8 Ekim 2015 Perşembe

TATLI BELA (1961)

Yönetmen Atıf Yılmaz
Asistan Yılmaz Güney
Sen
aryo Vedat Türkali
Kamera Manasi Filmeridis
Müzik Yalçın Tura
Yapım: Güven Film / Yuvakis Filmeridis


Oyuncular: Orhan Günşiray, Neriman Köksal, Ayfer Feray, Ahmet Tank Tekçe, Salih Tozan, Hüseyin Baradan, Yılmaz Güney, Oya Tan, Sami Hazinses, Sabiha lzer, Necdet Tosun, Abdullah Ataç, Mehmet Bahadır, Muazzez Arçay, Dursune Şirin, Mustafa Dağhan, Semih Sezerli, Niyazi Baş, Ahmet Kostarika (Turgutlu), Sevim çağatay, Ali Seyhan


KONU: Osman (Orhan Günşiray), Bayram Dayı'nın (Salih Tozan) bostanında çalışmaktadır. Kızı, Naciye (Neriman Köksal), Osman'la bir türlü geçinemez. Naciye, yerinde duramayan, içi fıkır fıkır kaynayan bir kızdır. Osman'a sürekli takılır. 'Korkuluk' diye alay edip onu kızdırmaktadır. Pazaryeri esnafından Gani (Ahmet Tarık Tekçe), Tulum (Necdet Tosun) ve Rafet (Semih Sezerli), Naciye'ye deli gibi aşıktırlar. Birbirleriyle yarışırlar. Naciye ise onlara yüz vermez. Osman'a gizliden gizliye ilgi duysa da belli etmez. Bostanın yakınlarında bir süreden beri boş duran Mısırlı Selim Paşa'nın köşküne esmer güzeli, esrarengiz bir kadın taşınır. Adı Mualla'dır (Ayfer Feray) kadının. Mualla'nın yatalak, gizli gizli konyak içen, kafadan özürlü yaşlı bir annesi vardır. Köşkte birlikte kaldığı, ayağı hafif seken Hamdi (Hüseyin Baradan) Mualla'ya tutkundur. Tilki gibi kurnaz olan Hamdi'nin amacı, Mualla'yla evle-nip mirastan pay koparmaktır.

Köşkte garip olaylar olur. Kombinezonuyla dışarı fırlayan genç bir kadın dövülür, gece-leri partiler düzenlenir. Şoförünü kovan Mu-alla, arabasıyla köşke gelirken yolunun üze-rinde Naciye'yle birlikte gördüğü Osman'ı gözüne kestirmiştir. Osman'ı köşke davet eder. Yanında şoförü, köşkte yardımcısı olarak çalışmasını teklif eder. Osman giyimi kuşamı yenilenip esrarengiz köşkte işbaşı yapar.


Köşkte seks partileri düzenlenmekte, gizlice çekilen fotoğraflarla bu şehvet gecelerine katılanlara şantaj yapılmaktadır. Mualla ve Hamdi, köşkü bir şantaj yuvası haline getirmişlerdir. Her odada bir çiftin seviştiği ve kimin kiminle olduğu bilinmeyen bu sosyete partilerine Osman da katılmaktadır. Yataktan yatağa sürüklenen Osman hayatından memnundur. Kadınların paylaşamadığı bir erkek olur. Osman'ı merak eden Naciye, bir gece gizlice köşke girer. Bir yatağın altına saklanıp, Osman'ı Zinnur (Sevim Çağatay) adlı kadınla sevişirken görür. İzlendiğinin farkında olan Osman, yatağın altına bakar. Naciye yatağın altındadır. O geceden sonra bostana gelen Osman'ı, "Bahçenin korkuluğa ihtiyacı yok artık," deyip kovaNaciye. Çılgın gecelerin tüm hızıyla sürüp gittiği günlerde aşırı alkol alan Leyla adlı genç kız yaşamını yitirir. Olay Mualla ve Hamdi tarafından gizlenir. Mualla, kadın misafirlerine damızlık bir hayvan gibi sunduğu Osman'ı bu defa kendi yatağına alır. O gece birlikte olurlar. Mualla'nın İsviçre'de öğrenim gören kızı Oya, aniden İstanbul'a dönüp köşke gelince, bir süre için partiler, toplantılar ertelenir. Mualla, kızının köşkte geçen olaylardan haberdar olmasını istemez. Her şey ondan gizlenir.
Bir gün, bostana Erdoğan (Yılmaz Güney) adlı bir genç gelir. Osman'ı aramaktadır. Delikanlı silahını çekip Osman'ı zorla arabaya bindirir. ıssız bir alana geldiklerinde yumruklaşırlar. Osman şaşkındır. Erdoğan, cebinden bir fotoğraf çıkarır. Resimde Osman bir kızla beraberdir. Fotoğraftaki kız, Erdoğan'ın, partide intihar eden kardeşidir. Osman'dan intikam almaya gelmiştir. Osman ona gerçeği anlatır. Olayda suçu yoktur. Onu kullanmışlardır. Kızı, yarı baygın bir durumda odasına atmışlardır. Sonunda dost olurlar. 


Erdoğan'ı gizlice köşkün karanlık odasına çıkarır. Karanlık oda, Hamdi'nin çektiği şantaj fotoğraflarıyla doludur. Artık olayı beraber çözeceklerdir.
Bu arada Osman'ın tanıştırdığı Mualla'nın kızı Oya (Oya Tarı), gönlünü Erdoğan'a kaptırmıştır. Osman'ın da aklı, bir süreden beri aralarının açık olduğu Naciye'dedir. Şantajcı Hamdi, yaşlı zengin Asil Bey'in (Abdullah Ataç) gözü olduğu Naciye'ye bir tuzak kurar. Onu köşke davet eder. Naciye, Osman'a inat, Hamdi'nin arabasına binip köşke gider. İçkisine ilaç koyup Naciye'yi sarhoş ederler. Onu, Asil Bey'in kucağına atacaklardır. Naciye baygın, yataktadır. Osman, son anda yetişip Naciye'yi Asil Bey'in elinden kurtarır.


Bir süreden beri olayları izleyen Erdoğan'ın polis olduğu ortaya çıkınca Hamdi ile Mualla paniğe kapılıp, birbirlerine düşerler. Bir tartışma sırasında Hamdi, Mualla'yı kızının önünde suçlar. Kızının önünde bütün foyası meydana çıkan Mualla, Hamdi'yi polise ih-bar etmek için telefona gittiğinde kurşunlanır.Hamdi, Mualla'yı sırtından vurup öldürmüştür. Hamdi arabasına binip kaçarken Osman onu engeller. Polis çevreyi sarmıştır. Daha sonra Osman, babası Hamdi Dayı'dan istediği Naciye'sine kavuşur. (“Agâh Özgüç, “Bütün Filmleriyle Yılmaz Güney” syf, )


► Filmin çekimi Emirgan korusunda yer alan köşklerin birisinin bahçesinde yapılmakta iken, yapımcı Yovakim Filmeridis yanında iki kişi ile belirir. Bunlar sivil polistir ve Yılmaz Güney’i tutuklamak için sete gelmişler çekimin ara verilemesini beklemektedirler. Bundan sonra gelişen olayları Atıf Yılmaz’ın “Bir ozduğunu öğrendik. Tekrar yargılanma. Sinemacının Anıları” kitabında yer alan bölümden okuyalım:

“Yılmaz’la ertesi gün yapılacak işleri planlayıp, setten ayrılıyorum. Aradan bir iki saat ya geçmiş ya geçmemiş. Telefonu açıyorum. Gelen Yılmaz'ın tutuklandığı haberi telaşla bir avukat arkadaşa telefon ediyorum. Az sonra Yılmaz'ın Üsküdar'daki Paşakapısı Cezaevi'ne götürüldüğünü öğreniyorum. Avukat arkadaş, "Çaresi yok sabahı bekleyeceğiz" diyor. Ertesi sabah Paşakapısı'nda savcnın karşısındayız. Yılmaz'ın filmde rolü olduğundan, filmin yarım kalacağından bahsediyorum, "Hiç değilse 15-20 gün dışarıda kalmasını sağlayabilse-niz." Sakin sakin gülümsüyor.


Savcı, "Buraya gelinceye kadar bir şey yapılabilirdi belki" diyor, "ama bir kez cezaevine girmeye görsün, artık hiçbir kuvvet çıkaramaz arkadaşınızı." Yılmaz'ın yayımlanan bir öyküsü (Üç Bilinmeyenli Eşitsizlik Sistemi) nedeniyle yıllardır yargılandığını biliyordum. Şimdi okusak bize komik gelecek bir cümleyi, dönemin zihniyeti komünizm propagandası saymış. Yılmaz'a önce 7,5 yıl hapis cezası verdiler bu tek cümle için. Sonra, temyizin mahkemenin kararını bu kez verilen ceza 1,5 yıl. Tekrar temyize gidiliyor ve sonunda mahkemenin kararı kesinleşiyor. Bu sonuçta, Yılmaz'ın, dolaylı olarak da bizim ilgisizliğimizin payı var mıydı, daha sıkı bir takiple Yılmaz kurtulabilir miydi bilmiyorum. 

Paşakapısı, sonra Nevşehir Cezaevi. Bir ara Nevşehir'e gidip Yılmaz'ı ziyaret ediyorum. İş bu 1,5 yılla da bitmiyor. Bir de Konya'ya sürgün var. 19-20 yaşında bir gencin yazdığı bir cümle için, hayatından sorumsuzca üç koca yıl çalabiliyorsunuz. Kaybedilen sadece bu üç yıl da değil. Hapishanedeki ilişkiler, sürgündeki ilişkiler, bazı olumsuz yatkınlıklarınızı ortaya çıkarıp besleyebiliyor. Konya'dan haberler geliyor. Yılmaz'ı Konya kumar mafyası kabadayılar himayelerine almış, onlarla düşüp kalkıyormuş. Pavyonda çalışan bir kadını dost tutmuş, kadın onun her türlü ihtiyacını karşılıyormuş. Bu dedikoduların ne kadarı doğruydu bilemiyorum. Ama bir süre sonra, Yılmaz Konya'dan izinle üç beş günlüğüne İstanbul'a geldiğinde, davranışlarındaki küçük değişiklik



leri, kent kabadayısı olma eğilimlerini fark ediyorum. Ben bir ağabey, Nur bir abla gibi ona sahip çıkmaya çalışıyoruz. Elimizden fazla bir şey gelmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder