Yönetmen: Süreyya Duru
Senaryo: Macit Koper (Peride Celal'in öyküsünden
Görüntü Yönetmeni: Salih Dikişçi,
Yapım: Murat
Film/Süreyya Duru
Işık Yön: Recep
Biçer, Sanat Yön: Su Yücel, Tablolar: Muhsin Kut, Müzik: Doğan
Canku, Yönetmen yardımcıları: Gülin Tokat, Dilek Duru, Yapım
Yönetmeni: Rauf Ozangil, Görüntü Yön. Yrd.: Mehmet Öztürk, Işık
Teknisyenleri: Remzi Biçer, Şevki Gezer, Set Teknisyenleri: Recai
Sümer, Erdal Sümer, Aziz Kıskanç, Basın Danışmanı: Oya Demirtok, Renk
uzmanı: Sabahattin Hoşsöz, Laboratuar: A. Tümay Rızai, Şems Tokgöz,
Armağan Köksal, Fehmi Acar, Kurgu: Sedat Karadeniz, Negatif Montaj: Ömer
Aksu, Sesleri Alan: Erkan Esenboğa, Senkron: Mustafa Kalkan,
Metin Çeşmebaşı, Soner Şenbecerir, (Sineray Film Stüdyo ve laboratuarında
hazırlanmıştır)
Not:
Süreyya Duru, çekimler tamamlanmadan
yaşamını yitirir. Film Kızı Dilek Duru ve çekim ekibi tarafından tamamlanır.
Film, “Bir Hanımefendinin Ölümü” kitabında yer alan “Ada” öyküsünden
uyarlanmıştır.
Oyuncular: Türkan Şoray, Rutkay Aziz, Nilüfer Açıkalın, Orhan Alkan,
Ekrem Dümer, Deniz Dümer, İhsan Yüce, Tunca Akçay, Ahmet Açan, Kutay Köktürk,
Deniz Dümer,
Konu: “Ada”
ya da bir kadınla bir erkeğin bir gün boyu süren hesaplaşması... 1O yıl önce
ayrıldığı, ama olasılıkla hala sevdiği ressam kocasıyla, 17 yaşlarındaki
sorunlu genç kızları üzerine konuşmak amacıyla Burgaz adasına gelen Eser, bir
gün boyunca ressamla ilişkisini gözden geçirir... Geriye dönüşlerle onunla olan
serüvenini, evliliğini, mutlu mutsuz anlarını yeniden yaşar... İletişim yeniden
kurulur gibi olur, giderek yatağa bile girilir Ancak akşam olduğunda her şey
başladığı yere dönecek ve bir vapurla gelen kadın, bir başka vapurla adadan
ayrılacaktır...
Peride Celal'in güzel öyküsünden Macit Koper'in uyarladığı
senaryo, sinemamızın kendine özgü ustası Süreyya Duru'ya, ne yazık ki son filmi
olma yazgısını taşıyan bir film yapma fırsatı getirmiş... Film, oldukça
"Avrupai" bir görünümle, Batı sinemasının ve sanatının çok sık
işlediği bir konuya, bir çiftin sorunlarına, kadınerkek ilişkisinin
kıvrımlarına yaklaşıyor. Ana temanın, çağdaş toplumlardaki iletişimsizlik
olduğu söylenebilir. Eser, eski kocasıyla, hayatının yeni erkeği olan
Hüseyin'le ve genç kızıyla gerekli iletişimi kuramıyor. Öykünün/filmin odak
noktası olan Eser'in karmaşık, sorunlu bir kişiliği, kolay kolay belirmeyen
kompleksleri, arayışları, özlemleri var. "Yıllardır yüreğimi ısıtan, kanımı
ısıtan tek erkek olarak kaldın" dediği ressamı aslında gerçekten seviyor
belki... Ancak Eser, o kolay yaklaşılamayan, kendini kolay ele vermeyen,
bırakın yabancıları veya yakınlarını, kendi kendileri için bile kolay
çözülemeyen bir gizem yumağı olarak kalan kadınlardan... Gizemli, hüzünlü,
doyumsuz... "Yaşamımı en güzel yerinden keskin bir bıçakla kesip aldınız
benden" dediği kızı ve (eski) kocasına, istemesine karşın gerçek anlamda
yaklaşamayan, belki yalnız ve mutsuz olmağa mahkum bir ruh...
"Ada", görüldüğü gibi, bir olay dizisinden çok
ruhsal durumların irdelenmesine dayanan, başarılması oldukça güç bir film
türünün örneği... Süreyya Duru'nun yıllanmış deneyimi burada kendini
gösteriyor. Duru, az kişili, az mekanlı, nerdeyse klasik tragedyanın
kurallarını izleyen öyküsünü kusursuza yakın bir yalınlık ve sağlamlıkla
anlatıyor. Görkemli, coşkulu bir senfoni değil, alçak gönüllü bir oda müziği,
bir Schubert kuarteti veya zevkinize göre, bir Nihavent taksim lezzeti veren
bir fılm, "Ada"... Bu tür her filmde olduğu gibi, büyük ölçüde
oyuncularının üzerinde duran... Rutkay Aziz, artık iyice ısınmaya başladığı
sinemada oldukça rahat, inandırıcı bir çizgide... Ama filmin asıl yükünü
kuşkusuz Türkan Şoray taşıyor ve bir kez daha, ama bu kez gerçekten üst
düzeyde, nüanslı, zengin kompozisyonuyla artık sinemamızın en güçlü
oyuncularından biri olduğunu kanıtlıyor. Ada", Süreyya Duru'ya saygıdan
bağımsız olarak da görülmesi gereken, ilginç ve düzeyli bir Film. “Atilla
Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız” syf, 126 ”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder