15 Ocak 2018 Pazartesi

ŞEHİR EŞKİYASI (1969)

Yönetmen: Osman Nuri Ergün
Senaryo: Safa Önal
Kamera: Nejat Okçugil
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Teknik Direktör: Samim Utku

Oyuncular: Ekrem Bora (Sedat), Esen Püsküllü (Ayşe), Feridun Çölgeçen (Fethi), Hüseyin Zan, Mine Soley (Aylin), Erol Taş, Kayhan Yıldızoğlu (Komiser), Selâhattin İçsel, Ali Ekdal (Necdet), Asım Nipton (Reşit Usta), Kazım Kartal, Nevzat Okçugil, Faik Coşkun (Naci), Lütfi Engin (İskender), Muammer Gözalan (Doktor), Hakkı Kıvanç (Rıza’nın adamı), Erdoğan Seren (Rıza’nın adamı), Sadri Karan, Orhan Aykanat

► İstanbul'un bir kenar mahallesi. Sokaklar, henüz 'benzin kokulu demir yığınlarıyla tıka basa doldurulmamış. Annesini küçük yaşta kaybeden Sedat, buradaki ahşap evlerden birinde babası Ahmet ile yaşamaktadır. Hiçbir arabanın görülmediği bir sokakta büyüyen delikanlı, Reşit Usta'nın yanında oto tamirciliği yapar. İlerde, şantöz sevgilisi Aylin'in "Yakışıklısın, kuvvetlisin, cesursun.. Ne olur hep böyle olsak. Ayrılmasak hiç. Beni üzmesen, dövmesen" diyeceği genç adam, zamanla, mahallesindekinden farklı bir dünyanın da olduğunu anlıyor. Kısa sürede, kaçakçılık yapan işadamlarını haraca kesen acımasız bir kabadayı olup çıkar
. ‘
Sedat şöyle diyecektir ; "Kuvvetliyim, cesurum. Tek başıma bütün o ödleklere postamı koyuyorum. En namlısının dahi başı ancak dizime diyebiliyor. Hepsinin bütün gizli dümenlerini biliyorum. Hepsi istediğim haracı verirken kahroluyor ama başka çareleri yok. Karşımda hepsi talimli köpek gibi duruyor.." İtiraz edenler de olur elbette. Ancak, ödemede iki gün geciken ve biraz diklenecek gibi olan Naci'nin başına gelenleri görünce, bunun pek de önerilecek bir davranış olmadığını anlıyoruz. Canlarından bezen Rıza, Fethi ve İskender, Aylin'e şöyle diyorlar ".. Böyle adamı ne duyduk ne gördük. Ne de bir daha görürüz. Her an tetikte. Hiçbir dümeni yutmuyor. Uyurken bile gözleri açık yatıyordur Allah bilir. Bu iş ancak senin yardımınla olur.. Sedat'ı gebertebilmek için sana muhtacız." İskender'in ("Sana, 50 bin") ve Fethi'nin ("100 bin de benden") para önerilerini kabul etmeyen Aylin, "Boşboğazlık edecek olursan yaşatmayız seni" korkutmalarına da aldırmadan Sedat'ın evine koşar. Ama, orada hiç ummadığı bir şeyle karşılaşır. Sevgilisi başka bir kadınla beraberdir. [‘Mazimdeki Kadın’da (1969), bu kez Aynur Aydan onu yatakta Murat’la beraberken yakalamıştı.] Yıkılmış bir durumda Fethi ve arkadaşlarına telefon eder. (Filmin sonuna doğru, Ayşe de aynı telefon kulübesinden polisi arayacaktır.) Aylin, üstelik bir karşılık beklemeden, "Sedat'ı öldürmeniz için yardım edeceğim size. Fikrimi niçin değiştirdiğimi hiç sormayın" diyor. Sedat, Kilyos’taki pusuda yaralanır. Hastaneye gelen komiserin sözleri ; "Her şeyi biliyoruz. Ne zamandır peşindeydik senin. Onun için bildiklerini gizlemenin bir faydası yok. Gırtlaklarına basarak para aldığın, güya tüccar Naci, gizlice mal kaçıran antrepo sahibi İskender, Rıza ve otel sahibi Fethi, hepsine baskın yapıldı bugün. Yakalandılar ve itiraf ettiler. Senin evini de aradık. İsimler, mektuplar, evraklar, külliyetli de para bulundu.. Hepsine el kondu.. En az üç seneden başlayacak cezan."

Cezaevinden çıkan Sedat'a babası önceleri, [Son Vurgun'daki (1968) bir başka Sedat'ın (Cüneyt Arkın) babası Rıfat (Cahit Irgat) gibi] kızsa da sonunda onu bağrına basar. Yanında tekrar işe başladığı Reşit Usta’nın yaklaşımı çok içtendir ; "Tam zamanında geldin. İşler başımıza yığılmıştı bizim de zaten.. Bir gün buraya döneceğini biliyordum.. (Oradaki delikanlıyı tanıştırır) Necdet'i tanımazsın sen. 4 sene önce çırak olarak almıştım. Şimdi senden benden usta kesildi. İçerden bir tulum al, işe başla bakalım." Sonraki günlerde, Ahmet Baba’yı yatağa düşüren kalp sorunları evde bir ‘can yoldaşını gerektirir. Çözüm, Necdet’ten geliyor; "Siz iyileşene kadar kız kardeşim burada kalacak." Ayşe, büyük bir sabır ve özveriyle yardımcı olmaya çalışır. Bu arada, Sedat'ın yeminli düşmanı Rıza, adamlarıyla şöyle; "Çıkmış mahpustan, tahliye olmuş. Bir tamirhanede çalışıyormuş.. Dümen tabi. Sedat gibi birisi o paraya eyvallah eder mi? Bizi uyutuyor aklı sıra. Gafil avlayıp kurşunlayacak hepimizi.. Bu defa hesabı tamam diyorum. Biz elimizi çabuk tutup işimizi bitireceğiz hayırlısıyla. Korkuyla yaşayıp, her dakika ecel beklersem çıldırırım. Sedat ölmeden rahat yüzü yok bize." Ayşe, Ahmet Baba’nın bakımı ile ilgilenirken, Sedat'la birbirlerine aşık olurlar. Aylin onları ayıramayınca Rıza ile tekrar işbirliği yapar. (“Ne olurdu, işler, biraz da biz gayret etmeden, yolunda gitse.” Haşmet, ‘Ah Güzel İstanbul’ (1965) filminde böyle diyor ama..) Ahmet Baba, oğlunu korumak isterken, Rıza ve adamları tarafından öldürülür.
Sedat'ın intikamı da acımasız olur. Ayşe, teslim olan sevgilisine sarılıp şöyle diyor "Bekleyeceğim seni. Ne ceza verirlerse bekleyeceğim. Ömrüm senindir Sedat."
Sedat, Ayşe ve fon müziği olarak kullanılan ‘Charade’ (Mancini) (1963) melodisi ile filmin 27. dakikasından sonra karşılaşıyor.
Sedat; “Seni düşünüyorum hiç durmadan.. İçimden şarkılar söylemek geliyor. Hayata, seninle, yeniden başlıyorum Ayşe.”

Ayşe; “Günlerdir boş yere üzülüyormuşum meğer. Beni aklından bile geçirmiyorsun sanıyordum. Halimi anlayacaksın diye korkuyor, utanıyordum.. Bu duygular o kadar yeni ki benim için. Ne yapılır, ne söylenir bilmiyorum.” (Yazan: Murat Çelenligil 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder