5 Kasım 2022 Cumartesi

 

BEYAZ GECE (1993) 


Yönetmen: Hüseyin Aydemir, Senaryo: Hüseyin Aydemir, Mehmet Uyar, Görüntü Yönetmeni: Metin Erdoğdu, Yapım: TGRT/İbrahim Çalışkan Yönetmen Yardımcıları: Gültekin Adıhocagil, Hamide Keçin, Özlem Akarslan, Kamera Asistanları: Levent Pelit, Murat Kırık, İbrahim Çalışkan, Sanat Yönetmeni: Deniz Özen, Müzik: Volkan Şanda, Kurgu: Oğuz Ercan, Aydın Aydemir, Genel Yayın Koordinatörü: Ragıp Karadayı, Işık Şefi: Zafer Kutlu, Seslendirme: SGS, Sesleri Alan: Göksenil Güngör, Mix: İbrahim Çelik, Teknik Yapım: INSERT, Işık Yardımcıları: Ethem Kaygusuz, Ozan Toroman, Dekor: Hüseyin Kanarya, Eyüp Yılan, Suat Bingül, Set Amiri: Sonay Kanat, Yapım Sorumlusu: Aydın Aydemir, Prodüksiyon Amiri: Hasan Kubilay, Prodüksiyon Ast: İhsan Ürün, Dolly Operatörü: Mevlüt Ekinci, Cengiz Ekinci, Makyöz: Kezban Fıstık, Kostüm: Seray Öztürk, Nilüfer Çamur, Set Yardımcıları: Fedai Özgüdenler, Bekir Arslan, Danışmanlar: Prof. Dr. İsmet Miroğlu, Dr. Fuat Başer, Cemilk Bilgiç,

Oyuncular: İsmet Üstekin (Mehmed Emin Tokadi), Özden Özgürdal (Aydın), Macit Flordun (Antikacı), Efgan Efekan (Güryani Hz.), Mesut Çakarlı (Yahya), Eyüp Dirlik (Hasip), Atilla Ergün (Selim), Uğur Kıvılcım (Anne), Fahri Ergenekon (Kumul Muhammed Efendi), Mehmet Bilgin (Muhammed Efendi), Efgan Keleş (Çocuk Oyuncu), Dündar Aydınlı, Bülent Özkaya, Cemil Bilgiç, Ali Ateş, Sonay Kanat, Adnan Keleş, Kezban Fıstık, Bekir Areslan, Fedai Özgülenler, Murat Kırık, İhsan Ükün, M. Ali Çobanoğlu

Konu: Kumar oynayarak büyük paralar kaybeden Aydın, kumar borcunu zamanında ödeyemediği içim kumar mafyası tarafından dövülür. Ve o gece paranın tamamının getirileceği sözünü alırlar. Zor durumda kalan Aydın, çareyi evdeki antika kitabı ve tabloyu satmakta bulur. Antikaları götürdüğü antikacı (Macit Flordun) kitabın ve tablonun çok kıymetli olduğunu, bunlara parasının yetmeyeceğini söyler. Kitap; çok eski devirlerden kalma bir hazinenin yerini göstermektedir. Antikacı ve Aydın beraberce kitabı okuyup ipuçlarını bulmaya çalışmaktadırlar. Edirne'ye gitti Bu sırada Ali Efendi'nin oğlu vefat etti. Bunun üzerine Edirne'yi bırakıp hacca gitmeye karar verdi. Karar verdiği günün sabahı, Edirne'de, Saraçhane yakınındaki çalıştığı dairesine gitmek üzere evden çıkmıştı. Yolu meşhur Kadiri Şeyhi Kasabzâde Muhammed Efendi Hazretleri'nin dergâhına uğradı. Oraya yaklaşınca, Muhammed Efendi'nin oğlu Abdülkadir Efendi'nin, dergâhın önünde beklediğini gördü. Abdülkadir Efendi yanına yaklaşıp: "Babam sizi dergâhta bekliyor. Buyursun, bir kahve içelim diyor" dedi. Bu davet üzerine Kasabzâde Muhammed Efendi'nin huzuruna varıp elini öptü. Oda: "Safa geldiniz Hacı Emin Efendi" dedi ve elinden tutup odasına götürdü. Oturup sohbete başladıkları sırada Mehmed Emin Efendi: "Elhamdülillah, bizi haccı şerif ile müjdelediniz" deyince, Muhammed Efendi Hazretleri: "Evet, siz bu gece hacca gitmeye niyet ettiniz. Biz de tebrik ettik" deyip sohbete başladı. Sohbet sırasında Mehmed Emin Efendi'ye, fıtraten yüksek bir kabiliyete sahip olduğunu ve çok büyük nimetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke'ye vardığında, evliyanın büyüklerinden, İmamı Rabbani Hazretleri'nin üçüncü oğlu Muhammed Ma'sum Farukî Hazretleri'nin yetiştirdiği yedi bin evliyadan biri olan Ahmed Yekdest Cüryanî Hazretleri'nin huzuruna gitmesini, kendisinin de selam ve hürmetlerini arzederek, onun talebesi olmasını tavsiye etti. Mehmed Emin Efendi, bu zatın yanından ayrıldıktan sonra, Başruznameci Ali Efendi'ye de giderek hacca gideceğini söyledi. Ali Efendi memnun olup, ona yolda harcaması için bir miktar para verdi. Mehmed Emin Efendi, bundan sonra birkaç gün içinde bütün dostlarıyla vedalaşıp İstanbul'a gilmek üzere yola çıktı. İstanbul'da hacıları götürecek gemiye bindi ve on gün sonra MısırKahire'ye vardı. Oradan da bir kafile ile Mekke'ye hareket etti. Mehmed Emin Tokadî Hazretleri'nin hayatının önemli bir bölümü bu yolculuğu ile başlamış oldu. Ahmed Yekdest Hazretleri ile tanışmak ve talebeleri arasına girmek onun için çok önemli bir hadise idi. Onun yanında tam üç yıl kadar kaldı. Manevî sülukünu tamamladı ve kendisinden hilafet aldı. Ahmed Yekdest Hazretleri ile görüşmesini şöyle anlatır: "Mekke'ye varınca, ilk gün Kâbeyi tavaf ve ziyaretle geçti. Ertesi gün sabah namazını Haremi Şerifte kıldıktan sonra dışarı çıkacağım sırada, Haremi Şerifin bir köşesinde, otuza yakın kimsenin halka halinde oturduklarını gördüm. "Niçin böyle halka olmuşlar acaba? Ders için hocalarını mı bekliyorlar?" diyerek yanlarına yaklaşıp oturdum. Hepsinin başlarını eğip edeple oturduklarını gördüm. Ben de oturup başımı eğerek bekledim. Bir ara başımı kaldırıp baktığımda, halkanın ortasında duran bir zatı karşımda gördüm. Dikkatle bana bakıyordu. Bakışlarından ve heybetinden ürperip başımı eğip gözlerimi yumdum. Bir müddet de öyle durduktan sonra, yine dikkatle bana baktığını gördüm. Sonra o zat ellerini kaldırıp dua etti. Duadan sonra Fatiha okundu ve herkes kalkıp dağılmaya başladı. Ben de kalkıp giderken o mübarek zat bana yaklaştı. Yanıma gelip selam verdi ve: "Hoş geldin Emin Efendi" dedi. Halimi hatırımı sordu. Sonra beni yanına alıp, Haremi Şerifin yakınında bulunan evine götürdü. İçeri girip oturduktan biraz sonra hizmetçisi sofrayı kurdu. Sofrada sıcak bir ekmek ve fincan içinde içecek bir şey vardı. O mübarek zat ellerini ekmeğe uzatınca, bir elinin bileğinden kesik olduğunu gördüm. Hemen Edirne'deki Şeyh Muhammed Efendi'nin tavsiyesi aklıma geldi. Bahsettiğinin bu mübarek zat olduğunu hatırladım. Fakat o anda selamını söylemeyi unutmuşum. Yemekten sonra yolculuğumdan, gezip dolaştığım yerlerden sorup cevap aldıktan sonra: "Edirne'de size emanet edilen şeyi unuttunuz" buyurdu. Hemen Edirne'deki Muhammed Efendi'nin selamını hatırladım ve söyledim. O da muhabbet ve sürür içinde selamı aldı….. Kyn: Netpano.com)

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder