25 Nisan 2020 Cumartesi

KÜÇÜKSÜN YAVRUM (1988)


Yönetmen: Temel Gürsu
Senaryo: Arda Uskan
Görüntü Yönetmeni: Erdoğan Engin
Ses Mühendisi: Erkan Esenboğa
Yapım: Moroğlu Film/Ali Moroğlu
Montaj: Sedat Karadeniz

Oyuncular: Orhan Gencebay, Melike Zobu, Sema Peker, Bülent Kayabaş, Ali Şen, Reha Yurdakul Hüseyin Peyda, Hikmet Taşdemir, Zühal Üstüntaş, Orhan Çoban, Seyfettin Karadayı, Ramiz Yalçın, Küçük Yıldız: Gökhan Emre

Konu: Orhan ceylanların, karacaların koşuştukları zümrüt yeşili bir orman yakınında doğmuş, geceleri kuşların ninnileriyle uyuyarak büyümüş bir köy çocuğudur. Ama ailesinin geçim zorlukları ve daha iyi bir hayat arayışı bu cennet köyünden ayırmıştır Orhan ve ailesini. Bir varoşa yerleşmişler ve Orhan evlenmiş, fabrikada iş bulmuş, namusuyla çalışmaya koyulmuştur. Bir işçi direnişine katılmıştır ve bu sırada fabrikada kendilerine şiddet uygulayarak engel olmak isteyen patronun adamı Ekrem'i dövmüş, altı ay hapis yatmıştır. Orhan'ın gecekondusunda birlikte kaldığı bir de yatalak kaynanası vardır.

Orhan mahpus damından çıktığında bütün talihsiz olaylar art arda sıralanacaktır. Sabıkalı olduğu için iş bulamayacak, namuslu olduğu için de boş bulduğu arazileri çevirip geceleri ev konduran açıkgöz Hasan Amca ve oğlu Suphi'nin teklif ettiği işlere bulaşmayacaktır. Kaynanası kütük gibi yatmaya devam edecek, ilaç ve geçim parası için el kapılarında temizlik yapan güzel karısı Zehra, hayata günden güne kusup iyice ekşileşecek, hapse girmesine neden olan Ekrem bu güzel ama ekşi kadına sarkıntılık yapmayı sürdürecek, Orhan zar zor bir iş bulacak ama bir hafta sonunda, patronu hayali ihracatçı çıktığından Orhan zar zor bir iş bulacak ama bir hafta sonunda, patronu hayali ihracatçı çıktığından yurtdışına kaçıp ortadan kaybolacak, sonuçta Orhan yeniden işsiz kalacaktır, fakat en kötüsü ailesiyle güzel bir gün geçirmek için gittiği Kilyos sahillerinde başına gelecektir. Kim bilir hangi gelişmiş ülkenin radyasyonlu atıklarını taşıyan, sahile vurmuş meşum varillerle oynayan oğlu Murat bir günde kanser olur, gözünün önünde eriyip gider. Yatakta kütük gibi yatan yaşlı kaynanası can verir, karısı ahlaksız Ekrem'in tacizleriyle iyice bunalır, Orhan parasızlık ve işsizlikle ne yapacağını iyice şaşırıp mahalledeki can düşmanı Ekrem'in kendisine sulanan kız kardeşi Ayşe'nin desteğiyle iş bulmaya çalışır ama karısı Zehra onları bir arada görüp kıskanır, Orhan onca yıllık sevgili karısını tokatlamak zorunda kalır. Ayşe'nin bulduğu işten de bir sonuç çıkmaz ve Orhan hala işsiz kalmaya devam eder. Ailenin başına gelen talihsizlikler bununla da son bulmaz:

Mahallede yanında dostu gibi dolaşan Suphi bir fikir verir kendisine kurtuluş için. Orhan'ın eski bir kumarbaz olduğunu hatırlatır kendisine, Orhan'ın mükemmel poker bilgisi ve birikimini dile getirir. Denize düşenin yılana sarılması gibi son bir deneme için bu yolu kullanmasını, "son günlerini geçiren oğlunun yaşamına bir yudum mutluluk saçabilmek için hiç de fena olmayacağını" sokar kafasına. Fakat bu yol da çıkmaz sokakta sonlanır, Orhan ellerindeki geriye kalan tüm birikimlerini de kumar masasında bırakır. Ekrem Zehra'ya yaptığı sarkıntılıkları büyük bir tutarlıkla sürdürmeye devam edip Zehra'ya sonunda tecavüz edince Orhan onu Ekrem'e ait bıçakla öldürür, tecavüze uğrayıp kirlenmiş Zehra ise arınmak amacıyla kendini asar. (Vadullah Taş)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder