8 Nisan 2020 Çarşamba

YAĞMUR KAÇAKLARI (1987)


Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özkan
Görüntü Yönetmeni: Romain Winding
Müzik: Onno Tunç
Yapım: Yavuz Özkan /Yerli Sinemacılık Ltd.Şti.

Oyuncular: Tarık Akan, Ayşegül Aldinç, Aurelie Toledano, Ann Zakarıas, Seray Düşenkalkar, Selin Şaşmaz, Theri Loos

KONU: Düşünce suçu olan insanlığın bu büyük suçu, günümüzde bile halen devam etmekte. Yavuz Özkan'ın ses getiren bu filminde konu bu yönde işlenmiş. Tarık Akan'ın iltica etmek için gittiği Fransa'da yaşadığı ilişkiler. Bunalımlar içinde yaşadığı bir kadınla yakınlaşmalar ve ülkesine iade edilme kararıyla yıkılışı, hep bu çerçeve içinde düşsel olarak anlatılmakta.

► 1970 sonlarının ilginç siyasal sinemacısı. "Maden" ve "Demiryol" filmleriyle (yıllardır görünmez olan filmler!) Türk politik sineması tarihinde yer almayı hak eden Yavuz Özkan, uzun bir ayrılıkta! sonra değişik bir hikâyeyle sinemaya dönüyor. Bir "siyasal suçlu", içerden çıktıktan sonra Fransa'ya, bir Fransız’la evli kız kardeşinin yanına geliyor. Ora-da, karşı dairede oturan yalnız, bıkkın, bunalımlı bir Fransız kadınıyla ilişki kuruyor. Daha doğrusu kuramıyor: Çünkü ikisi de birbirinin dillerinden hiç anlamamaktadır. İlişki daha çok fiziksel düzeyde sürerken genç adam, siyasal sığınma isteğinin kabul edilmemesi nedeniyle ülkesine dönüyor. Kadın da peşinden... Ancak mutlu bir buluşmadan sonra olay, baskı rejimlerine özgü biçimde noktalanacaktır...

"Yağmur Kaçakları", belki uzun yıllar Fransa'da yaşamış olan Özkan'ın kişisel deneyimlerinden de beslenen bir öykü çerçevesinde ilginç ve önemli bir konuya, dilin, sözcüklerin yardımı olma-dan iletişim kurmanın güçlüklerine, giderek olanaksızlığına değiniyor. Bir çok filmde bir yan tema olarak kalan bu olgu, Özkan'ın filminin sanki ana konusu, belkemiği... Bu açıdan, oldukça sıkıntılı bir başlangıçtan sonra, film bu yanıyla birden ilginç olmaya, dikkatinizi çekmeye başlıyor. Sonra tempo yine ağırlaşırken, finalde Özkan, eski filmlerini, özellikle "Maden'in kimi kalabalık, yığınsal sahnelerini anımsatan başarılı ve canlı bölümlerle filmini noktalıyor. Ama kimi ilginç temasal ve sinemasal anlara ve doruklara karşın, "Yağmur Kaçakları" doyurucu ve tam on ikiden vuran bir film değil... Niye?

Temel sorun sanırım Özkan'ın nasıl bir film yapmak, asıl neye ağırlık vermek istediğini tam olarak seçememesinden kaynaklanıyor. Özkan, yaşanmış de-neylerden yola çıkan, sağlam biçimde ayaklarını yere basan, politik çağrışımlı bir film yapmak istemiş olmalı. Ancak filmi öylesine bir soyutlama ve stilizasyon ça-basına tabi tutmuş idi.. Filmin birkaç baş kişisini aşıp farklı mekânlarda geçen ve kitle kullanımını gerektiren tüm sahneler, soyutlamaya verilmiş: Yargılama, Fransız sığınma sorunları bürosu, kadının çalıştığı yerin şef odası... Seyircisiz bir bale temsili, anlamsız bir toplu tutuklama gibi sahne-ler, bu soyutlamaya tuz biber ekiyor. Elbette Özkan'ın ya sansür güçlüklerinden ya da öyküsünü belli bir ülkeye, belli bir zaman ve mekâna yerleştirmekten özellikle kaçınmasından dolayı bu yola saptığı ileri sürülebilir. Hele İstanbul'un bile bir iki plan içinde alabildiğine soyut bir kent olarak verildiği düşünüldüğünde!.. Ama hep yazmışızdır, soyutlama zor iştir... Filmde bu pek başarılamamış... Ayrıca Özkan'ın kimi Özel duyarlılıkları da şöyle böyle duyumsanıyor, ama seyirciye geçmiyor. Adamın içerden çıktıktan sonraki abartmalı neşesi (alaturka), kadının ne-densiz ve çaresiz bunalımı (Batılı ve Antonionivari), kahramanların kimi zaman iletişim ye-rine geçen bitmez tüken-mez gülmeleri (Doğu-Batı karışımı) vb...

Velhasıl, Yavuz Özkan sineması da kimi yönetmenlerimizinki gibi iflah olmaz bir hafiflikten, saflıktan nasibini almış... Ama "Yağmur Kaçakları"nda yer yer nefes kesici güzellikte bölümler de var. Bu. filmi çok fazla sevmesek de Özkan'ın sinema-ya dönüşüne gerçek ve içten biçimde sevinmemize yetiyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder