30 Mart 2020 Pazartesi

KUPA KIZI (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Başar Sabuncu 
Görüntü Yönetmeni: Selçuk Taylaner
Sanat Yönetmeni: Gülsün Karamustafa
Yapım: Mine Film/Kadri Yurdatap 
Sanat Yönetmeni: Gülsün Karamustafa, Yardımcı Yönetmen: Leryla Özalp, Set Fotoğrafları: Çağatay Karaçizmeli,

Oyuncular: Müjde Ar (Nilgün), Tarık Tarcan (Enver), Selçuk Özer (Nilgün’ün Aşığı), Yalçın Boratap, Zihni Küçümen, Nisa Serezli (Madam Emelia), Füsun Demirel, Candan Sabuncu, Serra Yılmaz (Fatma), Aysel Gürel (Nilgün’ün annesi), Nezahat Tanyeli, Levent Çakır, Mehtap Ar, Levent Yılmaz

Konu: Bunalımlı bir çocukluk dönemi geçiren Nilgün (Müjde Ar), evlidir. Ne var ki kocasını çok sevmesine karşılık cinsel açıdan tensel bir uyuşmazlığın içindedir. Bu yönden mutlu değildir ... Zengin bir kocayla evlenip sınıf atlayan Nilgün'ün bu cinsel soğukluğu nereden kaynaklanmaktadır? Oysa Nilgün sıhhatli ve dişi bir kadındır ... İşte genç kadın, bu sorulara çözüm ve kocasıyla arasındaki tensel kopuşa bir çare ararken, ününü duyduğu randevucu Madam Emilia aklına gelir. Ve önce büyük korkulara, sonra da isteyerek Emilia'nın evinde gündüzleri çalışmaya başlar. Çeşitli cinsel saplantıların sergilendiği bu evde Nilgün, farklı kişilerle karşılaşır. İçle-rinde eski çocukluk aşkı bir serseri de vardır. Ancak kendisini kocasının arkadaşı randevu evinde görmesiyle korkup işi bırakır. Madam Emilia 'nın evinde çeşitli cinsel deneyimler geçiren Nilgün, bu randevu evinden kurtulduğunda kocasıyla düşlediği mutluluğa kavuşacaktır.

Ø   "Ben alafranga bir adamım" diyor Başar, Bu nedenle "Gündüz Güzeli"ni 'yerlileştirmek', 'alaturkalaştırmak' gibi şeylerin peşinde koşmamış. Ancak "Kupa Kızı"nın ne amaçladığını da kestirmek kolay değil. Bir kez, "Gündüz Güzeli'ne 'nazire' gerekli miydi? Dünyanın en güzel, en 'komple', kendi içinde en bütünleşmiş filmlerinden birini alıp ona 'nazire' yapmanın gereği var mı? Eğer içeriksel veya biçimsel benzerliklerin içine yepyeni bir öz koymayacak, yepyeni bir anlam kazandırmayacaksanız? "Kupa Kızı"nda ise bu türden bir 'yenilik' yok. Film, bir yandan Bunuel'e alabildiğine bağlı kalmış. Öyle ki, asıl filmde bir Japon'un kızlara gösterdiği (ve içinde ne olduğu seyirci tarafından bilinmeyen) kutu gibi tipik Bunuelien bir motif bile korunmuş. Değiştirilen (kaldırılan) şeyler arasında, asıl filmde 'necrophİle' bir kontla (Georges Marchal) uzun sevişme sahnesi (ki bizde gösterilen kopyada bu bölüm oldukça kesilmişti) ve kocanın sakat kalmasıyla sonuçlanan tüm final de var.

'Kupa Kızı'na "Gündüz GüzeIi"nİn pek sahip olmadığı sınıfsal bir konum, tam bir 'geçmiş' vermeyi düşünmüş. Filmde "anne" kimliğinin ön plana çıkarılışı ve çocukluk düşlerinin geliştirilmesiyle, hem Nilgün'ün evlenmekle 'sınıf atlamış' toplumsal kimliğinin, hem de 'cinsel soğukluğunun, sado mazoşist ve diğer cinsel çeşitlemeler peşindeki kişiliğinin belirgin kılınmasına çalışılmış. Sabuncu’nun filminde daha karmaşık daha bölümlü hir anlatımla ortaya çıkmıyorsa, diğer bir deyişle Gündüz Güzeli’nde gerçekle düşün sade bir yapı içinde oluşan olağanüstü karışımı ve bundan fışkıran o sinemasal büyü, o kendine özgü şiir "Kupa Kızı”nın belki daha incelikli, daha arınmış, daha dilimlenmiş yapısında ortaya çıkmıyorsa, bunda kabahat kimin? Elbette ki Bunuel'le aşık atmaya kalkanın değil mi?

Kupa Kızı’nda Sabuncu oldukça iyi şeyler yapmış. Artık sinemamızın bir numaralı iş faktörlerinden biri olan Müjde Ar cinselliğini, özellikle vücut çekimleri üstüne yoğunlaşan yakın planlarıyla değişik bir estetiğe kavuşturmayı, tüm randevuevi sahnelerinde eski Beyoğlu‘un levanten ağırlıklı, ödağacı kokulu kendine özgü havasını vermeyi denemiş ve de oldukça başarmış. ... Perdede "Müjde Ar cinselliği" görmeye gelmiş sıradan seyirci içinse, film, anlaşılması çok zor simgeler, sözler, çağrışımlarla dolu... Velhasıl bu haliyle "Kupa Kızı", İki arada bir derede kalmış, kimseyi pek memnun edemeyecek bir film gibi gelir bize... Hiç olmazsa, film kendisi için yapılmışa benzeyen aydın seyircimizin bu ilginç çabaya sahip çıkması ve "Gündüz GüzeIi"ni "Kupa Kızı"na dönüşmesi olayını İzlemesi gerekir diye düşünüyoruz... Çünkü, önemli bir başyapıtla kıyaslanma talihsizliği bir yana, "Kupa Kızı"nda kişiliği olan, kendi temalarını, estetiğini, dünyasını oluşturma çabasındaki bir yönetmenin varlığı, baştan sona: belli oluyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”


Not: " "Kupa Kızı" (1985), Kaçamak" (1987), ve "Asılacak Kadın"dan (1986) sonra "iç hesaplaşmaları" oluşturan "üçlemenin sonuncusu.


 Luis Buñuel ve Jean-Claude Carrière’in senaryosundan,(Bunuel'in "Belle de Jour “Gündüz Güzeli" adlı filminden) Luis Buñuel ‘in rejisiyle 1967 yılında de çekilen ve baş rolerini; Catherine Deneuve, Jean Sorel, Michel Piccoli, Geneviève Page’in oynadığı Fransız-İtalyan ortak yapımı film. (İlk gösterim 1Nisan 1968 USA)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder