23 Şubat 2018 Cuma

BİR DEMET MENEKŞE (1973)

Yönetmen: Zeki Ökten,
Senaryo: Selim İleri,
Kamera: Ali Yaver,
Yapım: Er Film / Berker İnanoğlu

Ses: Tuncer Necmioğlu Yönetmen Yardımcısı: Yaşar Seriner Kamera Asistanı: Umur Özküer, Bican Avşar

Oyuncular: Kartal Tibet (Kenan Manizade), Hale Soygazi, Nesrin), Lale Belkıs (Banu), Muazzez Kurdoğlu (Aliye), Güler Ökten (Candan), YeşimTan (Sevim), Mualla Sürer (Fatma, Nubar Terziyan (Yakup), Şener Şen, Gülten Ceylan (Ayşe), Kayhan Yıldızoğlu (Avukat), Reha Kıral (Halil), Günfer Feray (Belkıs), Meral Kurtuluş (Melahat), Silvana Panpani (Komşu), Nermin Hoşses, Şule Tınaz,
YapımHayat Film/Şevki Tosunoğlu

The Godfather Waltz’ (1972) (Nino Rota). ‘Küçücük bir terzi kız’ Nesrin ile ‘fabrikatör’ Kenan Manizade. Ama aralarında, ne olmuş nasıl olmuşsa yaş, sınıf ve daha nice farkı ortadan kaldıran sevgi. 
Nesrin; “Her şeyi anlatmıştım sana bir demet menekşenin büyüsüne kapılıp. Bu muydu insanlığın? (Yüzüğü uzatıp) Sizin malınız, hakkınız geçsin istemem.” 
Kenan; “Dinlesen bağışlayacaksın.” 

Nesrin; “(Artık kurumuş olan çiçekleri atarak) Benim için koparıldığı günkü kadar tazeydi bu menekşeler.” 

Kenan; “Nesrin, dur Nesrin, seni seviyorum. Sensiz olamam, seni seviyorum Nesrin.” [Genç kız, (bizim gibi) gözyaşları içinde Tony Osborne’un ‘Incidentally’ 33’lüğündeki (1965) ‘Samson and De lilah’ (Suit : Prelude) (1949) (Victor Young) ile yollarda koşacaktır.] 


‘Paola, 11099’. Mikis Theodorakis’in ‘State of Siege’ (1973) için yaptığı ezgi ‘Bir Demet Menekşe’ ve Nesrin’deki sadelik ile öylesine uyumlu ki.
Kısa süren çiçek görüntülerinden sonra Füsun Önal’ın şarkısında (Şanar Yurdatapan) (1975) “Binlerce, yüz binlerce//**//Hepsi yaşam derdinde” diyeceği ‘İnsanlar, insancıklar’ arasına karışıveriyoruz.
O kalabalıkta bir genç kız. Nişantaşı’ndaki Butik Candan’da çalışan Nesrin. “Terziyim, daha doğrusu dikişle kazanıyorum hayatımı.” (‘Terziyim’ demeyi bile bir böbürlenme saydığından, sonraki cümle ile bunu yumuşatmaya çalışıyor.) Kuyumcu Yakup Amca’nın “Modası geçti böyle şeylerin. Eski tıraş elmas.” dediği yüzüğü satmak istiyor. “Annemin yüzgörümlüğü. Almanya’ya gideceğim. Para lazımdı. (Nesrini seslendiren Nevin Akkaya, ‘lazımdı’ derken ayı biraz fazla vurguluyor) Denkleştiremedik bir türlü.”
“600 lira eder bu. O da güzel hatırınız kırılmasın diye.” Böyle konuşarak genç kızı biraz üzen Yakup Amca, filmin sonlarına doğru Kenan’a söyleyeceği birkaç cümle ile onların beraberliklerinde etkili olacaktır.
Dükkânda misafir olarak bulunan Boya Fabrikası sahibi Kenan Manizade; “Bakabilir miyim yüzüğünüze? Güzel bir yüzük. Bana satar mısınız? Bin 500 liraya alırım.” Nesrin gittikten sonra, kahve (Yakup Amca’nınki tabağa damlamış) eşliğindeki sohbetleri sırasında, Kenan sanki yüzüğü değil genç kızın yüreğini tutuyor gibi.
O gün, güvercinlere yem verirken tekrar karşılaşırlar. (Tabaklara yem dolduran âmâ kadın aklımızdan çıkmıyor.) Rıfat Ilgaz’ın ‘Güvercinim Uyur mu?’ (1974) şiirini anımsamamak elde mi; “Sömürgen cami güvercinleri sizin olsun//**//Kuş dediğin Piyerlotisiz yaşamalı//Adaksız avlusuz şadırvansız//Buluttan süzmeli suyunu//Kuşçular çarşısında tüy dökmemeli.” 

Arabası ile çalıştığı butiğe bıraktığı genç kız, Kenan için (iyi ki kaza yapmadı, yoldan çok Nesrin’e bakıyordu çünkü) fabrikasından da, çevresinden de önemli olacaktır. [İlişkilerinde önemli bir yeri olan ve kime ait olduğu harflerinden anlaşılan ‘34 KT 417’ plakalı beyaz Mercedes’i ‘Beklenen Şarkı’ (1971) filminde de görmüştük.] Yakup Amca’nın sözleri; “Aşk bu, yol yordam bilmez.”
Filmin ortalarına doğru Kenan “Seni seviyorum Nesrin” diyor. Ama o sahneye kadar bu cümleyi, değişik biçimlerde o kadar çok söylemişti ki; “Sen olmayınca hiçbir şey olmuyor sanki.” 

İkisi de (Kenan “Büyük işadamı oynamaktan usandım artık” dediği varsıl; Genç kız ise “Her gün ölüyorum buralarda” dediği yoksul) çevrelerinde mutsuz.
Nesrin nişanlısından ayrılmış. “İlk aşk, insan sevip sevmediğini bile hissedemiyor”. Almanya’yı kurtarıcı gibi görüyor. “Gidersem her şey değişecek. (Nişan bozulmasaydı, belki de Kenan’la tanışamayacaktı.) [Yüzüğü Halil’e geri verişini ‘La Course Du Lièvre A Travers’ filminin (1972) aynı adlı melodisi (Francis Lai) ile izliyoruz.] 

“Kalabalığı sevmiyorum” diyen Nesrin’le “Başka bir insan olmak isterdim. Çoğunlukla kaynaşmış insanlardan” diyen Kenan’ın ilişkileri öylesine çıkarsız ki, film boyunca yalnızca bir demet menekşe armağan edilir. 

Yatalak annesi Aliye, evlenmemiş teyzesi Melahat, evlere şenlik dedikoducu komşuları Fatma, atölye arkadaşları Ayşe ve Sevim’le yaşayan Nesrin, babası öldüğünden ailesi için çok önemli. “Nesrin bizim her şeyimizdir. Evimizin direğidir. Ne kazansa babasının emekli aylığına katar. Geçinip gidiyoruz işte.”
Kenan ise ‘pek’ uyum sağlayamadığı karısı Banu (sigaraları bile farklı, O Samsun, Banu Kent içiyor) ve ‘hiç’ uyum sağlayamadığı Belkıs ve Taner gibi arkadaş çevresi ile yaşamak zorunda. 

Bir gece (Nesrin’in doğum günü), Kulüp X’te, Onları dans ederken gören Belkıs’ın, durumu Banu’ya anlatması yalnızca Manizade ailesinin değil, kendisinin de arkadaşı ile ilişkisinin sonu olur. 

1936’da, sevgilisi Simpson için tahtını terk eden İngiltere Kralı VIII. Edward gibi Kenan da sevdiğinin yanında yer alıyor. Harry Belafonte’nin şarkısı; “It was love, love alone//Caused King Edward to leave his throne.” 

Yıllar sonra, içimizde Yakup Amca’nın sözleri. “Kötü çağda yaşıyoruz. Hepimizin hayatı kirli. Herkes kendi derdine düşmüş. Kimsenin kimseyi gördüğü yok. Sırt çeviriyoruz durmadan birbirimizde. Paraya açık gözlerimiz. Sen güzel bir insan bulmuşsun. Tertemiz bir kızcağız. Kıymetini bil Kenan Bey evladım. Sahip çık. Sahip çık ki, gelecek nesiller dürüstlüğü büsbütün unutmasınlar.”

Aliye Hanım’ın Nesrin’e Kenan için söyledikleri; “Çile Ocağı’na sığınanlar geri çevrilmez kızım.”
(Yazan: Murat Çelenligil) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder