir şekilde yerine getirmektedir. Kuşkusuz çevresindeki benzer insanların giyim-kuşamı da bu çizgidedır. Küçük Hanım Neriman'ın eğitim durumu belirsizdir. Dönemin Türkiye'sinde eğitim oranı zaten düşüktür, özellikle kadınlarda bu oran daha da düşmektedir. Bu bağlamda onun da eğitim düzeyinin altının çizilmemesi anlamlıdır. Çünkü kültürel düzey değil, ekonomik düzey Önemlidir, tıpkı sınıfsal ayrımda olduğu gibi. Neriman'ın toplumsal varoluşunu belirleyen etmenlerden biri de kadın oluşudur….Neriman, kadınlık rolünü benimsemiş "uyumlu" bir kadın tipi olarak belirlenir. Onun içi kadın olmak güzellik, erkeğe uyum ve sadakatla eşanlamlıdır. Sorumlulukları aile için ve evle sınırlıdır, bu konumuyla da toplumsal yapıyla çelişmez. Kadınlığı bu boyutuyla yaşayışı kadın-erkek ilişkilerinde açıkça ortaya konur. Onun için aşk kutsaldır. Bu kutsallık inancı, aşkta karşısına çıkacak her türlü engeli yıkma gücü verir ona. Çünkümutluluk erkeğe, yani aşka bağlıdır. Engellerin en önemlisi, erkeğin düşük gelir düzeyinde olmasıdır, yani bir başka sınıftan. Yaşam biçimi ya da kültürel farklılık gündeıne gelmez. Dizinin erkek kahramanı da, toplumda erkeğe yüklenen geleneksel ve cinsel rollerle çatışmaz. Kadın açısından koruyucu bir şemsiye görevi üstlenir. Bunu gerekirse fiziksel gücünü kullanarak yerine getirir dikkati çeken bir nokta, erkek kahramanın ekonomik düzeyinin kadına oranla çok düşük olmasına karşın bu görevin altınının çizilmesidir. 

İzleyici açısından filmlerin anlamını daha iyi değerlendirmek amacıy-la, dönemin kültürel ortamını da gözden geçirmek gerekmektedir. Toplumdaki ikili yapı kültürel alanda da kendini göstermiş, elit kültür varlığını sürdürürken, popüler kül-tür ürünleri halk arasında hızla yayılmaya başlamıştır. 

Okuma-yazma oranının düşüklüğü paralelinde cep kitapları, tefrikalar, fotoromanlar, mizah yayınları ve sinema halk için önemli bir konuma gelmiştir. Sinemanın dönem açısından en önemli işlevi ise, ekonomik koşulları sınırlı halk için eğlencedir. Toplumsal ve kültürel bakış açısı yanında, izleyicinin psikolojik boyutta bu dizide neler bulduğu yolunda da çıkarımlar yapılabilir. Perdede zengin, lüks içinde yaşayan, eğlenen yani yaşamları kolaylık ve rahatlık içinde süren insanlar vardır. Bir anlamda özlem duyulan, özlenilen yaşam biçimi sergilenmektedir. Bu özlem bazı öğelerle özdeşleşmeye taşınır. Adler'in tanımıyla özdeşleşme" başkalarına ait heyecanları, duyumları ve duyguları paylaşma olanağından, sosyal duygudan oluşmaktadır". İnceoğlu da konuyu şöyle açıklar: "çoğu kez birey, fiilen temasta olmadığı fakat, psikolojik bağlarla bağlı olduğu kişi ya da grupla özdeşleşir. Özellikle sosyal sınıf değiş-tirme beklentilerinde bu durum açıkça gözlemlenebilir." Dizide özdeşleşme kişisi, özleyici için özlem duyulan yaşam biçimine, sıradan hatta fakir biri olarak girebilen erkek kahramandır. Zengin kadınla karşılaşan ve sevilen erkek için yollar açılınca izleyici için de gizli umutlar oluşturulur. Dizinin ünlü yıldızları da özdeşleşmenin bir başka boyutunu oluşturur. İşte izleyiciden oldukça yoğun ilgi gören bu dizi, belirlenen bu özellikleriyleyani kimliğiyle izleyicinin kimliğini yakalamış, onunla örtüşebilmiştir. Dizinin son filmi 1970 yılında çekilmiştir. Bu yıllara gelindiğinde ülke öncelikle yönetsel düzeyde yeni değişimlere gebedir. Yaratılmaya çalışılan sosyal refah, eşitlik, hak ve özgürlük umutları halkta karşılığını bulamamıştır. Umudun yerini tepkiler almış, hatta bu tepkiler şiddet boyutunda kendini göstermeye başlamıştır. Böyle bir toplumsal ortamda küçük kaçışların, küçük umutların, avuntuların edinildiği seyirlikler de işlevini yitirmeye başlamıştır. Bu anlamda Küçük Hanım da gözden düşmüştür. (Mediha Sağlık) “Sinema Yazıları, “Seçil Büker””

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder