26 Mart 2020 Perşembe

KÖREBE (1985)


Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Barış Pirhasan, Ömer Kavur
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Müzik: Neşet Ruacan
Yapım: Delta Film/Ömer Kavur

Kurgu: Mevlut Koçak, Görüntü Yön. Yardımcısı: Cem Morvan,

Oyuncular : Türkan Şoray, Cihan Ünal, Aykut Sözeri, Tuluğ Çizgen, Tomris Oğuzalp, Ferda Ferdağ, Sevda Aktolga, İsa Çelik, Gözdem Görenler, Dursun Ali Sağıroğlu, Cengiz Tünay, Didem Bülbül, Arslan Kaçar, Cengiz Sezici,

Konu: Meral, altı yaşındaki kızı Elif’le yaşamını sürdüren dul bir kadındır. Elif günün birinde ortadan kaybolur. Tüm aramalara karşın küçük kız bulunmaz. Meral’in eski kocası Halis ve avukatı Turgay da bu aramalara katılırlar. Halis, eski anlaşmazlıklar çerçevesinde kaçırılma olayında karısını suçlar. Avukatı Turgay, onu engellemeye çalışırken, Meral’in duygularını ve acısını paylaşırlar. Bu arayış sırasında Meral ve Turgay, kader birliği yapmış iki insan gibi birbirlerine yakınlaşırlar. İki yalnız insan arasında duygusal bir ilişki başlar. İzler küçük kızın Meral’in kendisi gibi dul bir kadın olan komşusunun, eski kocası tarafından yanlışlıkla kaçırıldığını ortaya koymaktadır.

*Barış Pirhasan’la Ömer Kavur’un ortak çalışması olan senaryonun (sonuca bakılırsa, son yılların en iyi ortak ay'ın çalışması) en sevdiğim yanı bu çevreye ilişkin davranış biçimlerini tam dozunda, çok fazla altını çizmeden ama yeterince da altını vurgulayarak duyurması. (Türk sinemasına Ferda Ferdağ’ın canlandırdığı yaşlı teyze kadar tanıdık bir yan karakter daha gelecek mi acaba? Bu bağlamda oldukça ince bir sosyolojik gerilimi var filmin. Ömer Kavur, Türkan Şoray’ın çocuğunu ararken girip çıktığı kentin o hiç tanımadığı(mız) dünyayı, sefil bekar odalarını, sur diplerini, kent dışı yerleşim bölgelerini, hatta apartman kapıcı dairesini bile film kişilerinin yaşadığı çevreye çok başarılı bir karşıtlık içine sokmuş. (Fatih Özgüven, Ömer Kavur’un “dönüş”ü, Video Sinema, S:: 10, Nisan 1985)

*Ömer Kavur açısından gerilim, Şoray - Ünal çifti açısından melodram olan Körebe, sonuçta üzerinde titizlikle çalışılmış bir üslup denemesi olmaktan ileri gidemiyor. Ve başarısız oluyor. İşte kıyamet de bundan sonra kopuyor. Çünkü basından çıkan yazılara bakılırsa başarısızlık konusunda “tevatür muhtelif’. Çünkü genel eğilim bütün suçun oyuncularda ve özellikle Cihan Ünal’da olduğu yönünde. Daha ufak bir bölüm ise daha “usturuplu” biçimde Ömer Kavur’u eleştiriyor. Ama oyunculuğu suçlayan kesim, Kavur'un sinemasını yere göğe koyamıyor. İşte bütün bu gürültü arasında (Türkan Şoray'ın kilosu, Cihan Ünal'ın zaten tiyatroda da kötü olduğu gibi ucuzluklar) gerçek başarısızlık nedeni aradan sıyrılıveriyor. Barış Pirhasan'ın senaryosu. Kanımızca filmi başından hak etmediği bir başarısızlığa mahkum eden en büyük etken senaryo. (Tuğrul Eryılmaz, Gelişim Sinema, S.: 10, Mayıs 1985)


*Ömer Kavur, sinemamızda çocuğa ve çocukluğa ilgi duyan sayılı yönetmenlerden biri... "Yusuf ile Kenan'la çocukluğun sorunlarına eğilen pek az sayıdaki filmlerin en önemlisini gerçekleştirmiş olan Kavur, "Körebe"de bir çocuğu odak noktası olarak alan bir gerilim öyküsü anlatıyor. Küçük Elif’in kaybolması, öyküye yalnızca bir çıkış noktası oluşturuyor gibi ilişkin değerlendirme fırsatlarını kaçırmıyor. Gerek başlarda Meral’in kızı ile olan ve alabildiğine sevecenlikle verilmiş ilişkileri, gerekse araştırma sırasında Meral'le Turgay karşılaştıkları "İstanbul'dan çocuk manzaraları" anımsanabilir. Özellikle sur kovuklarında, dilenciliğe zorlanan kimsesiz veya kaçırılmış çocuklara değin görüntüler, az etkileyici değil. Ancak "Körebe", temelde bir gerilim öyküsü, bir tür polisiye... Filmin başarısı, bizce öncelikle senaryo ustalığından kaynaklanıyor. Kısır ve tekdüze gözüken, nasıl açımlanacağı bir türlü kesti-rilemeyen konu, ilk denemesini yapan Barış Pirhasan'in elinde sürekli kendi içinde gelişen, beklenmedik bağlantılarla sürekli gerilimi ayakta tutan bir yapıya kavuşturulmuş. Kavur ise bu işlevsel senaryoyu tam bir profesyonellikle çözümlemiş. "Körebe", Kavur'un da sinema dilini oluşturmuş, anlatım sorunlarını çözümlemiş, sinemamızın en güvenilir yönetmenlerinden biri olduğunu kesin biçimde belirtiyor, Meral'in tuzağa düşürülmesi, Turgay'ın küçük kızı kaçıranları izlemesi ve Meral'in kızına kavuşması gibi 'zor' sahnelere Kavur'un getirdiği sinemasal çözümler hayli usla işi... Boş vakitlerinde resim yapan' kahramanlarıyla, kızı kaybolduğunda kendini yerden yere alıp 'ah başım vah başım diye dövünmeyen annesiyle, Kavur'un türlü çeşitli 'alaturkalıkları önleyip her zamanki serinkanlı, ölçülü, aklı başında tavrını koruduğunu da eklemek gerekir,,.

Ayrıca şunu da söylemeli: "Körebe”, hemen yalnızca bir gerilim öyküsü anlatmayı amaçlayan, çok iddialı olmayan bir film... Ama bu Öykü içinde bile, Kavur ilginç şeyler gösteriyor bize, önemli saptamalar yapıyor. "Sur içi" etkinlikleri kadar, İstanbul'un uçsuz bucaksız, oturanlardan başka kimsele-rin bilmediği 'kenar mahallelerinden, gecekondu semtlerinden verilen görünüm de epey ürkütücü... 'Karate okulları', 'tapulanmış kahveleri' ve de iç burucu yoksulluğu ile, büyük kentin kimilerimizin bilmediği, bilmek istemediği yüzü de "Körebe" nin ilgi ve sergileme alanı dışında kalmıyor..

"Körebe"yi ilginç kılan diğer öğelerin arasında Türkan Şoray'ın çok zor, çok tuzaklı bir roldeki alabildiğine denetimli, alabildiğine yalın, ama o ölçüde etkili oyununu da anmak isterim,,, Bİr de Neşet Ruacan'ın son derece etkili, filmin atmosferine büyük katkıda bulunan müziğini,.. "Körebe", büyük şeyler söylemeyen, ama söylediğini iyi söyleyen ve sinemamızın bu tür konularda Balı standartlarına nerdeyse ulaştığını kanıtlayan, düzeyli bir film... “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder