27 Mart 2020 Cuma

ALMANYA 40 METRE KARE (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Tevfik Başer
Görüntü Yönetmeni: İzzet Akay
Özgün Müzik: Klaus Bantser
Yapım: Tevfik Başer (Türk-Alman Ortak Yapımı)

Prodülsiyon: Wolf Seesselberg, Yardımcıları: Anette Aulzen, Volker Persy, Frank Winterstein, Kostüm: Marina Heinrich, 2nci Asistan: Yasemin Akay, Yüksel Uğurlu, Sanat Yönetmeni: Harald Freytag, Bianca Pastorina, Ses: Bernhard Ebler, Elektronik kamera: Holger Fitchen, Holger Otte,

Oyuncular: Özay Fecht (Turna), Yaman Okay (Dursun), Demir Gökgöl (Hodja), Mustafa Guelpimar (Baba), Grit Mackentanz (Penceredeki kız), Marita Petersen, Reinhold Fama, Kay Miller, Monya Fribe (Bebek), Grete Schildknecht (1.Yaşlı kadın), Helene Iborg (2. Yaşlı kadın), Emma Israel (3. Yaşlı Kadın), Gert Amer, Stephanie Amer, Naci Ozarslan (1. Çocuk), Feramuz Sancar (2. Çocuk), Margot Hopp, Marina Heinrich, Mariane Buehau, Diana Wilson (Penceredeki kadın)

Ø    Almanya 40 Metrekare"nin kahramanı Turna'nın yüzü de kuşkusuz sinemasever belleklerimizdeki yerini alacak... 80 dakikalık bir küçük film içinde böylesine canlı, yaşayan, unutulmaz bir baş kişi yaratabilmek, filmin erdemlerinden biri.. Ama tek erdemi değil kuşkusuz. Yine 80 dakikalık küçük bir film içinde, yalnız kırsal kesim Türk toplumundaki acımasız kadın-erkek ilişkilerine değil, kendilerini 2 ayrı toplumun, iki farklı kültürün kesişme ve çatışma noktalarının tam göbeğinde bulan kırsal kesim insanımızın dramına da böylesine ışık tutmak, az başarı değil..

"Almanya 40 Metrekare"nin anlattığı olayın (köyden getirdiği karısını 40 metrekarelik eve kapayıp, sokağa bırakmayan köylünün öyküsünün) biraz "aşırı", "uç" bir durumu söz konusu ettiğini, böyle olayların yok denecek kadar az olduğunu, Türk insanını yine en "ilkel" biçimde, en katı ve "vahşi" ilişkileri içinde gösterdiğini söyleyenler çıkacaktır kuşkusuz... Ve örneğin film, hiçbir zaman TRT programlarına da giremeyecektir. Ama bütün bunlar filmin özelliklerini azaltmıyor, önemini, düzeyini düşürmüyor. Çünkü Tevfik Başer, alabildiğine ince ayrıntılarla örülmüş bir senaryo ve ekonomik, ama usta işi bir sinemasal anlatımla, bizi anlattığı "özel durum"dan alıp, her gerçek, has sanat yapıtı gibi insanın özüne, insan ruhunun ve bilincinin derinliklerine doğru götürüyor. 

Turna'nın köyde, kendisinin suretini kırmızı yemeniyle çevrilen taşlarda görüp seven gerçek sevgilisinden ayrılıp, babasının onayıyla "gurbetçi" Dursun'a karı olması, Dursun'un daha zifaf gecesinde ortaya çıkan hastalığı, sağlıksız cinselliği, yılların şartlanmışlığından gelen kadına karşı acımasızlığı ve tüm bunlardan sonra, Turna'nın 40 metrekare içinde kendisine bir küçücük dünya oluşturma çabaları... Bütün bunlar, beklendiği gibi, bir geri kalmışlık melodramı oluşturmuyor. Çünkü Başer, ince gözlemlerle, yalnız belli, açık bir gerçeklik duygusunu değil, aynı zamanda iyimserliği, umudu da filmine sindiriyor. Çünkü Dursun’lara, anlayışsız Almanlara, her şeyin karşı karşıya getirdiği iki ayrı kültür insanlarının farklılığına karşın iletişim umudu hep vardır... Değil mi ki Turna, avlunun karşı penceresindeki o küçük Alman kızıyla bebekler aracılığıyla da olsa bir iletişim, konuşma özlemi, sevgi ve yer yer ironi dolu bir iletişim kurabilmiştir...

"Almanya 40 Metrekare" yeni bir yönetmeni haberliyor. Tevfik Başer'le tanışın... Yaman Okay ve özellikle Özay Fecht'in birinci sınıf oyunlarının ve İzzet Akay’ın filme müthiş katkıda bulunan, daracık bir mekan içinde hacimleri, ışık-gölgeyi olağanüstü kullanan kamera çalışmasının da keyfine varın derim. (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 263)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder