3 Kasım 2022 Perşembe

 ATEŞ ÜSTÜNDE YÜRÜMEK (1991)

Senaryo ve Yönetmen: Yavuz Özkan, Görüntü Yönetmeni: Pierre Novion, Ertunç Şenkay YAPIM: Z. Film/Yavuz Özkan – K. Film/Fransa – Vulkan/Almanya Yönetmen Yardımcıları: Aycan Çetin, Mehmet Güleryüz, Veli Çelik, Sema Büyüksungur, Kamera Yardımcıları: Antoine Heberle, Mehmet Aksın, Ahmet Gürkonak, Işık Şefleri: Emmanuel Demorgan, Mustaf Koçyiğit, Akif Eski, Işık Teknisyenleri: İsmail Harputlu, Mustafa Avcı, Mehmet Ali Gündoğdu, Ali Koşum, Müzik: Vedat Biçkin, Tuğrul Karataş, Dekor: Gökhan Yücesal, Montaj: Mevlüt Koçak, Set Fotoğrafları: Guy Ferrandis, Dekor: Gökhan Yücesal, Set Teknisyenleri: Selahattin Geçgel, İsmail hakkı Şahin, Ahmet Kalay, Ahmet Çolakel, Sabit Keskin, Jenerik: Özkan Sevinç, Film Dizgi: Özgün/Donatım Ajans, Müzik: Oğuz Abadan, Laboratuar Sorumlusu: Yahya Öztürk, Renk Düzeltme: Adnan Şahin, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Baskı: Zekeriya Şahin, SesKayıtMiksaj: Erkan Aktaş, Yapım Sorumlusu: Mehmet Beyazıt, Yardımcı Sorumlu: Mertcan Çetin, (Kültür Bakanlığı ve Eurimages'ın “Consell de Europe” katkılarıyla. (Fono Film Laboratuarında hazırlanmıştır).

Oyuncular: Hülya Aksular (Balerin), Kürşat Alnıaçık (Balet), Yılmaz Zafer (Yönetmen), Semiha Berksoy Korobaşı),

Koro: {Erdoğan Akduman, İlhan Kilimci, Akrep Nalan, Ertaç Özden, Burhan İlhan, Neslihan Yeldan, Fuat Onan, Hakan Sepetçi}, Danslar: {Aslı Kutluel, Kaan Yazgan, Aydın Özalpan, Mehmet Akdağ, Nilay Akdağ, Murat Ürügen, Rona Yayabakan, Ahmet Eroğlu, Ege Kalafat, Ünal Aster, İpek Esen, Ali Can, Funda Bilbaşar, Erdal Atik, Buket Işılay, Ercan Yüken, Yeşim Tezol, Hakan Üste, Alkış Peker, Tayfun Savlıoğlu,

Konu: Kurtuluş Savaşı’yla ilgili bir tiyatro oyunu hazırlayan ekip kendi arasında farklı estetik anlayışı, istikrar gibi sorunlar yaşar. Ekipte bulunan üç yıldır beraber olan çift ayrılır. Erkek kadının yönetmene aşık olduğunu düşünür. Kadın erkeğin bu düşüncesini yönetmene söyler. Yönetmen mutlu olur ve olumlu bir şekilde karşılık verir. Bunu gören erkek ekipte sorun yaratır, uyum problemi yaşar.

Oyun aksaklıklara rağmen sergilenir. Seyirciden olumlu tepki alır. Aslında seyircinin kriteri olmaksızın her şeyi beğendiği konuşulur ve seyirci nasıl olsa beğendiğinden bu tür oyunlara devam edilir.

Ödüller:

28. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde (1991)
► "En iyi Film", "En iyi Yönetmen"
► "En Iyi Stüdyo"
►"En Iyi Kurgu"
► Ayrıca "Halk Jürisi Ödülü".

6. Adana Film Şenliği'nde (1991) "

►Çukurova Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü".
►Kültür Bakanlığı "Sinema Başarı Ödülü" (1992).

4 Oldukça eksik ve yetersiz bir çalışma olan "Ateş Üstünde Yürümek", anlattığı (ya da anlatmaya çalıştığı) şeylerin altında eziliyor. Özellikle oyuncular, kollektif bir çalışma gerektiren filmde, neler olup bittiğini pek anlamadan ortalıkta gezinmişe benziyorlar. Bu tür bir yapıtın belki de üzerinde en çok çalışılması gereken öğesi olan müzik, bizi anlatmaktan ziyade, popüler çağrışımlara sahip bir seda olarak kulaklarda yer ediyor. (Durul Taylan, Antrakt, s:4, Ocak 1992)

& Yavuz Özkan'ın filmi, temelde o denli özgün bir film değil. Geniş ölçüde 3 yönetmenden ve filmlerinden esinlenmiş:

Ettora Scola (bizde gösterilmeyen) "BaloLe Bal", Theo Angelopoulos'un "Komedyenlerin Yolculuğu “O Thiassos" ve de Fernando Solanas'ın "Tangolar" ve "Güney" adlı filmlerinden…

Yavuz Özkan böylesine güç bir projeyi gerçekleştirmeye soyunduğu için cesaretli bir adım atmış. Ama ne var ki cesaret her zaman peşinde başarıyı sürükliyemiyor. Her şeyi, hem de tek bir filmde anlatmak, yalnızca özü değil, özel ilişkin ayrıntıları ve zeka pırıltısı taşıyan kimi sahne düzenlemelerini de bir noktadan sonra şematizmin, karikatürize edilmenin içine itiveriyor. Özkan, her dönemi ilk akla gelebilen bir basitlik içinde çözümleyivermiş. Herşey birbirinin aynı. İktidar da, ona sahip olmak isteyen güçler de basit, bildik, alıştık, sıradan bir oyun oynuyorlar dercesine. (Burçak Evren, "Biraz tarih, biraz müzik", Hürriyet g., 2 Ocak 1992) “Agah Özgüç, a.g.e.”

 Cumhuriyet Dönemi Parolası”

Ateş Üstünde Yürümek, Türk yakın tarihinin, diger bir deyişle Cumhuriyet döneminin bir panoramasını çizmeye çalışıyor. Üç temel öğeyi kullanarak: dans, pandomim ve drama. Bu üç alanın birbirine harman edilmesiyle, Kurtuluş Savaşı'ndan başlayarak toplumumuzun serüveni, kimi vurucu noktalarıyla, belli bir mekan (Feshane binası) içinde geçen, oldukça stilize bir anlatımla verilmeye çalışılıyor: Atatürk devrimleri, İsmet Paşa yılları, İkinci Dünya Savaşı, Demokrat Parti dönemi, Vatan Cephesi ve Tahkikat Komisyonu, 27 Mayıs İhtilali, 12 Mart, anarşi yılları, idamlar ve kıyımlar, 12 Eylül vs. vs...

Özkan'ın filmi, temelde o denli özgün bir fılm değil. Geniş ölçüde üç yönetmenden ve filmlerinden esinlenmiş: Ettore Scola'nın Balo  Le Bal, Theo Angelopoulos'un Komedyenlerin Yolculuğu  O Thiassosve de Fernando Solanas'ın Tangolar ve Güney adlı filmlerinden... Dolayısıyla, bir ülkenin en önemli olaylarını, tarihin dönüm ve dügüm noktalarını, aslında bu olaylara tümüyle yabancı olup müzikal bir sinemanın anlatım ögeleri arasında sayılan dans, müzilk, tiyatro, pandomim gibi araçlarla canlandırma düşüncesi o denli yeni değil.

Ancak böyle bir yaklaşım, kuşkusuz bizim sinemamız için oldukça yenilikçi. Bizde ancak tiyatroda denenmiş bir yöntem bu: Resimli Osmanlı Tarihi, ıttihat ve Terakki gibi oyunlarda yer yer veya kısmen benzer yöntemlere başvurulmuştu. Özkan, böyle bir uygulamayı, aslında bir "kitle sanatı" olan sinemaya getirmekle, kuşkusuz ilginç ve yürekli bir girişimde bulunuyor.

Ancak film, iddiaları ölçüsünde başarılı değil. Bir kez, her ne kadar "konuşmalar" pek az da, senaryo aşamasında, yakın tarihimize bu "görsel yaklaşım" denemesi yeterince işlenmemiş, zenginleştirilip ayrıntılandırılmamış gibi. Hemen akla, İnönü, Gürsel gibi kişilerden başkaları işin içine katılabilir, daha simgesel sahneler, daha anlamlı konuşmalar filme dahil edilebilirdi gibi bir düşünce geliyor.

Ayrıca filmin az sayıdaki konuşmalarının yakın planlarla desteklenmemesi yetersiz bir seslendirmeyle birleşince, yapıtın akıcılığı belli ölçüde zedeleniyor. İnsanlar, ettikleri lafları gerçekten etmiyor, söyledikleri şarkıları gerçekten söylemiyor gibiler. Tüm Cumhuriyet tarihini temsil ettiği düşüncesiyle filme konuk edilen Semiha Berksoy'un yeterince kullanılamaması da ayrı. Bunlara karşın Ateş Üstünde Yürümek, ilginç ve sinemamız için değişik bir film. Görsel açıdan oldukça başarılı, giderek yüksek düzeyde bir başarı söz konusu. İnanılarak, üzerinde çalışılarak, özenli çekilmiş bir film. Mesajını ve anlamını temelde ileten, farklılığı göze alan ve büyük ölçüde de başaran bir film. Her ne kadar zaman zaman düzeyli bir "müsamere" havasını alsa da, özellikle ikinci yarıda bu izlenimi silip atan ve kendini kabul ettiren bir film. Bu açıdan, yönetmeni açısından ilginç puanlar içeren ve Türk sinemasına ilgi duyanların izleyip değerlendirmeleri gereken bir Yapım Ateş Üstünde Yürümek... (Atilla Dorsay, Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 3940) “Atilla Dorsay’ın bu yazısı; 3 Ocak 1992 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder