17 Aralık 2022 Cumartesi

  

BEKLEME ODASI (2003) 


Senaryo ve Yönetmen: Zeki Demirkubuz, Kamera: Serkan Güler, Engin Özkaya Yapım: Mavi Filmcilik Tic.Ltd.Şti/ Zeki Demirkubuz, Yönetmen Yardımcısı: Dila Tecimer, Kurgu: Zeki Demirkubuz, Ses: İsmail Karadaş, Laboratuar: Fonu Film, Dağıtıcı Firma: Özen Film, Set: Abdullah Demirkubuz, Yapım Sorumlusu: Filiz Pekşen, Miksaj: Erkan Aktas, Renk Uzmanı: Adnan Şahin, Negatif Montaj: Eyüp Yıldız, Tuncay Koçtürk, Jenerik: Şafak Mıhlaç, Baskı: Zekeriya Şahin, Erol Şahin, Osman Yıldız, Laboratuar: Yahya Öztürk, Mustafa Şahin, M. Mustafa Oruç, Kamera Servisi: “Lokomotif” Arri 535 A, Moviecam, Işık Servisi: “Film Teknik”, “Fono Film Laboratuarlarında Seslendirilmiştir” (Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Efes Pilsen’in Katkılarıyla)

Oyuncular: Zeki Demirkubuz, Nurhayat Kıvrak, Nilüfer Açıkalın, Serdar Orçin, Ufuk Bayraktar, Eda Toksöz, Güliz Pilge, Abdullah Demirbukuz, Komşu: Feyyaz Gökpınar, Ferit Anne, Fatma Sukan, Oyuncu Adayları: Zafer Saka, Engin Özkaya, Tunç Yücel, Serkan Güler, Polisler: Metin Bostancı, Enver Cünedioğlu, Sanıklar: Adil Yücel, Birol Şenol, Selçuk Özavşar,

 Konu: Filmin jeneriği akarken klavye sesleri duyarız. Bilgisayar ekranında bir senaryo metninin sayfasını görürüz. Ahmet 34. sahneyi yazmaktadır. Ancak yazdıklarını siler. Sıkıntılıdır. Telefon çalar. Arayan bir kadındır (Serap). Nasıl olduğunu sorar. Ahmet televizyon izler ve uyur. Hareketlerinin hepsini uzun uzun izleriz. Gece bir anda uyanır. Aşağıdan bazı sesler duyar. Balkondan gördüğü hırsıza gitmesini söyler. Ancak bahçe duvarı çok yüksektir ve hırsız ayağını burkmuştur. Bu nedenle Ahmet onu ön kapıdan çıkarmak için elinde silahla aşağı iner. Sabah Serap'ın "Tarçın" isimli kedilerini çağırması ile uyanır. Kafede çay içerken içeri giren bir kadın dikkatini çeker. Denize taş atar. Uzun uzun Serap ile çay bahçesinde konuşmadan oturuşlarını seyrederiz. Evde boş bilgisayar ekranı onu rahatsız etmektedir. Arabasıyla dışarı çıkar. Sigara almak için durduğunda dükkanın önünde dolanan çocuk dikkatini çeker. Evine girmeye çalışan hırsızdır. Serap, Ahmet'in duyarsız davranışlarına tahammül edememektedir. Ahmet'in hayatında başka biri olup olmadığını merak eder. Ahmet cevap vermez. Televizyonu açar ve sakince biri olduğunu kabul eder. Kadının duymak istediklerini söyler. İki ay önce bir kafede tanıştığı bir doktorla ilişkisi olduğundan bahseder. Kafede otururken kadının ağladığını gördüğünü ve merak edip nedenini sorduğunu söyler. Serap ağlamaya başlar ve evi ter keder. Ahmet hiçbir tepki vermez.

Kapı çalar. Gelen Elif'tir. Film için her şeyin hazır olduğunu söyler. Ahmet'e kahramanı oynayacak adayların deneme çekimlerini izlettirir. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza romanını filme çekeceklerdir. Raskolnikov'u oynayacak birini bulmakta zorlanmaktadır. Elif'e film yapımının sıkıntısından ve Serap'la ilişkisinin bittiğinden bahseder. Ancak hikayeyi farklı anlatır. Serap'ın hayatında biri olduğu için onu dövdüğünü ve kadının da evi terk ettiğini söyler. Her şeyi kendine göre anlatan biridir. Elif'in de Kerem adında bir sevgilisi olduğunu öğreniriz. Komşusuna hırsız . girmiştir. Ahmet' e gece birini görüp görmediğini sorar. Ahmet olumsuz yanıt verir. Sonra aklına bir şey geldiğini anlarız. Polisi arayarak evine hırsız girdiğini söyler. Karakola giderek sabıkalıların albümünü inceleyerek hırsızı teşhis etmesi istenir. Ahmet tek tek hırsızların resimlerine bakar ve evine girmeye çalışan çocuğun resmini bulur.

Evinin kapısı bir kez daha çalar. Gelen Kerem'dir. Elif'in üç gündür ortalıkta olmadığını söyler. Ahmet bakkala çay almaya gittiğinde Kerem evi dolaşır. Elif'in orada olduğundan şüphelendiği bellidir. Ahmet döndüğünde sohbet ederler. Film ve Elif hakkında konuşurlar. Kerem, senaryoyu inandırıcı bulmadığını söyler. Ahmet suç ve kötülük üzerine öyküleri sevdiğinden bahseder. Suç ve Ceza inanç ve diriliş üzerine bir öykü olsa da bunu algılamak insanına göre değişmektedir. Kerem, film çekmenin Elif'i çok değiştirdiğini söyler. İlkeleri, değerleri olan biriyken; saygısız ve bencil biri haline gelmiştir. Kendine ağır, melankolik bir hava vermiştir. Bu nedenle tartıştıkları için Elif ortadan yok olmuştur. Bu durumdan Ahmet' i sorumlu tutmaktadır. Elif'i işten kovmasını ister.

Ahmet, kendisine gösterilen dört kişi arasından hırsızı teşhis etmek için gittiği karakolda hırsızın onlardan biri olmadığını söyler. Aslında içlerinden birisi evine giren hırsızdır ve bu oyun ile çocuğun izini bulmuştur. Çıkışta beğendiği çocuğun (Ferit) peşinden gider. Ona oyunculuk teklifinde bulunur. Çocuk ona inanmaz Ahmet telefonunu vererek fikrini değiştirirse aramasını söyler. Eve gittiğinde Elif'i kendisini beklerken bulur. Kerem'i aramasını söylese de Elif aramak istemez. Gece Ahmet'te kalır. Elif uyuduğu sırada telefon çalar. Arayan bir erkektir ve Serap'ın intihar ettiğini, hastanede yattığını söyler. Ahmet tepki vermez. Elif'te bu arada uyanmıştır. Ahmet hazırlanıp dışarı çıksa da hemen geri döner. Gitmekten vazgeçmiştir. Koltuğa oturarak yan gözle Elif' e bakar. Gece birlikte olurlar.

Ferit arayarak rolü kabul ettiğini söyler. Ahmet'in evinde Elif'le çocuğa deneme çekimi yaparlar. Araba ile Ferit'i evine bırakırken Kerem yanlarından geçer. Eve geri döndüğünde Elif'i balkonda ağlarken bulur. Ahmet olanları sormaz. Elif, Kerem' e dönmeyi düşündüğünü söylediğinde de tepki vermez. Ahmet'in bu tutumu genç kadını çileden çıkarır. Eşyalarını toplayarak dışarı çıkar. Ahmet arkasından koşarak onu eve geri getirir. Kıskandığı için öyle davrandığını söyler. Sabah Elif erkenden kalkar. Ahmet'te uyanmıştır ancak belli etmez. Elif bir not yazar, yanağından öperek çıkar. Serap arayarak görüşmek istediğini söyler. Ahmet dışarı çıktığında önce Ferit'in yaşadığı yere gider. Elif işten ayrıldığı için yalnız kalmıştır. Ancak Ferit hapistedir. Ahmet, ağabeyine zaten filmin de iptal olduğunu, bunu söylemek için yönetmenin kendisini gönderdiğini söyler. Serap buluşma yerine gelmez. Eve döndüğünde telesekreterinde bir mesaj bulur. Serap onu görmek istemediğine karar verdiğini söyler. Bu arada kapısı çalar. Sanem adında bir kadın deneme çekimine geldiğini söyler. Ahmet başta filmin iptal olduğunu söyleyerek kızı gönderir ancak sonradan fikrini değiştirerek çay içmeye çağırır. Bilgisayar ekranında "Bekleme Odası" yazdığını görürüz. Ahmet yeni bir senaryo yazmaktadır. Kendi hikayesidir. Sanem ona çay getirir. Sanemle birlikte yaşamaya başladığını anlarız. “Nigar Pösteki, “Yönetmen Sineması” syf, 101”

"Bekleme Odası", Ahmet adlı yönetmenin Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" isimli romanını senaryolaştırılıp, filme uyarlarken geçirdiği sıkıntıyı anlatmaktadır. Sinemaya olan inancını yitiren, aşın gururlu, mesafeli olan Ahmet, bu umutsuz yazgısına etrafındakileri de sokmaktadır. "Suç ve Ceza"nın filme uyarlanma serüveninde Ahmet'in kendi problemleri belirleyici olmaktadır. Ahmet, kendi korkularını acılarını saklayan, başkalarını suçlayan biridir. Bu nedenle de etrafında hiç dostu bulunmamaktadır. Hayatı evin içinde televizyon ve sigara ile geçmektedir. Ancak dışarıya verdiği görüntü bambaşkadır. Onlara göre idealist bir sinemacıdır.

Filmin Zeki Demirkubuz tarafından oynanan Ahmet isimli yönetmen karakterinin hayat felsefesi ve düşünceleri, yönetmenin kendi düşünceleri ile paralellik göstermektedir. Bu nedenle yönetmenin kendisine dair birtakım çıkarsamalarda bulunmak mümkündür. Ahmet'in, "Yazgı"nın kahramanı dır. O kadar duyarsızlaşmıştır ki insanların kendisi hakkında düşündüklerini olumlayacak şekilde davranmak onun için olağan bir şeydir. Yanlışları düzeltmek için Musa'ya olan benzerliği dikkati çekmektedir. Onun gibi topluma ve kendisine duyarsızlaşmış, tepkisiz birisidir. Albert Camus'nun "Yabancı" romanından izler taşıyan bir kahramandır. Bunu özellikle egzistensiyalizmin izleri taşıyan diyaloglarda görmek mümkündür. Ahmet, "aşağılanmanın daha basit bir yolu" olmadığını söyler. Film çekme sürecinin sıkıntısı onda bu duyguyu uyandırmaktadır. Suç ve kötülük hayatın ayrılmaz bir parçası herhangi bir çabada bulunmaz. İnsanlara duymak istediklerini söyler. Bunu biraz da kendisini ve gururunu korumak adına yapmaktadır. Serap'a aldatıldığından emin olduğu için istediği hikayeyi uydurur. Hırsız oyuncusu Ferit, hapse girince zaten filmi çekmekten vazgeçtiğini söyler. Zaafını ortaya koyduğu tek sahne Elif'in arkasından giderek kıskandığı için kötü davrandığını söylemesidir. Ancak ertesi sabah Elif giderken, uyuma numarası yaparak yine eski alışkanlığını sürdürecektir.

Zeki Demirkubuz, film yapma sürecinin sıkıntılı yanını izleyicisi ile paylaşırken, bir taraftan da Elif ve Kerem'in söyledikleri ile kendisini temsil eden Ahmet'e eleştirilerde bulunmaktadır. Kötülüğü ve insanın varlık nedenini filmlerinde sorgulayan yönetmen, Ahmet' in varlığında film yapmanın ve bunun pişmanlığının ipuçlarını vermektedir. Film yapma süreci sıkıcıdır. Cevabı bulunacak pek çok soru vardır. Bir kavga ve iç hesaplaşma sürecidir. Zeki Demirkubuz, seyirciye kendisini anlatma çabası içerisindeyken kendi kötümserliğinin de izlerini görmekteyiz. Ahmet, bencil biridir ve film piyasasındaki herkes böyledir. Bunu Kerem'in Elif'in geçirdiği kişilik değişimi üzerindeki gözlemlerinden öğreniriz. İlkeleri ve değerleri olan biriyken bencil ve saygısız biri olmuştur. Ahmet, bencil birisidir. Raskolnikov olarak evine girmeye çalışan hırsızı kullanmaya karar verince onu bulabilmek için polisi kullanır. Evine hırsız girdiğini söyleyerek sabıkalı kayıtlarını inceler ve genç hırsızı teşhis için karakola getirdiklerinde o olmadığını söyler. Kötü mü yoksa problemli bir kişilik mi? oIduğu belli oImayan Ahmet, asIında yaInız biridir. YabancıIaşmanın ortasındaki hayatında insanIara ihtiyacı oIduğunu kabuI etmemektedir. Bu nedenIe Serap'a onu aIdattığı yaIanını söyIer ya da Elif'in gitmesine izin verir. Aynı zamanda çapkın birisidir. KadınIarı kullanarak yaInızlığını unutmaktadır. Bu nedenIe yanında sürekli bir kadın buIunmaktadır. İsimIerinin Serap, Elif ya da Sanem oImasının bir önemi yoktur.

"Bekleme Odası" uzun sahneIeri, yaIın anIatımı, az mekan kullanımı ile yönetmeninin film dilini yansıtmaktadır. AnIattığı hikayenin önemli yerlerini sahneIeştiren Zeki Demirkubuz, kesmeIerle öyküsünü ilerletmektedir. Bu nedenIe örneğin Ahmet, Elif'le yan yana otururken, sonraki sahnede yatakta yan yana görürüz ya da Sanem'Ie kapı önünde tanıştıktan sonraki sahnede aynı evde yaşadıkIarını görürüz. DiyaIogIarla ilerleyen, Kerem ile Ahmet'in uzun sahnesinde yine kötüIük, iyilik meseIeIeri hakkındaki düşünceIerini veren yönetmen, kişilik ve insan kötülüğü üzerine öyküIerine devam etmiştir. Ancak bu sefer daha kişisel bir film yaptığı için dramatik açıdan zayıf bir film ortaya çıkmıştır. İnsan psikoIojisi ile uğraşan ve Fyodor Dostoyevski ile AIbert Camus'yu kendisine rehber edinen Zeki Demirkubuz, kurgu, müzik, dekor, mizansen gibi sinemasaI ögeIer kullanmadan oIuşturduğu sinemasını devam ettirmektedir. “Nigar Pösteki, “Yönetmen Sineması” syf, 101”

Her yönetmenin bir dünyası var, her filmin bir dünyası var. Ne denli farklı olsalar da, bu dünyalara özenle yaklaşmaya ve onları anlamaya çalışmalıyız. Bir Demirkubuz filmine bir Neredesin Firuze gibi yaklaşılamayacağı açık. Ama, neden ikisini de sevmeyelim, çok farklı kriterlerle de olsa, neden iki tür filmi de bağrımıza basmayalım?

Demirkubuz'un kimilerince küçümsenen son filmi Bekleme Odası, bence yönetmenin filmografisine cuk oturuyor. Onun iki temel esin kaynağı olan iki büyük yazara, Dostoyevski'ye ve Camus'ye olan hayranlığını bir kez daha gösterdiği gibi, belki daha da önemlisi, bizzat kendisi üzerine sayısız ipucu veriyor. Demirkubuz'a ilgi duyanlar için ne müthiş okumalar içeriyor bu film!...

Fyodor Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sını uyarlamaya çalışan bir yönetmenin öyküsü bu... Ama öte yandan Demirkubuz, zaten Yazgı'yla yaptığı bir şeyi yapıyor, egzistansiyalizm felsefesinin babalarından Albert Camus'nün Yabancı romanını sanki bir kez daha gözden geçiriyor. Böylece, tıpkı Yabancı'nın kahramanı gibi, çevresine, toplumuna ve bu arada kadınlara duyarsızlaşmış, iletişimi son derece zayıf düşmüş bir insanın öyküsünü izliyoruz. Hayatındaki iki kadını da ilgisizliğiyle, meraksızlığıyla perişan edip kaçırtan Ahmet, aradığı başoyuncuyu da evini soyan bir hırsızda bulmaya kalkıyor. Ama hırsız gencin sanki önceden çizilmiş kader çizgisi, ona bu fırsatı verecek gibi gözükmüyor.

Dev bir klasiği uyarlama sancıları çeken yönetmen Ahmet'te, sanırım Zeki'den sayısız izdüşüm var. Öyle olmasa yönetmen başrolü bizzat kendisi yüklenir miydi? Filmdeki yönetmenin ağzından, "Sinema dinsel bir meseledir," diyen Demirkubuz, sanki Dostoyevski mistisizmiyle buluştuğu noktayı bize açıyor. Ahmet'in bürosunda, duvarda asılı duran yazarın resminin altında, (İngilizce olarak) "Tanrı yoksa her şey mubah demektir" sözü okunuyor. Demirkubuz bize, din ve inançla da meselesi olan bir yönetmen olduğunu duyumsatıyor. Bu açıdan, mistik Rus yazar ile insanın evren içindeki varlığını sorgulayan Fransız yazar, Zeki'de hiç de şaşırtıcı olmayan biçimde buluşuyorlar.

Demirkubuz, bize, son derece yalın biçimde anlatılmış, sanki bir gram bile fazlası olmayan bir film sunuyor. Bu sadeliği sıkıcılıkla eşanlamlı bulanlar az olmayacak, ama ben kendi adıma filmin arı, pürüzsüz anlatımına hayran oldum. Yönetmen bize kendisini, sanatını, film yapmanın sancılarını ve film bittikten sonraki pişmanlıklarını anlatırken, yan kişiler, özellikle de Elif ve Kerem aracılığıyla kendi kendisine ağır eleştiri okları yöneltiyor. Belki de sanatçı, sonuç olarak bencil olan, bencil olması gereken biridir, diyor bize. . . Yoksa eserine nasıl yoğunlaşabilir ki?

Bir film çekememe öyküsü olan Bekleme Odası, her şeye karşın iyimser biçimde bitiyor. Yepyeni bir genç kadın ve belki de Suç ve Ceza'yı çekme umudu... Niye olmasın? Hayat, küçük şeylerin ötesinde her gün yeni baştan Çıkılan bir büyük yolculuk değil mi? Film, yalnızca yönetmenin kişiliği üzerine değil, bu büyük yolculuk üzerine de hatırı sayılır ipuçları veriyor bize...(Atilla Dorsay, Hayat Üzerine İpuçları: “Bekleme Odası” Sinemamızda Çöküş ve Rönesans Yılları” syf, 44)

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder