8 Mart 2020 Pazar

AH GÜZEL İSTANBUL (1981)


Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Füruzan- Ömer Kavur (Füruzan'ın bir öyküsünden)
Görüntü Yönetmeni: Taner Öz
Müzik: Melih Kibar
Yapım: Alfa Film/Necip Sarıcaoğlu , Ömer Kavur

Oyuncular: Kadir İnanır, Müjde Ar, Levent Dönmez, Sümer Tilmaç, Hakan Tanver, Osman Çağlar, Nuran Aksoy, Ahmet Açan, Orhan Çağman

Konu: Şehirlerarası yük taşıyan bir kamyon şoförü ile gerçek sevginin, insancıl davranışların ve sıcak bir yuvanın önlemini duyan bir kadının ilişkisini ele almaktadır. Yıllar önce annesinin intihar etmesi ve sonrasında yaşamın dayanılmazlığından dolayı İstanbul'a kaçan Cevahir kötü yola düşmüş/düşürülmüştür. Cevahir'le Kamil genel evde karşılaşırlar ve birbirlerine aşık olurlar. Kamil onu genelevden çıkartır ve düğün hazırlıklarına başlar. Ne var ki, yeni bir ev kurmak için gerekli paranın olmaması ve çevreden gelen baskılar ara sıra tartışmalara neden olur. Kamil bu sıkıntıyı aşmak için Cengiz’in kaçakçılık teklifini kabul eder. Mutluluğu yakalayamadan kaçıracakmış korkusu yaşayan ve tam olarak tanımasa da inandığı bu erkekle güven içine yaşamak için acele eden Cevahir, düşmüş bir kadın olmasına rağmen sevgiyi arayan, yaratmaya uğraşan çevrenin rahatsız edici söz ve bakışlarından, sevgilisiyle kurduğu yuvayı yaşanır hale getirebilmek için çabalayan. abartısız bir insandır. Kamil'se iyi niyetli olmasına karşılık kişiliğinin zayıflılığından dolayı ara sıra kaba ve incitici davranışlarda bulunmaktadır. Sonuçta çeşitli kuşkulardan. huzursuz edici düşüncelerden ve yaşamdan öğrendiği güvensizlik duygusundan dolayı girdiği yeni yaşamı istedi gibi sürdüremeyeceğini düşünen ve geçmişini unutamayan Cevahir annesi gibi kendini derin sulara bırakır.

Daha önce birçok filmde görüldüğü gibi Kamil'de genelevde çalışmak zorunda kalan sevgi ve sıcak bir yuva özlemi kuran yüzlerce kadından biri olan Cevahir'den etkilenir ve onunla her türlü çevre baskısına rağmen evlenmek ister.' Cevahir'lerln geneleve düşmelerinde az çok sorumluluğu bulunan toplum. bataklıktan kurtulmak isteyenlerin de kurtulmaları için elini uzatmaz. Kamil ve Cevahir'in sevgi gereksinimi onları birleştirecekken, yıllardır batıklıkta yaşamanın yarattığı baskılar. açılan onulmaz yaralar geleceğe de güvensiz bakmayı, çoğu kez de ölümü beraberinde getirmektedir. Cevahir'in içinde bulunduğu durumu anlatan şu iki sesli düşünce önemlidir. "Keşke şu çocuklar gibi olsam" ve kendi kendine "insan değilsin sen kadınsın " demesi. Bir genelev kadınına aşık olan ve ona insanca davranan dahası yaşamını birleştirmeye çalışan Kamil ise sevgiyi temel ölçüt alan olumlu bir kişilik olarak çizilmiştir. “Soner Derse, “Türk Sinemasında Aşk”

*  Film, toplumun dışladığı fahişe tiplemesine insancıl bir bakış açısı getiriyor. Bir kamyon şoförü ile randevu evi kadınının öyküsü... Kadir, Müjde'yi kötü yoldan kurtarıp ev tutar. Evlenmeyi planlarlar, Parasızlık bu amaçlarını geciktirir. Kadir daha çok kazanmak ve Müjde'nin isteklerini karşılamak için kaçakçılık işine bulaşır. Müjde'ye gelinlik alıp eve döndüğünde onu bulamaz.

“Cevahir, düşmüş bir kadın olmasına rağmen, sevgiyi arayan, yaratmaya çalışan, çevrenin rahatsız edici bakışlarından sıyrılarak, sevgilisiyle birlikte kurdukları yuvalarını yaşanır hale getirmeye çabalayan bir insandır. Mardin'e kaçak bir mal götürüp, gelinlik kumaşla dönmekte olan sevgilisini, çeşitli kuşkular, tedirgin edici düşünceler ve yaşamdan öğrendiği güvensizlik duygusu sonucu bekleyememiştir. Evden ayrılmış ve Galata Köprüsünün parmaklıklarına dayanarak, ya denizin kirli sularına, ya da İstanbul'un korkunç kalabalığına karışmayı düşünmektedir”. (80'ler Türkiyesi’nde Sinema - Doç.Dr. Şükran Esen, )

► Füruzan'ın aynı isimli öyküsünden sinemalaştırılan "Ah Güzel İstanbul", toplumun alt kesimlerinden iki insanın öyküsünü, mutluluk çabalarını anlatıyor. Ağır kamyon şoförü Kamil, genelevde rastladığı hayat kadını Cevahir'e abayı yakıyor. Onunla birlikte olmak istiyor, bir ev açıyor. Çevreden gelen çeşitli olumsuzlukları yenmekte güçlük çekiyorlar. Özellikle zayıf bir kişilik olan Kamil, Cevahir'e olan davranışını değiştiriyor. Aklı başına gelip Cevahir'i söz verdiği gibi "almaya" karar verdiğinde, iş işten geçmiş olacaktır.

"Ah Güzel İstanbul", merakla beklenen bir filmdi... "Yatık Emine" ve "Yusuf ile Kenan" gibi iki başarılı film yönetmiş Ömer Kavur'un yazar Füruzan'la yakın bir işbirliği içine girerek oluşturduğu yapıt, son dönemin savlı filmleri arasında başlarda geliyordu. "Ah Güzel İstanbul"u ilgiyle, zevkle izledim. Bu film, kuşkusuz uzun yıllar unutulmayacak bir başyapıt değil, ama alçak gönüllülüğü ve sadeliği içinde çeşitli şanssızlıkları yenmesini ve sonuca ulaşmasını bilen bir çalışma...

Bu şanssızlıkların başında, filmin (öykünün) anlattıklarının, sinemamızda çok işlenmiş, çok ele alınmış öğelerin, temaların çevresinde dolaşması geliyor. Genelev kadınına sevdalanan bıçkın delikanlı öyküsü, sinemamızda sayısız kez işlenmiştir. Lütfi Akad'ın "Vesikalı Yarim", Orhan Aksoy'un "Baraj" filmleri ilk akla gelen örnekler... Ömer Kavur'la Füruzan'ın, edebiyatımız için özgün bir öyküden yola çıkıp bunca bilinen, tanıdık kişi, tip, duygu ve gelişim ortaya koymaları, zaten bir hayli şaşırtıcı bir şey...

Kamil, Kamil'in anası ve arkadaşlarıyla ilişkileri, Cevahir'in arkadaşları, ikisinin sevgilerinin gelişmesi, vs. çok az özgünlük içeren, sanki binlerce kez görülmüş, bilinmiş izlenimi veren şeyler. Film, diğer bir deyimle, sinemamız için aşina duyarlıkların çevresinde dolanıp durmaktan kurtulamamış.

Ama bunun bir yararı oluyor. Filmi çabucak seviyor, bağrına basıyor seyircimiz. Ömer Kavur, sadece 3. filminde gerçek bir diyalog kuruyor seyircisiyle, üstelik anlattığı bilinen temalara kendini teslim etmeksizin, onlara belli bir mesafenin ötesinden, en azından "kameranın ardından" baktığını unutmaksızın. Bu "mesafeli bakmak" olayı, zaten Kavur'un sinemasının özelliklerinden biri. Ayrıca filmin her türlü duygu sömürüsü-ne açık dramatik sonunun filmin yapısı-na alabildiğine yalın ve ekonomik bi-çimde yerleştirilmiş olması da, Kavur-Füruzan ikilisinin lehine. Bir de, kuşkusuz, oyuncu öğesi var. Alabildiğine doğal bir Müjde Ar'ın yanı sıra Kadir İnanır, yıllardır ilk kez rahat, serbest, inandırıcı bir rol veriyor. Kamil'i içimizden, yanı başımızdan biri haline getiriyor. Yönetmenin de katkısı ile ekonomik, yalın bir oyun tarzı, zaten başoyuncuların yanı sıra tüm oyuncularda da egemen... Kimse rol kesmiyor, nutuk çekmiyor, poz vermiyor.

"Ah Güzel İstanbul", sinemamızda artık yeni kuşak yönetmenlerinin de söylenecek sözü olduğunu, eskilerden hiç de aşağı kalmadıklarını ve yaptıklarında, temelde ticari sayılabilecek bir sinemanın da iyisini yapabildiklerini gösteren bir film. Başta dediğim gibi, bu filmi bir başyapıt değil, ama sinemamızın gelişi-mi içinde ve ileriye dönük bir halka sayıyorum. (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 171)

► Görüntülerdeki tüm yetersizliğe iç mekanlardaki ışıklandırmanın içler acısı haline, renk kullanımındaki aşırılığa, diyaloglardaki yapaylığı kadar pek çok kusuru olan filmin bu bağı kurmasına neden olan tek bir erdemi var. Öykü-nün temelindeki insani özü büyük bir duyarlıkla ama duygusallığa kaçmadan aktarabilmesi. Bunda Müjde Ar'ın ve senaryoda yeterli bir kişilik kazandırılmamış olmasına karşılık Kadir İnanır'ın temiz, ölçülü ve duyarlı oyunlarının da payı var kuşkusuz. ( Vecdi Sayar, Milliyet Sanat Dergisi, S.: 37, 1 Aralık 1981)

► Ve tüm tipler bizden, içimizde yaşa-yan kişiler. Ve bir de Ömer Kavur'un fahişeye bakış açısı çok değişiklik. Bir randevuevi kadınına, herkesin baktığı biçimde kötü bakmıyor. Fahişeye, fahişe değil de bir insan olarak bakıyor Ömer Kavur. (Agah Özgüç, Yıldız, Senaryo: 185, Aralık 1981)

ÖDÜLLER:
 18. Antalya Altın Portakal Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması (25 Eylül – 4 Ekim 1981)
► "En İyi 2. Film".

Jüri Üyeleri: Cihan Çiftçili, Zuhal Çevik, Mehmet Doğan, Osman Üntürk, Nuri Dağtekin, Ahmet Gönen, Burçak Evren, Turgay Ulusan, Nisa Serezli, Kami Suveren.

Ankara Sanatevi’nin düzenlediği (1982)
► En İyi 5 Yerli Film” değerlendirmesinde “Birinci” oldu.
► Müjde Ar, “En İyi kadın Oyuncu”
► Nuran Aksoy “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” Seçildi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder