30 Mart 2020 Pazartesi

MERDOĞLU ÖMER BEY (1986)


Senaryo ve Yönetmen: Yusuf Kurçenli
Görüntü Yönetmeni: Kenan Davudoğlu Müzik: Cem İdiz
Yapım: Varlık Film /Lokman Kondakçı

Oyuncular: Mahmut Cevher, Necla Nazır, Yaprak Özdemiroğlu, Meral Orhonsay, Suna Pekuysal, Savaş Dinçel, Ayşegül Ünsal, Erdinç Akbaş, Salih Kalyon, Baykal Kent, Ali Sarıoğlu, Ani İpekkaya, Haşmet Zeybek,

Konu: Ömer babasında gördüğü geleneksel, muhafazakar bir aile biçimini sürdürmektedir. Bir yandan da kaçamak ilişkilerini sürdürmektedir. Kültür ve ahlak anlayışı değişik bir çevreye girmek zorunda kalır. Ancak bunu kabullenemeyen ailesi Ömer'i terk ederler.

Kültür Bakanlığı teşvik ödülü 1986

Ø    Yusuf Kurçenli, üçüncü filminde ilk filmi "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe"deki temel temayı yineliyor. Onda, kırsal kesimde iki kadın arasında kalan evli bir erkeğin öyküsüydü anlatılan... Burda ise, bu kez büyük kentte, yine iki kadın, iki değişik çevreyi simgeleyen iki kadın arasında kalan bir erkeğin serüveni anlatılıyor. Arkadaşlarının "köylü" diye çağırdığı Merdoğlu ailesinden Ömer, taşra mütegallibeciliğinden gelip liberal ekonominin nimetleri sayesinde köşeyi dönmüş, ilişkilerini gereğinde bürokrasiyle "şüpheli" buluşmalarla yürüten, ama namazını niyazını, kırsal geleneklerini de inatla sürdüren bir ailenin oğlu... Sık sık kırlara açılan, ava çıkan erkekler, başörtülü anne, "pavyon kadınları" ile ilişkileri hoş gören ataerkil bir anlayış... Ama Ömer bu kez farklı bir kadınla, tiyatro oyuncusu İpek'le tanışıp ona sahiden bağlanır gibi olunca, Merdoğlu ailesi bunu onaylamıyor. Onlar kadar, İpek'in sanatçı çevresi de aynı biçimde garipsiyor durumu... Çünkü Merdoğlu Ömer, gerçekten de iki, hatta üç farklı kültür, yaşara biçimi, değerler bütünü arasında kalmış bir kişidir, toplumumuzun şu anki karmaşasından (veya kargaşasından) bir yansımadır sanki... Kendini boşlukta hissetmesinden ve de başka şeylerden İpek-'e sımsıkı tutunmak İsteyecek, ama İpek de, bir an için sığınmak istediği "aydın kesim dünyası da ellerinin arasından kayıp gidiverecektir…

Yusuf Kurçenli, herhalde oldukça özyaşamsal nitelikler de içeren bir konuyu anlatmak, İçinde yaşadığı bir 'entel' çevrenin kimi mensuplarının, bu çevreyle asıl kökenleri arasında duyumsadıkları çelişkiyi vermek istemiş.

Kurçenli, bir tür 'naif sanatçı. Sinemasında hep bir yerlere sinmiş olan bir 'naiflik' var. Örneğin o "kolektif coşku" sahnelerinde bu çok belirgin... Kafeteryadaki "gülme krizi" veya sokaktaki (bir TV reklamını anımsatan) toplu alkış bölümleri Kurçenli'nin iyimserliğini, bireysel bir coşkunun, keyfin, iyimserliğin bir topluluğa (topluma) da yaygınlaştırılabileceğini simgeliyor sanki…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder