2 Kasım 2022 Çarşamba

 

İKİ YABANCI (1990)




Senaryo ve Yönetmen: Halit Refiğ Görüntü Yönetmeni: Çetin Gürtop Müzik: İlhan Usmanbaş Yapım: Ada Film/Halit Refiğ


Oyuncular: Hakan Ural, Birigitte Braun, Kuzey Vargın, Savaş Yurttaş

Konu: 1963 yılında bir köyde öğretmenlik yapan yedek subay öğretmen ile, İsveçli ve Amerikalı iki kadının psikolojik aşkları.

& Iki Yabancı, doğrusu sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir film. Nefes kesici Antalya görüntüleri ve bir iç monologla başlayan film, Antalya yöresindeki eski/yeni, Doğu/Batı karışımı çeşitli uygarlık ve kültür kalıntıları fonu önünde oldukça edebi" ton da bir kültürel çelişki araştırması gibi gözüküyor. Sonra, fettan ve fındıkçı bir Avrupalı (İsveçli) dilberin, Greta'nın çevresinde odaklaşan erotik soslu bir "aşk ve gençlik filmine yönelirmiş gibi oluyor. Ama sonraki gelişim çok farklı. Şöyle ki, filmin kahramanı genç ve her alanda oldukça inançsız yedek subay öğretmen Orhan (film, bu kurumun var olduğu 1960'lar Türkiye'sinde geçmektedir), öğretmen olarak atandığı Toroslar eteğindeki bir köyde, köyün "eşrafı" ve sakinleriyle birlikte, yine o yılların ilginç bir uygulaması olan, Amerikalı bir barış gönüllüsüyle tanışır.

Civar köylerde de iki arkadaşı bulunan gözlüklü, ciddi, ağırbaşlı Margo, kendini tümüyle işine (köylülere çeşitli bilgiler vermek ve bu arada, Amerikan hindisi bizimkilerden çok daha büyük ve gelişmiş yetiştirilmesine ön ayak olmak) vermiş, Orhan'ın zaman içinde gelişen duygularına karşılık vermeyen bir kızdır. Ne var ki Margo'nun, İsveçli Greta'nınkine tümüyle zıt davranışları Orhan'a bunalımlar yaşatırken, genç kız sonunda ters düştüğü köy ve köylülerce istenmeyen kişi haline gelir İki Yabancı, ilginç ve ilgiyle izlenen bir konuyu sağlam bir sinemayla anlatıyor. Halit Refiğ'in 20 yıldır yapmak istediğini söylediği bu filmde, yönetmeni çeken temaların neler olduğunu anlamak zor değil. Bir kez, Toroslardaki o küçük köy, Refiğ'in ilgilendiği kültür çelişkileri, giderek çatışmaları için ideal bir mekan oluşturuyor. Kırsal kesim yaşamının içinde var olan belli bir uyum içinde, belki biraz idealize edilerek gösterilmiş, "köy filmi" filmlerimizdekinden biraz farklı bu ortamda, inançsız, ülküsüz, olasılıkla kendi toplumuna ve halkına da bir ölçüde yabancılaşmış olan Orhan (biraz da çağdaş bir Feride öğretmen), iki ayrı kadında Batı denen olayın alabildiğine farklı iki yüzüyle karşı karşıya geliyor: zevk düşkünü, hedonist, günü gününe yaşayan, sorumsuz ve boyutsuz Greta ve onun tam zıdddı olan, işi ya da misyonuyla olan ilişkisi dışında sanki gerçek yaşamdan kopmuş, bilgili, kültürlü ve soylu amaçları olan Margo, aydınlarımızı hep düşündürmüş olan, sanki Batı'nın iki yüzü, aynı insanın iki farklı görünümü. (Yoksa sahiden de öyle mi?) Türk aydını Türk kırsal yaşamı ve Batı'nın iki farklı yüzünün oluşturduğu bu "dörtlü sorunsal", filmin ana yapısına oldukça ilginç biçimde yedirilmiş. Refiğ, sanki Bir Türke Gönül Verdim filmini yıllar sonra yineliyor; ama çok daha karmaşık, ayrıntılı ve boyutlu bir öykü içinde ... Filmin aslında senaryodan gelen kimi kusurları var, yine de ... Örnekse, filme (öyküye) asıl çekiciliğini ve gizemini kazandıran öğe, yani Greta/Margo kişiliklerinin bir aynanın iki yüzü olması olasılığı, senaryoda durup dururken ve sözle ortaya atılan bir kuşkuyla sanki harcanıyor, ağırlığı ve vuruculuğu yitip gidiyor. Öte yandan, filmin büyük ölçüde ağırlığını taşıyan "yabancı kadın"daki oyuncu da, genelde bu rolün altından pek kalkamıyor. Finaldeki kaza gibi bölümler ise, prodüksiyon yetersizliklerinden ve elbette bütçe sorunlarından, gereğince kotarılamamış. Bu eksikliklere karşın iki Yabancı, gerçek bir ilgiyle izlenen, yönetmene özgü kimi temel sorunlarını, merakı hep ayakta tutan bir öykü boyunca yeniden ekrana geldiği farklı ve görülmeye değer bir film. Refiğ'in genç oyuncu Hakan Ural'dan aldığı şaşırtıcı (olumlu anlamda şaşırtıcı) sonuca ve İlhan Usmanbaş'ın müziğini fon müziği olarak kullanmadaki başarısına da şapka! (“Atilla Dorsay, “Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 92”)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder