25 Nisan 2018 Çarşamba

ALMANYA ACI VATAN (1979)


Yönetmen: Şerif Gören
Senaryo: Zehra Tan
Müzik: Rahmi Saltuk
Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay
Yapım: Fatoş Film/Selim Soydan

Reji Asistanı: Muzaffer Hiçdurmaz, Kamera Asistanı: Cem Moldav, Prodüksiyon Amiri: Halil Dede, Set Ekibi: İlyas Akarsu, Bedri Uğur, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Laboratuar Şefi: Selahattin Hoşses, Senkron: Mevlut Koçak, Montaj: Şerif Gören, (Yeni Lale Film Stüdyosunda hazırlanmıştır)

Oyuncular: Hülya Koçyiğit, Rahmi Saltuk, Mine Tekgöz, Fikriye Korkmaz, Bedri Uğur, Suavi Eren. Bigi Schöner, Orhan Alkan, Seda Sevinç, Karl Wenzel, Fehmi Uğur, Sabahat Gönül, Veysel Pala,

Konu: Sadece para kazanmayı amaçlayıp bir robot haline gelen fabrika işçisi Güldane ile, formalite icabı evlendiği kocasının Almanya öyküsü. Almanya-dan köyüne iznini geçirmek üzere gelen Güldane (Hülya Koçyiğit) Mahmut (Rahmi Saltuk) ile tanışır. Almanya düşleriyle yaşayan Mahmut, para ve arazi karşılığında Güldane'ye evlenme teklif eder. Mahmut'un amacı böyle bir formalite evliliği sayesinde Almanya'ya gidip yerleşmektir. Ve evlenip birlikte otomasyon düzenine karşı çıkıp isyan eder Almanya'ya giderler. Para biriktirmekten başka bir şey düşünmeyen Güldane Almanya'ya vardıklarında Mahmut'u terk eder. Mahmut tek başına yabancı bir ülkede kalırken, Güldane çalıştığı fabrikada giderek robotlaşır. Alman polisi aylak aylak dolaşan Mahmut'u yakalayıp karısına teslim ederler. Bu beraberlik yeni bir şey getirmez. Çünkü Güldane'nin kocasına karşı ilgisizliği devam eder. Ama sonunda kendisini uzun bir süreden beri rahatsız eden bir Türk’ten kurtulmak için Mahmut'a yaklaşmak zorunda kalır. Böylece aralarındaki gerginlik sona erip gerçekten karı-koca olurlar. Ve Mahmut sadece karısının parasıyla birahanelere gider, çapkınlık yapar. Güldane'nin hamileliği karşısında ise Mahmut bir vurdum duymazdır. Bütün bu olaylardan sonra Güldane kocasının bu tavrına ve özellikle de kendini bir makine haline getiren otomasyon düzenine karşı çıkıp isyan eder.

* Köye iznini geçirmeye dönen Güldane, Berlin' e dönüşünde yanında kuru fasulye, nohut, sucuk, vs. ile birlikte Mahmud'u da getirir: Almanya düşleri gören Mahmud, köyde Güldane'yi kendisiyle formalite gereği evlenmeye kandırmış, böylece Almanya'ya girebilmiştir. Güldane, bu işe para karşılığı yanaşmıştır, onun için Berlin' e gelince Mahmud'u yapayalnız ortada bırakıverir. İki Türk kızıyla birlikte oturmaktadır Güldane: Biri şen şakrak, "kendi hayatını yaşıyan", onun için namus bekçisi. Türk işçileriyle başı derde giren bir kızdır. Bunların diğeri eve kapanmış, bir "prens" beklemektedir... Güldane'nin tek istediği ise paradır: Olabildiğince kazana-rak bir köşeye koymak...

Diğer yandan, tıpkı "Otobüs"teki Türk işçisi gibi bir süre büyük Batı kentinin görkemli, ürkütücü ve kendisine ilgisiz yaşamını bir karabasan gibi duyumsayan Mahmut, sonunda arkadaşlarını bulur. Güldane'ye karşı ilgisi, kızı korumaya, sonunda onunla yatmaya dek gider. Ama Mahmut, tipik bir Türk erkeğidir, bencil, kadına karşı sorumsuz, kadına yukardan bakan... Birahanelerde içki içip tombul Alman kızları tavlamayı öğrenince Güldane'ye ilgisi azalır. Öylesine ki Güldane'nin gebeliği onu hiç ilgilendirmez, giderek kızdırır... 

Güldane önce aldırmak istediği çocuğunu korumaya karar verir. Bu arada, Alman fabrikasındaki çalışmanın boğucu tek düzeliği, otomasyonun yaygınlaşması sonucu makinanın insanın yerini almasına karşı belli belirsiz duyduğu öfke de somutlaşır. Tüm bunlar, onu Almanya'yı bırakıp vatanına dönmeye yöneltir... Ama bunu yapacak mıdır, yoksa artık alıştığı, bildiği bu düzende ülkesinde bulamadığı güvenceyi sağlamak için robotluğu kabullenip bir süre daha kalacak mıdır?

"Almanya Acı Vatan" Almanya'daki Türk işçileri gibi toplumu yakından ilgilendiren bir konuda sinemamızın anlaşılmaz ve bağışlanmaz sessizliğine son veren, konuya ("Almanyalı Yarim" gibi bir kaç kötü örneğin ve çok kendine özgü bir Yapım olan "Otobüs"ün başarısının dışında) ilk kez ciddi ve boyutlu biçimde eğilen bir film... Diğer yandan, odak noktası olarak bir kadın işçinin alınması, bir kadın olan senaryo yazarına (Zehra Tan'a) öyküsüne daha ger-çek gözlemlerle yaklaşmak ve önemli şeyler söyle-mek fırsatını vermiş.

"Almanya Acı Vatan"ın hızlı anlatımı, sanki nefes nefese temposu içinde birçok şeye dokunuluyor, birçok şey gösteriliyor. Alman sanayinde verimliliği alabildiğine artırmak için çalışmanın git gide mekanikleşmesi, insanın robotlaşması, gerekirse kolayca gözden çıkarıl-ması... Türk kırsal kesiminde egemen olan feodal dönem kalıntısı ahlak anlayışının, kadın erkek ilişkilerinin, çağdaş Batı sanayi toplumlarının ahlak anlayışıyla çarpışınca paramparça olması, ama yerine konacak bir değer sistemi bulun-madığından karmaşanın sürüp gitmesi... Yeni düzene uymada kadınca içgüdülerini kullanarak daha başarılı, daha verimli olan kadının yanı sıra, feodal yaşamın kalıntılarına büsbütün yapışarak boşlukta kalan, uyumsuzluk içinde kıvranan erkek... Bozuk bir toplum yapısının kendisini savurduğu bu yabancı ellerde 15 yıldır başarıyla yaptığı çöpçülük görevi dolayısıyla "yılın çöpçüsü" seçilen ve Alman ilgililerinden ödül alırken iç burucu bir konuşma yapan Türk işçisi... Vs. vs...


"Almanya Acı Vatan", tüm bunlara ve başka şeylere değiniyor. Şerif Gören bir kez daha kıvrak, akıcı bir sinemayı gerçekleştiriyor. Ne yazık ki Gören, bu denli hızlı bir anlatımın, nefes nefese bir kurgunun, bitmez tükenmez zoom'ların 1970'lerde, giderek 1960'larda kalan bir sinema anlayışı olduğunu, günümüzde sinemanın artık bu biçimsel oyunlara rağbet etmeyen, daha sabırlı, daha incelemeci, olayların ve kişilerin üstünde daha uzun biçimde duran bir sinema olduğunu bilmiyor. Bu yüzden dokunduğu, değindiği onlarca şeyin çoğu, gerçek bir tortu bırakmadan siliniyor, seyircinin belleğinden..

Ama haksızlık etmeyelim. "Almanya Acı Vatan"dan yine de bazı şeyler kalıyor. Özellikle Türk erkeğinin kadına karşı feodal kalıntısı koşullanmışlığı... Mahmut'un hastaneen yeni çıkmış, çocuğunu aldırmaktan vazgeçmek gibi önemli bir karar almış Güldane'nin çantasına sarılarak kumar parası alması, Alman kızıyla yatakta yakalandığında üste çıkarak Güldane'yi azarlaması gibi bölümler, insana tokat gibi çarpıyor. Türk çöpçüsüne ödül verilmesi bölümü ise tümüyle çok etkileyici...

"Almanya Acı Vatan" sonuç olarak, dürüst, ciddi, önemli bir çaba... Amacına tam erişemese bile bir hayli yaklaşıyor. Hülya Koçyiğit çok iyi, ilk filminde Rahmi Saltuk, senaryoda tam belirginleşmemiş kişiliğine karşın aksamıyor, ama filmin en önemli başarısı, Almanya'da çalışan gerçek Türk işçilerinin bir bölümünden aldığı çok başarılı sonuç... Şerif Gören, bir dönem İtalyan sinemasının bu yöntemini ustalıkla yeniliyor ve gerçek işçilerle profesyonel oyuncula-rın karmasından seyirciyi hiç yadırgatmayan şaşırtıcı bir sonuç alıyor... (Atilla Dorsay, 12 Eylül Yılları ve Sinemamız, syf, 142)

* Rahmi Saltuk, oyuncu olarak başarılı değil bizce. Acemiliği batan sona kadar sürüp gidiyor. Ama Hülya Koçyiğit'in o çok değişik Güldane'si sanırız meslek yaşamının en önemli başarılarından biri...Koçyiğit, canlı duyarlıklı bir işçi kızını çok büyük bir ustalıkla oynuyor. Abartmaya kaçmadan çizdiği bu kişilik Gören'in filmine de işçiyi daha bir boyutlu yansıtma olanağı veriyor. Gören bu noktada Akad'ın ustalığına erişmiş görünüyor. Bütün olarak Gören'in sineması, Atıf Yılmaz'ın akıcı, rahat anlatımıyla kolayca boy ölçüşebilecek düzeyde. (Nezih Coş Aydınlık, 9 Şubat 1980)

* Almanya Acı Vatan", bir başyapıt olmamakla beraber görülmesi gereken bir film. Ticari ödünler verilmiştir ama, gene de filmin belli bir özgünlüğü vardır. En azından işçiler kendilerini oynamışlardır, en azından "Otobüs"ten beri beş yıldır boş kalan bir alana bir adım atılmıştır, az şey değildir bunlar. (Hakkı Alacakaptan- Milliyet Sanat Dergisi, S.1, 1 Şubat 1980)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder