9 Mart 2020 Pazartesi

AŞKLARIN EN GÜZELİ (1982)


Yönetmen: Osman F. Seden
Senaryo: Nazmi Özer
Kamera: Kaya Ererez
Özgün Müzik: Cahit Berkay
Yapım: Emek Film/Nazmi Özer

Yönetmen Yardımcısı: Arif Erkuş, Ali Kıvırcık, Görüntü Yönetmen Yrd.: Hüseyin Ererez, Set Ekibi: Taci Erşan, Mehmet İnci, İbrahim Öner, Işık Direktörü: İbrahim Sabuncu, Sesleri Çeken: Erkan Aktaş, Montaj: Nevzat Dişiaçık, Negatif Montaj: Muzaffer Karataş, Laboratuar: Adnan Şahin, Mustafa Oruç, Prodüksiyon: Mustafa Doğan, (Fono Film Stüdyosu’nda hazırlanmış ve seslendirilmiştir.)

Oyuncular: Kadir İnanır, Banu Aklan, İhsan Yüce, Ünsal Emre, Diler Saraç, Hüseyin Kutman, Nubar Terziyan, Talat Gözbak, Ali Yalaz, Ekrem Dümer, İhsan Gedik, Memduh Ünsal, Ali Demir, Küçük Yıldız: Mesut Çakarlı,

Konu: Kadir (Kadir İnanır) zengin bir muhitte elektrikçidir. Herkesin gözü vardır onda,yakışıklıdır ve kimseye yüz vermemektedir. Zengin bir köşke elektrik tamiratı için gider ve köşkün sahibi Hayri Bey-’in kızıyla (Banu Alkan) birbirlerine aşık olurlar. Evlenmelerine Hayri Bey razı olmaz. Evlenirler, fakat bir zaman sonra Kadir’in maddi durumu, kadının istediği sosyal yaşantıyı sağlayamadığından kız boşanmak ister. Murat isimli bir çocukları vardır ve boşandıklarında velayeti yedi yaşına kadar babasına verilmiştir. Yıllar sonra kadın geri döndüğünde yeniden evlenecektir ancak çocuğunu da al-mak ister. Anne babasına belirtmediği bir rahatsızlığı olduğunu bir daha çocuk sahibi olamayacağını söyler. Mahkeme kararıyla çocuğun velayeti annesine verilir. Çocuğunu almak için yasaları çiğner Kadir ancak elinden bir şey gelmez. Çocuk sık sık annesinden kaçmak-tadır ve nedeni belirsiz bir rahatsızlığı vardır başlangıçta psikolojik olduğu düşünülen rahatsızlık daha sonra çocuğun ölümcül bir hastalığı olduğunun öğrenilmesiyle önemini artırır. Çocuk öleceği haberine kulak misafiri olduğundan babasıyla olmayı reddeder. Kadir buna çok üzülür ancak daha sonra bunun kendisinin üzülmemesi için söylendiğini,çocuğun yücelik gösterdiğini anlamasıyla birlikte çocuğuna gider.Çocuğuyla son anlarını geçirir ve çocuk,Kadir’in kucağında can verir.

* Türk sinemasındaki son gelişmelerin yansıması olan filmler çıkıyor piyasaya üst üste... Bunlardan "Arabesk" filmlerde de soyunma son haddinde gerçi: Ferdi Tayfur'ların, Gökhan Güney'lerin temsil ettikleri "Anadolu erkeğinin Güngör Bayrak, Banu Alkan gibi Allahına soyunan kadınları nasıl sevdikleri, nasıl kabul ettikleri, kuşkusuz sosyolojik bir inceleme konusu olabilir. Aynı soyunma, üstelik, bu "aile filmlerinde de var. başlıcası, kuşkusuz "aile"nin sinema salonlarına dönmesi. Böylece, "sokaktaki adam" için yapılan "Arabesk filmlerin yanı sıra "aile" için yapılan melodramlar ve güldürüler birbirini izliyor. Yalnız bu filmlere, "sokaktaki adam"ı (her kimse o), sinemaya "göz zevki" için gittiği varsayılan kesimi çekmek için iyicene açılıp saçılan dolgun vücutlu kadınlar da dahil ediliyor.

Yine tipik "Anadolu erkeği" Kadir İnanır, değişik tip mayolarıyla poz veren ve alabildiğine gelişmiş anatomisini gözler önüne seren bir Banu Alkan'a vurulmaktan, üstelik onunla evlenmekten çekinmiyor. Türk toplumunda gerçek bir ahlaksal ölçüt değişimi mi var, yoksa bezirgan sineması, hem aile filmi yapayım, hem de "Iumpen kesim"e "çıplak kadın" göstereyim derken, toplumdaki ölçütleri allak bullak mı ediyor? Gelin de işin içinden çıkın!..

Her neyse, bu haftanın aile filminde İnanır'la Alkan'ın evliliği elbette yürümüyor. çünkü "anatomisi çok gelişmiş" Banu Alkan, "ben evde oturup çocuğuma bakacak kadın değilim" diyor ve süper zengin babasına kaçıyor. Ama yıllar sonra büyüyüp şirin mi şirin bir oğlan oğulları Murat, bu iki insanı yeniden bir araya getirecektir. "Aşkların En güzeli", kuşkusuz anladınız, "evlat aşkı"dır ve film son yıllarda bu konuya eğilip başarı kazanmış birçok filmden ("Şampiyon", "Kramer", vs.) esinler taşımaktadır. Ama kuşkusuz her şeyi iyice alaturkalaştırarak...

Film, eski kuşağın en "tüccar" sinemacısı, Yeşilçam'ın en hızlı silah, pardon fıim çeken yönetmeni Osman Seden'in profesyonel işi bir çalışmasıdır, ve Cahit Berkay'ın seyirciyi bir an bile rahat bırakmayan müziğine karşın (sinemamızda Cahit Berkay müziği, gerçek bir afet olmaya başlamıştır) seyredilebiliyorsa, bunda, beklenmedik düzeyde rahat, yalın bir oyun çıkaran Kadir İnanır denli, olağanüstü sevimli ve yetenekli bir çocuk olan Mesut Çakarlı'nın da payı büyüktür. Mesut Çakarlı'ya sinemamızın daha büyük fırsatlar vermesini diliyor ve "Aşkların En Güzeli"ni, çekincesizce ağlayıp boşalmak isteyenler varsa, onlara öğütlüyorum... (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf,75)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder