27 Şubat 2018 Salı

DAĞDAN İNME (1973)


Yönetmen: Metin Erksan
Senaryo: Metin Erksan, Yılmaz Tamtürk,
Kameraman: Çetin Tunca
Müzik: Hulki Saner
Yapım: Saner Film/Hulki Saner

Oyuncular: Fatma Girik, Engin Çağlar, Gülistan Okan, Nükhet Duru, Gökben, İpek İleri, Ferda Büyükgüneş, Elif Pektaş, Sabahat Işık, Ahmet Turgutlu, Kayhan Yıldızoğlu, Tevfik Çen, Mehmet Yağmur, Sönmez Yıkılmaz

Konu: “Büyük bir yolcu uçağı Toros’lara düştü”... Bu satırlar gazetelerde büyük bir haber olarak çıkmış, büyük üzüntü ve yankı uyandırmıştı. Uçaktan sağ ve yaralı olarak kurtulan genç bir adam baygın halde bir ağacın altında yatmakta iken köyün çok güzel ve mert kızı Elif onu bulur. Yaşadığını anlayınca sırtladığı gibi dağ kulübesine götürür. Kanlı yaralarını temizler. İlaçlarla sarar. O sırada evde merakla bekleyen annesi ve kız kardeşlerine olan biteni anlatır. Elif ona kulübede bakmaktadır. Bir gün Elif ellerini bağlayıp bir direğe sıkıca bağlar banyo yapacaktır. Ama ellerini çözen adan onu seyretmeye başlar bu sırada gelen annesi onu yakalar. Köy geleneği; gençleri evlendirirler. Düğün yapılır. Elif’in güzelliği, gözleri, kocasını büyülemiştir. Bir müddet sonra kocasını şehre göndermiştir Elif. Vedat evine dönmüştür. Büyük bir moda evinin müdürlüğünü yapmaktadır. Cavidan isimli meşhur bir mankenin de nişanlısıdır. Elif’e yaptıklarından üzgündür. Onu yaşama döndüren bu mert kıza mektup yazıp para göndermiştir. Elif çok üzülmüş ve kızmıştır. Benim şerefimle oynadı bunun bedelini ölümle ödeyecek, ben de onu vuracağım diye karar verir ve yollara düşer İstanbul’a gelir. Elif bir ara Vedat’ın Cavidan’la konuşmalarını duyar, o vahşi o görgüsüz kızın kurşunlarını boşaltır ve Vedat’ın ona gönderdiği paraları bırakır köyüne gider. İstanbul’daki kadınlar onu şaşırtmıştır. Hepsi güzel ve şıktır. Elif’in biraz gözü açılmıştır. Bir gün köydeki evlerine Muhtar gelir, Elif’in annesinin çok yakın bir akrabasından yüklüce bir miras kalmıştır. Çok zengin olmuşlardır. Elif mutluluktan uçmaktadır. Hemen kız kardeşlerini de alıp İstanbul’a gelir kendilerini yenilerler. Bu arada Vedat’ın çalıştığı moda evini de almışlardır. Elif, Vedat’ı çağırtmıştır, yeni Patronu ile tanışacak olan Vedat toplantı salonuna girer, karşısında oturan çok güzel ve şık kadını görünce şaşırır, biraz da onun birine benzediğini düşünür. Elif neden şaşırdığını sorunca
mantık beklediğini söyler. Yıldız diye kendisini tanıtan Elif onu büyülemiştir. Evli misiniz diye soran Elif’e başından geçenleri anlatır. Elif, patron edasıyla Vedat’tan bundan böyle kadınlarla olan ilişkilerinde dikkatli olmasını skandal istemediğini belirtir. Gazetecilerle randevusu olan Cavidan’a gelen foto muhabirleri Yıldız’ı görünce onun resmini çekmeye başlarlar. Cavidan çok geri plana düşmüştür. Yıldız, "Elif’in suçu sana aşık olmak mıydı? Onunla imam nikahlı evlendin, benimle nasıl evleneceksin? diye dalga geçer. Yine de Vedat’ın evlenme teklifine evet der. Hazırlıklar tamamlanır, Vedat gelini beklemektedir. Nikah salonuna Eli, köylü kıyafetiyle elinde silahla basar. Ateş etmeye başlar, Gazetecilere bu yalancıya inanmayın diyerek Vedat’ın yaptıklarını ve onunla imam nikahlı olduğunu anlatır. Vedat rezil olmuştur. Vedat bana insanlığı öğrettin, gidip ondan af dileyeceğim, onu kazanmaya çalışacağım der. Yıldız’dan köye gitmek için izin ister. Vedat köye gitmiş ama yalnız eli boş dönmüştür. Yıldız Vedat’ı ziyarete gider. Vedat işten ayrılacağını söyler. Yıldız, istersen yarım kalan nikahımızı tamamlayalım deyince çok iyisin Yıldız ama, ben galiba Elif’ten başkasıyla evlenemem diye cevaplayan Vedat’a bu sefer Yıldız git dağ kanununa göre hareket et, sen de onu zorla yola getir, kap kucakla, zorbalıkla bu işi bitir, belki böylesinden hoşlanacak diye akıl verir. Vedat tekrar köye gelmiştir. Elif ateş ederek yanaşmamasını söyler. Vedat dinlemez yanaşınca kız kardeşleri onu tutarlar. Elif içeri kaçmıştır. Vedat kurtulur ve kapıyı kırar içeri girer. Karşısındaki Elif değil Yıldız’dır. Bütün güzelliğiyle köylü elbiselerini çıkarmış en şık kıyafetiyle onun karşısındadır. Vedat şaşkındır ama çılgınca da mutludur. Her şeyi anlamıştır. Kucaklaşırlar.

► Metin Erksan, Türk sinemasına bir "Yılanların Öcü", bir "Susuz Yaz", bir "Kuyu", bir "Sevmek Zamanı" gibi en azından çok iyi niyetli, çok dürüst, ayrıca da gerçekten başarılı olabilen yapıtlar vermiş bir yönetmendir. Son yıllarda tam bir tükenmişlik içine girmiş, olur olmaz filmlere imzasını atmaya başlamıştır. Her sanatçı, belli bir düzeyi ömür boyu tutturamaz. Her sanatçının iniş çıkışları vardır. Erksan, belki de anlatacağını anlatmış, dağarcığını boşaltmış bir kişidir. O zaman Erksan'ı rahat bırakmak, geçmişteki Erksan'la bu günkünü ayrı tutmak gerekir, diye düşünülebilir.

"Dağdan İnme", İtalyan yönetmeni Mario Moniceli’nin birkaç yıl önce oynayan "Tabancalı Yosma - La Ragazza can la Pistola" filminin bize aktarıması sonucu meydana getirilen Atıf Yılmaz'ın "Güllü" serisinin başka bir versiyonu...

Erksan, "Dağdan İnme"yle hiçbir iddiası olmayan deli-dolu bir komedi yapmak istemiş olabilir. Nitekim film, hiçbir mantığa sığmayan bir gelişim izlemekte, tamamen bir fantezi ürünü olarak ortaya çıkmaktadır. Ama, Erksan'ın, bu tür bir güldürüde bile yapılabilecek olan toplumsal eleştiri, köylü-kentli zıtlaşmasını vurgulama gibi ögeleri dürüst biçimde kullanma bir yana, bunların sözüm ona kullanılışı da yanlışlar, daha kötüsü saptırmalar içindedir. Beş köylü kızının aldıkları birkaç dersle (dersler de şunlardır: Lisan, diksiyon, giyim kuşam, görgü, bale ve (sıkı durunuz) judo dersleri!) "şehirlileşmeleri", acınacak örgüsü dışında, böyle bir değişimi, (mümkün olmasını bir yana bırakınız) ideal, istenir bir değişim kılması, filmi seyreden binlerce seyircide böyle yanlış, hastalıklı bir özlem yaratması, hangi "ulusallık"la bağdaşıyor? Beş tane kızı giydirip soyundurup, "revülü", "karateli" film yapmak nasıl, hangi kılıfla savunulur? Tekrar edelim: Ekmek parasına saygımız, geçim kaygısına hürmetimiz var. Ama ya o, ya bu: Ekmek parası için her şeyi yapmayı kabullenenler, artık Türk sinemasının ağababaları rolünü oymamaktan da vaz geçerler. iki karpuzun bir koltuğa Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları” syf, 70”

► Geçmişteki Erksan'la şimdiki Erksan'ı ayrı tutmak gerekir diyen Atilla Dorsay, filmin ltalyan yönetmen Mario Moniicelli'nin ''Tabancalı Yosma “La ragazza con la pistola" filminin bıze aktarılması sonucu meydana getirilen, Atıf Yılmaz'ın "Güllü" serisinin başka bir versiyonu olduğunu söylüyor.
Atilla Dorsay, aynı yazısında "ulusal sinema" yaftasını üzerinden bir türlü atmaya yanaşmayan yönetmenin köylü kızlarını giydirip soydurmanın hangi ulusallıkla bağdaştığını soruyor: Beş köylü kızının aldıkları birkaç dersle (Dersler de şunlardır. Lisan: diksiyon, giyim kuşam, görgü, bale ve -sıkı durunuz- Judo dersleri!)

'Şehirlileşmeleri' acınacak mantık örgüsü dışında, böyle bir değişimi, (mümkün olmasını bir kenara bırakınız) ideal istenir bir değişim kılması, filmi seyreden binlerce seyirci de böyle yanlış, hastalıklı bir özlem yaratması, hangi 'Ulusallıkla bağdaşıyor? Beş tane kızı giydirip soyundurup 'Revülü', Karateli film yapmak nasıl, hangi kılıfla savunulur? Tekrar edelim: Ekmek parasına saygımız, geçim kaygısına hürmetimiz var. Ama ya o, ya bu.

"Dağdan İnme", kuşkusuz ki Metin Erksan'ın ticari kaygıları göz önünde tutularak çektiği bir filmdir. Buna rağmen, bu filmlerinde de Metin Erksan, imzasının bazı ipuçları vardır. "Uçak düşüyor ve bir tek kişi sağ kalıyor, olur mu böyle şey" diyebilirsiniz. Elbette ki haklısınız... Bu gerçeküstü bir olay olarak algılanabilir. Ama, kendisini seven kadını aldatan şehirli zengin adamın yaptıkları da toplumsal bir hiciv vardır. Ayrıca, beş köylü kızını üç beş dersle şehirlileştirmesiyle, burjuvazinin kökeninin kültüre değil, paraya dayalı olduğu mesajını vermesiyle bu hiciv daha da yoğun bir hal alır.

"Dağdan İnme"de Türk toplumunda halen çözümlenmemiş bir sorun olan nikah çelişkisi de konu edilir. Resmi ve dini nikah çelişkisini filmin kadın kahramanı; "Benim gibi medeni bir kadına medeni nikah, Elif gibi dağdan inmeye ancak imam nikahı yapılır" sözleriyle dile getirir. (Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 101)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder