Powered By Blogger

5 Nisan 2020 Pazar

YOKSUL (1986)


Yönetmen: Zeki Ökten
Senaryo: Umur Bugay
Görüntü Yönetmeni: Orhan Oğuz
Yapım: Şeref Film/Şeref Gür

Yönetmen yardımcıları: Yavuzer Çetinkaya, Melahat Cengiz, Zeki Demirkubuz, Memet Ulukan, Kamera Asistanları: Necdet Kaygun, Ercümen Süngü, Yapım Yönetmeni: Yusuf Niş, Yapım Görevlisi: Veli Selman, Işık Yönetmeni: Recep Biçer, Işık yardımcıları: Salim Burgucu, Ramazan Akgül, Set Görevlileri: İsmail Kündem, Enver Kündem, Montaj-Senkron: Nevzat Dişiaçık, Muzaffer Karataş, Seslendirme Yönetmeni: Ersan Uysal, Sesleri Alan Erkan Aktaş, Renk Düzenleme: Adnan Şahin, Baskı: Zekeriya Şahin, Laboratuar: Yahya Öztürk, Negatif Montaj: Peri Okan, (Fono Film Stüdyosu’nda düzenlenmiştir.)

Oyuncular: Kemal Sunal, Şehnaz Dilan, Yaman Okay, Kerem Yılmazer, Fatoş Sezer, İsmet Kazancıoğlu, Güzin Çorağan, Avni Yalçın, Cihat Tamer, Kutay Köktürk, Nurettin Şen, Eray Özbal, Erol Özkök, Mustafa Suphi, Nedim Doğan, Mehmet Gülerbaşlı, Cen-giz Sezici, Osman Cavcı, Sevgi Erbaş, Nedim Doğan,

Konu: Tahtakale'nin içinde bin bir dolabın döndüğü gizemli hanlardan birinin çaycısı Yoksulun hikayesi. Mal sahibinin vekili olarak bütün odaların, yazıhanelerin kirasını toplayan, mal sahibine az gösterip aradaki farkı cebe atan Süleyman'ın emrinde çalışıyor. Süleyman, aynı zamanda yüksek faizle tefecilik yapan tüm bir üçkağıtçı. Ama bu koca handa kim üçkağıtçı değildir ki?. Her kapının ardında bir dümen döner. Bir oyun tezgahlanır, bir dram yaşanır...

v    Mal sahibinin "vekili" olarak bütün odakların, yazıhanelerin kirasını toplayan, mal sahibine az gösterip arada ki farkı cebe atan Süleyman'ın emrinde çalışıyor Yoksul... Süleyman, aynı zamanda yüksek faizle tefecilik yapan tam bir üç kağıtçı. Ama bu koca handa kim üç kâğıtçı değildir ki? Her kapının ardında bir dümen döner, bir oyun tezgâhlanır, bir dram yaşanır... Bir telefonla çapraz kur, döviz/altın hesaplarından servet vuranlar, görmedikleri malı ondan alıp buna salanlar, garsoniyer gibi kullandıkları küçücük yerde sekreteriyle kırıştıranlar... Trikotaj atölyelerinde duvarlarda asılı "artist resimlerinin arasında parlak yarınlar ve "beyaz atlı şövalyeler" (yani zengin kocalar) bekleyen kenar semt kızları, kadın bacağı dikizleyen yeni yetmeler, namazında niyazında ardiye sahipleri... Tahtakale'deki bu han, günümüz İstanbul’unun, giderek Türkiye’sinin bir mikro kozmosudur sanki, oldukça hüzünlü bir şarkı gibi seyreden "ekonomik hamlemizin acıklı bir iz düşümüdür... Ve Yoksul, bu her şeyi görüp her şeyi algılayan, saf görünüşü ardındaki cin gibi halk çocuğu, her ne kadar sevdiği kızın kendisine attığı "madiği" anlayamazsa da ve her ne kadar sözüm ona iyi yürekli Kerim Beyin önerdiği "fifty-fıfty"den yüz-de 33 'e dek düşen bir hisseye ancak sahip olabilse de, sonunda onca dersin boşuna olmadığını kanıtlar ve defteri dürülen Süleyman'ın yerine, çay ocağının sahibi, kendi işinin "patronu" olur

Zeki Ökten'in "Yoksul"u sanki günümüz Türkiye'sinin ekonomik kargaşasına, liberalizmi ne yapıp edip "köşeyi dönmek" diye yorumlayan anlayışa, alaturka ve arabesk motiflerle bezeli yerli kapitalizme ayna tutan bir küçük film... Sevimli, sıcak, iyi niyetli.,. Ama biraz fazla "küçük", biraz aşırı alçak gönüllü bir film bu,.. Ele aldığı ilginç motifleri gerektiği gibi sergileyemiyor, zaten 80 dakikada vermesi de buna zaman bırakmıyor... Günümüz Türkiye'sinde sinemanın ekonomiyi anlatması yönünde, "Faize Hücum" gibi bir başyapıt vermiş olan Ökten için, bu kadarı aşama değil... Ama haksızlık etmeyelim, "Yoksul", doğru, bir proje, çok şey söylemek isteyen bir film değil... Ancak söylediğini iyi söyleyen, sanki tüm 80'ler Türkiye'sini bir küçük hanın içine sığdırmasını bilmiş bir tipik olmayan bu Kemal Sunal filmi, Sunal’a da, hemen tüm oyunculara da (Ökten'in iyi bilinen oyuncu yönetimi sayesinde) usta işi kompozisyonlar çizmek fırsatını getirmiş..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder