22 Aralık 2022 Perşembe

 ÇİNLİLER GELİYOR (2006)


 Yönetmen: Zeki Ökten, Senaryo: Fatih Altınöz Görüntü Yönetmeni: Gökhan Atılmış, Yapım: Kara Film/Temel Kerimoğlu, Zafer Çelik, Baha Serter Sorumlu Yapımcı: Zafer Çellik, Ortak Yapımcı: Recep Övet, Yapım Koordinatörü: Temel Kerimoğlu, Reji Korrdinatörü: Mehmet Ulukan, Yönetmen Yardımcıları: Aylin Kaya, Özgür Akbaş, Özlem Taşağal, Kamera Asistanı: Yalçın Avcı, Tüksoy Gölebeyi, Sanat Yönetmeni: Hülya Kahya Taylan, San. Yön. Ast: İlker Apaydın, Canan Bayrak, Telesine: Cem Taşkara, Set Asistanı: Hüseyin Pulaş, Cem Eken, Ayhan Çevrim, Set Amiri: Fikret Kumru, Ses: Suat Alhan, Yapım Koordinatörü: Sadan Çağlar, Baha Serter, Uygulayıcı Yapımcı: Zafer Çelik, Reji Koordinatörü: Mehmet Ulukan, Işık Şefi: Vedat Özdemir, Işık Ast: Özer Çalık, Levent Özer, Halil Oğuz Özcan, Barış Koçak, Abdurrahman Baysal, Final Mix: Usal Onan Karagözoğlu, Film Baskı: İlker Şen, Boom Opreatörü: Can Gülbenk, Negatif Kurgu: Kadir Burç, Mali Koordinatör: Ayfer Çelik, Makyaj: Belgin Ömürdağ, Kostüm Sorumlusu: Ferah Doğan, Kostüm Asistanı: İnci Furni, Yapım Yardımcısı: Aydın Kerimoğlu, Ozan Özer,

Oyuncular: Cüneyt Türel (Salih), Yaman Tarcan (Tevfik, Bülent Kayabaş (Osman), Nilgün Belgün (Zehra), Yüksel Arıcı (Cumali), İpek Bilgin (Leyla), Erol Demiröz (Hacı), Gürgen Öz (Ahmet), A. Yavuz Sepetçi (Yaşar), Serkan Keskin Asım), Derya Durmaz (Neriman), Sezgi Mengi (Bedri), Belit Özükan (Adalet), Şenay Gürler (Ayşe), İhsan Bilsev (Otelci), Sinan Albayrak (Yuppie), Hakan Salınmış (Hakkı), Salih Kalyon (Koreli), Nevzat Şenol (Meyhaneci), Efe Çetinel (Ali), Hüseyin Avni Danyal (Hayri), Deniz Alan (Emine), İhsan Bilsev (Rüştü), Buse Karagöl (Nur), Aydın Kerimoğlu (belediye başkanı), Hakan Yavuz ( Çinlilerin başkanı), Ata Doğan (darbukacı çocuk), Mehmet Efe Kısaağa (bisikletli çocuk), Hüseyin Pulaş (kamyon şoförü), Alaaddin Baylan (kasabalı adam),

Konu: İki katlı ahşap evleri, meydanı ve dar sokaklarıyla tipik bir batı Anadolu kasabasında Kurtuluş günü yaklaşmaktadır. Kasabanın yerli halkından bir grup koro oluşturarak Kurtuluş günü için bir sanat müziği konseri hazırlığına girişmiştir. Koro provaların sonuna yaklaşmaktadır. Koroda üç kadın, üç erkek şarkıcı; ud, keman ve klarnet olmak üzere üç de enstrüman bulunmaktadır. Korodaki kişiler aynı zamanda hikayemizin kahramanlarıdır.

Aslında Çinlilerin geliş haberi bir bahanedir. Gerçi tesadüf eseri çok yakın zamanda ziyaret edip üzerine yazdığım Seferihar ve onun sahil kenti Sığacık, gerçekten de turizm açısından hak ettiği yere gelememiş çok sevimli bir yöredir ve olasılıkla yabancı sermayeye açtır. Bu nedenle, bir Çin şirketinin gelip çevrede arazi alacağı ve büyük yatırım yapacağı haberleri, yörede deprem etkisi yapabilir. Bunda fazla abartma yok!...

Ancak senaryo yazarı Fatih Altınöz/ yönetmen Zeki Ökten ikilisinin amaçları, elbette Anadolu topraklarının yabancı sermaye açlığını ele almak değil. Onlar, böyle bir durumda, özellikle Ökten’in filmlerinde çoğu zaman baş köşeyi işgal etmiş olan küçük insanların yaşamındaki yankıları ve değişimleri işlemeyi seçmişler.

Belediye fen memuru Hakkı (Hakan Salınmış) korodaki erkeklerden bir diğeridir. Kendi ifadesine göre Belediyeyi o yönetmektedir. Gazeteci Ahmet (Gürgen Öz) 30 yaşlarında yakışıklı bir gençtir. Üniversiteden mezun kasabaya olup dönmüştür. Kasabanın gazetesini çıkarmakta, ayrıca kasabanın tek televizyonunun müdürlüğünü yapmaktadır. Kasabanın medyası ondan sorulur. Ahmet, Adalet öğretmen ile flört etmektedir.Ve bize bir dizi ilginç kişili Tüm bu babaoğullar, zıt karakterli kardeşler, anlaşamayan karıkocalar, cilveli kadınlar ve zampara erkekler, düzenbaz para yöneticileri, Kore gazisi yaşlılar, hayalci yeniyetmeler ve başkaları, bir Ege kasabası dekoru önünde, temel harcı Hırs olan bir oyun oynarlar. Çinlilerden geleceği hayal edilen para, eski hesapları ve yeni ihtirasları ateşler, ilişkileri gerginleştirir. Çok dramatik hiçbir şey olmaz gerçi...Ama çeşitli masumiyetler yitirilir, güzel Türkçemiz gavurca laflara kurban edilir, insanca tutumların kapitalistçe hesaplara yenilmesine ramak kalır.

“Çinliler Geliyor”, gerek ZekiFatih işbirliğinin önceki filmleri olan “Güle Güle” ve “Gülüm”ün, gerekse son dönemin yerli TV dizilerinin baş malzemesi olan aşırı duygusallıktan bilinçli olarak vazgeçmiş. Karakterler alabildiğine ince çizgilerle verilmiş, herşey çok alt düzeyden anlatılmış. Film bağırmayı değil, fısıldamayı seçmiş adeta...Ve bence kendi içinde hatırı sayılır bir tutarlılığa ulaşmış.

Takım oyunculuğu da çok iyi sağlanmış. Kendi adıma en çok “zıt kardeşler”de Cüneyt Türel Bülent Kayabaş ikilisini ve Koreli’de Salih Kalyon’u beğendim. Bu küçük, ama sempatik film, bence alçakgönüllü tavrı ve içburucu sadeliğiyle dikkat ve ilgiyi hak ediyor. (Atilla Dorsay)

Koronun şefliğini kasabanın tatlıcısı Salih (Cüneyt Türel) üstlenmiştir. Salih 6065 yaşlarında sert mizaçlı, duygularını belli edemeyen bir adamdır. Karısı ölmüştür, büyük oğlu ve onun ailesiyle beraber yaşamaktadır. Türk sanat müziğine olan tutkusu küçük yaşlarda başlamıştır.

Kemancı Osman (Bülent Kayabaş) kuruyemişçidir. 4045 yaşlarında bir adamdır. Evlidir. Salih’in erkek kardeşidir. Klarnetçi Tevfik (Yaman Tarcan) ise tesisatçıdır. Çingenedir.

Udi Leyla (İpek Bilgin) 5055 yaşlarında bir ayağı sakat olduğu için koltuk değneği ile yürüyebilen bir kadındır. Kocası hacıdır (Erol Demiröz) ve koroda Çalgı çaldığı için kocasıyla arası biraz açıktır. Tek oğulları askerlik yaparken Doğu’da şehit olmuştur. Leyla ud çalarak kendisine teselli aramaktadır.

Korodaki kadınlardan Zehra (Nilgün Belgün) 45 yaşlarında, alımlı ve biraz da hoppa bir kadındır. Pavyonda konsomatrisken kasabanın en zengin adamı beyaz eşya bayii Hayri (H. Avni Danyal), onu pavyondan çıkarıp nikahlı karısı yapmıştır. Zehra sanat müziği şarkılarını pavyon tarzında biraz abartılı bir şekilde yorumlamaktadır. Zehra koro şefi Salih ile de belli belirsiz bir flört halindedir.

Korodaki bir başka kadın olan Adalet (Belit Özükan), ortaokulda müzik öğretmenidir. 2530 yaş arası çok güzel bir kadındır. Korodaki son kadın Ayşe (Şenay Gürler), bankacıdır. Kasabanın yerlisidir. Duldur. Ağzı iyi laf yaptığı için bütün kasabayı kredi kartı müptelası yapmıştır. Bazılarıyla bu nedenle arası bozuktur. Korodaki erkeklerden Yaşar (Yavuz Sepetçi) 40 yaşlarında uzun boylu, sıska ve yalnız bir adamdır. Kırtasiyecidir. Dükkanında kitap da satmaktadır. Alkoliktir. Kredi kartı borcu nedeniyle bankacı Ayşe ile arası bozuktur.

Koro kendi arasında çok ideal olmasa da bir uyum tutturmuş ve Kurtuluş gününden önceki son provalarından birindedir. Hep birlikte Sadettin Kaynak’ın ‘Bahar Bitti, Güz Bitti’ adlı eserini çalışmaktadır. Herkes yaklaşan konserin heyecanı içindedir.

Kasaba ertesi güne uyandığında görünüşte herşey eskisi gibidir, Kasaba sınırında beliren iki büyük siyah jip belediye binasının önünde durana kadar gerçekten de herşey eskisi gibidir. Jiplerden çıkan üçdört Çinli yanlarındaki Türk işadamı (Sinan Albayrak) ile birlikte belediyenin merdivenlerine yöneldikleri andan itibaren ise artık kasabada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Haber kısa sürede bütün kasabaya yayılır; Çinliler kasabaya büyük bir yatırım için gelmektedirler. Binlerce dönüm arazi alarak burada yemgübre üzerine büyük bir fabrika, ayrıca spor alanları, alışveriş merkezleri inşa edeceklerdir. Arazi kasabanın ‘Çayır’ adı verilen mevkiindedir.

Kasabaya yabancı sermayenin ilgisi herkesten çok kasabanın en zengin adamı Hayri’yi ilgilendirmektedir. Hayri, Fen memuru Hakkı, Gazeteci Ahmet ve Bankacı Ayşe ile işbirliği içinde bu yeni gelişmeyi ne şekilde yöneteceğinin planlamasıyla meşguldür. Çayır’ın etrafı da değerlenecektir ona göre. Oradaki toprakları bir bir sahiplerinden toplamaya yönelmek niyetindedir.

Çayırdaki en büyük arazi Yaşar’a aittir. Yaşar üst üste içtiği şarapların etkisi altında dünyadan elini eteğini çekmiş biridir. Ona yanaşmaya çalışırlar. Yaşar oralı olmaz.

Tatlıcı Salih’in de Çayır’da yeri vardır. Kardeşi Osman paraya ihtiyacı olduğu için orayı satmak niyetindedir, ama Salih anne yadigarı olduğu için oranın satılmasına karşıdır. Osman Salih’in oğluyla işbirliği içindedir.

Udi Leyla ise, Çayır’daki yerlerini satıp hacca gittiği için kocasına küsmüştür. Hacı ise, ‘Sattımsa parayı kumarda mı batırdım? kadınlarla mı yedim? Neticede hacca gittim. diyerek karısını yumuşatmaya çalışmaktadır.

Kasabadaki birkaç kişi hariç herkes çalışmadan, kısa yoldan servet sahibi olma hayallerine kapılmıştır. Kimi Çinliler için otel yapmaya, kimi lokantasını Çin yemeklerini de katarak büyütmeye niyetlenmiştir. Kimi hemen yeni bir otomobil almak, kimisi ise mobilya takımlarını değiştirmek derdindedir. Herkes kendine göre bir hayalin peşindedir ve Çayır’da yeri olmayan olana, Çayır’da yeri az olan çok olana kıskançlık içinde davranmaya başlamıştır.

Tüm bu değişimin ortasında koroyu konsere hazırlamaya çalışan Salih ise çaresizdir. Çünkü koro elemanlarından bazıları artık provalara gelmemektedir. Koro çalışmaları aksamaya başlamıştır. Bu sırada kasabaya Kurtuluş günü hazırlıkları için bir tribün kurulmaktadır. Ancak zengin olma histerisi içindeki kasabalılar o tribünün niçin kurulduğuyla ilgili değillerdir.

Kasabanın görünürdeki huzuru ve uyumu tamamen değişmiştir. Eskiden halı altına süpürülen şeyler ortalığa dökülmeye başlamıştır. Kardeşler, karı kocalar, babaoğullar arasında eski husumetler zengin olma hayalleri üzerinden günyüzüne çıkmıştır.

Herkes trajikomik bir şekilde Çinlileri beklemektedir. İtfaiye caddeleri sulamakta, yol işçileri kaldırım kenarlarını boyamaktadır. Ana caddedeki harap evlerin duvarları boyanarak yenilenmektedir. ‘Çinili Büfe’ tabelasındaki ‘i’ harfi kazınarak ‘Çinli Büfe’ haline getirilmektedir. Bir başka dükkana ‘China Town’ tabelası asılmakta, ‘Köfteci Nuri’ tabelası ‘Köftheci Nuri’ olarak, ‘Cevdet ve Mahdumları’ tabelası ‘Cevdet and Sons’ olarak, ‘Kasap’ tabelası ‘Kasap’ olarak değiştirilmektedir.


Kasabanın kurtuluş törenleri için kurulan tribünün üstüne boydan boya büyük bir flama asılmıştır. Flamada ‘YOMO’ yazmaktadır. YOMO kasabaya yatırıma gelecek olan Çinli firmanın adıdır.

Salih olan bitenleri şaşkın izlerken bir yandan da kendi yerinin satılmasına ‘Anamdan kalan son yer bu! Sattık sattık yedik kaç senedir... Ayrıca gavura satıyon bu sefer, sonra dönüp aynı evde bey yapmazlar adamı. En fazla kahya olursun!’ diyerek direnmektedir meyhaneciyle konuşurken. Meyhaneciye: ‘İyi de bunların gelecekleri ne malum?’ diye sormaktadır Salih. Meyhanecinin yanıtı ise varolan durumu özetlemektedir: ‘Başka şansları mı var abi? Biz domalmışız bir kere Kasaba Çinlileri beklemektedir, heyecan içinde. Herkes elinde ne varsa satıp paraya çevirmeye hazırdır çoktan. (www.sinematurk.com) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder