Yönetmen: Süreyya
Duru
Senaryo: Bülent
Oran
(Remzi Contürk’ün eserinden)
Kamera: Orhan
Kapkı
Yapım: Duru
Film/Naci Duru
Rejisör Asistanı: Bekir
Demirkan, Ar Direktör: Halil Yalçın, Prodüksiyon Amiri: Burhan
Yeşildam, Ses Mühendisleri: Vural Tekeli, Çetin İzbul, Laboratuar
Şefi: Semih Pekgöz, Müzik: İsmet Nedim, Senkron-Montaj: Adrin
Muradyan, Negatif Montaj-Laboratuar: Nazım Koca İmam, İbrahim Güzel,
İsmail Güzel, Şükrü Güzel, (Ses Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)
Oyuncular: Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Burçin Oraloğlu, Yıldırım Gencer,
Cahit Irgat, Talat Gözbak, Bilal İnci, Leman Öztürk (Ayşe Kadın), Sevgi Can
(Ayça), Müjdat Gezen, Reşit Çıldam (Davut), Gürbüz Tanrıöver (Osman)
Konu: Küçük
yaşta babası Yunus Karaveli ile denize açılan Polat, dünyanın tüm limanlarını
dolaştıktan sonra bu kez arkadaşı Stefan'la, doğduğu topraklara dönmektedir.
Çıkan fırtına nedeniyle kıyıdaki bir köşke sığınırlar. Büyük bir rastlantı
sonucu, burası Pir Ömer'lerin evidir. Kaptan Stefan "Koyun ötesine
gidecektik. Fırtınaya tutulduk. Bu tarafa sığındık. Korkunçtu fırtına"
diye konuşurken, asıl fırtına Elif ile Polat'ın yüreklerinde kopuyordu. Biraz
sonra Polat'ın amca oğulları gelince durum anlaşılır. Baba Pir Ömer "Dua
edin, Karaveli de olsanız, şu altında misafirim sayılırsınız. Yoksa.."
diyerek onları kovar.
'Düşmanlıktan da, kinden de üstün olan aşk'la yanıp tutuşan iki
genç deniz kenarındaki ormandaki buluşmalarında hep bu zorluğa bir çözüm
ararlar. "Kan davasının, hatta ardımızdaki mezarlarında ötesinde, çok
ötesinde bir şey var.. Gözlerin Elif.. 15 yıldır denizdi sevgilim. Maceraya,
kavgaya, serseriliğe aşıktım. Seni görene kadar öyleydi Elif. O gece gözlerin
gözlerime deyince uyandım. İlk kere insan olduğumu hatırladım."
Ertesi sabah, ardında babasına yazdığı veda mektubu ve elinde,
küçük bir bavul ile ahşap iskeleye gelen Elif, geminin gece yarısı demir
aldığını öğrenir. "Kaçtın ha Polat. Bir anlık zevk için bir kızı ömür boyu
mahvettin ha.. Hani ben limanlardaki eğlencelik kadınlardan değildim. Hani ilk
aşkındım. Hani beni hayatın boyunca unutamazdın.."
[Dalgalar, rüzgâr ve deniz kuşları Elif'in yürekten taşan
lanetlerini iletti mi bilinmez. Ama, kızcağız boğazı yanana, sesi kısılana..
kadar beddua edip durdu Polat'a. Polat'sa.. ateşler içinde kıvranarak Elif'ini
sayıklamıştı günlerce. Sevgi dolu türküler, aşk masalları martı çığlıklarına
karışmış ve büyük bir aşkın arasına engin denizler girmişti. Elif, eski Elif
değildir artık. Pembe yüzünü felaketin sarılığı örtmüştü. Neşesizdi. Suskundu.
Bir gün.. acıların en acısı oldu. Karnında Polat'ın çocuğu kıpırdamıştı. Kara
kara üzereydi. Elem elem üstüne.. Günahını herkes öğrenecekti. Terk edildi
zannetmenin ve dile düşürülmenin üzüntüsü ile birkaç ay sonra kendisini almaya
gelen Polat'ı bıçakla yaralar. Bıçak yarası geçer ama kalp yarası geçmez."
Sonraki karşılaşmaları 18 yıl sonra olacaktır. Amca oğulları
Karavelilerin Elif için laf dokundurmaları.. Çıkan çatışmada Durali'nin ölüp
Pir Ömer'in ağır yaralanması.. Elif'in "Kim yaptı bunu baba?"
sorusuna ölmeden önce verilen acımasız yanıt; "Polat." [Kan davası
denen ilkel canavar bir Pir Ömer ve bir Karaveli'yi yuttuktan sonra uzun kış
uykusuna yatacak ve Elif düzenini yeniden kurup oğlunu büyütürken yıllar
geçecekti. Rivan'daki korkunç olaylardan sonra 7 yıl geçtiği zaman, denizin
öteki yanında Kıbrıs Adası da giderek değişen bir dünyanın özgürlük
haykırışlarıyla çalkalanıp hürriyetine kavuşmuştu.
(İngiliz bayrakları indirilip Kıbrıs bayrakları asılır.) Polat,
herkes eğlenirken, böyle neşesini yitirmiş suskun durdukça, Stefan bu umutsuz
aşkın Polat'ın içinde açacağı derin yaradan endişe duyuyordu. Tek çare onu
Elif'in soluk hayalinden kurtarmak, evlendirmekti. Yeni bir yaşam başlıyordu
Polat için. Ayça ile yeni bir düzen kuracak ve her şeyi unutacaktı.. Ancak
karısı ne denli sokulursa sokulsun Polat'ın kalbindeki yara bir türlü
soğumuyordu. Karşı sahilde ise serüvenci koca Polat'ın minik oğlu büyümüş,
üniversiteli koskoca bir delikanlı olmuştu ; Yusuf.] İngilizlerin Ada'dan
gitmesinden (acaba?) sonra, kovuldukları her yerde olduğu gibi, bu kez de
Türklerle Rumlar ve Polat'la Stefan arasında gerginlik başlar.
“İşte bağımsızlık. İngilizleri kovduk, sonuç?” “Rumlar bize
saldırır mı dersin, Polat Ağa?” “Zannetmem, cesaret edemezler.”
Ama saldırı, hem de Stefan tarafından yapılır. Bebek bekleyen
karısı öldürülür. "Bana söğüş et ve tuzlu balık getir analık. Peksimet
yap. Tuluma su doldur. Paslanmışız iyice.. Kavgaya girelim."Yusuf'sa
bambaşka duygular içinde, 'dedesini öldüren' babası Polat'ı bulmak için
Kıbrıs’a gider. Şiddetli bir çatışmada, Polat, Yusuf'un hayatını kurtarır.(
Murat Çelenligil – Sinematürk Internet veri tabanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder