MAVİ GÖZLÜ DEV (2007)
Yönetmen Biket İlhan Senaryo
Metin Belgin, Görüntü Yönetmeni Claudio Bolivar Yapım Biket
İlhan, Selay Tozkoparan Energy Media ve Sinevizyon Film Müzik: Cem İdiz,
Sanat Yönetmeni: Mustafa Ziya Ülkenciler, Ortak Yapımcılar: Panos
Papahadzis, Nikos Kanakis, Uygulayıcı Yapımcı: Nihan Belgin, Ses: Dinos
Kittou, Kurgu: Muammer Koçak, Makyaj Tasarımı: Deya Ergün,
Yönetmen Yardımcıları: Nihan Belgin, Asena Yüzbaşıoğlu, Kemal Taşkın, İlkay
Topuz, Kamera Operatörü: Dimitrios Kasimatis, Boom Operatörü: Christos
Papadopulos, Işık Şefi: Vahit Balta, Prodüksiyon Amirleri: Umut
Ay, Cihan Figen, Prod. Asit.: Başak Çakır, Kamera Asistanları: Gürol
Beşer, Barış Sengelli, Tolga Dursun, Sanat Yön. Yrd.: Erhan Alabaş,
Sanat Grubu: Önder Ünsal, Ayşem Ülkenciler, Canip Serten, Kostüm: Türkan
Kafadar, Behçet Nacar, Kostüm Asistanları: Özlem Dilaver, Feyza Uslu,
Makyaj: Besey Üstel, Bilay Özgök, Kuaför: Mehmet Darıcı, Işık
Asistanları: Gökhan Bıçak, Veysi Balta, Seyhan Ünver, Set Amirleri: Selahattin
Geçger, Cengiz Ekinci, Set: Eyüp Eşkioğlu, Ömer Karakiriş, Hayrettin
Öztürk, Melek Çakıcı, Laboratuar Şefi: Adnan Şahin, Film Yıkama: Özkan
Sevinç, Arif Şengül, Kadir Burç, Renk Düzeltme: Adnan Şahin, Uğur Orbay,
Film Baskı: Uğur Orbay, Adnan Şahin, İlker Şen, Stüdyo Asistanları: Akın
Denizli, Hüseyin Kurt, Ahmet Küçük,
Oyuncular: Yetkin Dikinciler (Nazım Hikmet),
Dolunay Soysert (Piraye), Uğur Polat (Tahsin), Özge Özberk (Münevver), Ferit
Kaya (Balanan), Suna Keskin (Celile), Rıza Sönmez (Raşit), Ahmet Mümtaz Taylan
(Eyüp), Sinan Tuzcu (Yusuf), Murat Karasu (Polis Şefi), Turan Özdemir (Nuri),
Metin Belgin (Ömer), Turgay Tanüşlkü (Baş gardiyan), Konuk Oyuncular : Hakan Gerçek
(Kerim), Devrin Nas (Nurullah), Nihat İleri (Hasan), Okan Yalabık (Deniz Eri),
Cevdet Arıcılar (1. Savcı), Ziya Kürküt ( 2. savcı), Mahmut Çokgöz (Mahmut),
Nil Günal (Samiye), Zühdü Erkan (Bekir), Mutlu Güney (Remzi), Abdül Süsler
(askeri öğrenci), Çetin Yeltekin: 1. ağa), Yaşar Karakulsak (2. ağa), Ufuk Aşar
(2. müdür), Öner Ateş (Fahri), Drerviş Tezcan (İsmail), Berkay Ateş (Osman),
Ömer Faruk Yıldırım (Arif), Ergun Taş (1. gardiyan), Nihat Alptekin (1. Sivil
polis), Ercüment Serpil (2. sivil polis), Özgür Atkı (Muhbir), Bülent Emrah
Parlak (3. sivil polis), Buğra Üçel (Memet), Nihan Belgin (Suzan), Yağmur
Coşkun (Memet küçüklüğü), Eylül Beste Uğurlu (Suzan küçüklüğü), Beşir Hızarcı
(Kadri), Selahattin Geçger (Cafer),
Konu: Kavganın, sevdanın ve Türkçe’nin
büyük şairi Nâzım Hikmet, 1941 yılında Bursa Hapishanesi’ne nakledilir.
“Komünizm” propagandası nedeniyle mahkûm olan şairin ünü içeride kulaktan
kulağa, efsaneye dönüşür. İbrahim Balaban ve Yusuf, ustanın odasına desen
çizeceği aynaları taşırlar. Mahkûmların portresini yapan Nâzım’ın aklı yalnızca
karısı Piraye’dedir. Günlerdir ne mektup, ne telgraf gelmiştir. Hasretin
dinmeyen sızısı, siyatik ağrılarından da beterdir. 2. Dünya Savaşı’nın vahşeti
ve sefaleti tırmanırken; şair, Müdür Tahsin Bey’den kötü haberi alır. Hakkında
verilen 28 yıl hapis cezası onaylanmıştır.
Piraye gelir sonunda… Mahzundur, hüzünlüdür, çaresizdir. Kısacık görüşmede, gardiyanın evinde gizlice buluşma teklifine şiddetle karşı çıkar. Ustanın öğrencisi Raşit üç yıl sonra özgürlüğüne kavuştuğunda, Orhan Kemal adıyla “72. Koğuş” hikâyesinin yazarı olacaktır. Balaban içeride, “şair baba”sının yanında ressamlığı ilerletir. Açlıktan ölenlerin çoğaldığı günlerde, dokumacılık sayesinde karısına para yollayan şairin son umudu dayısı Ali Fuat Paşa’dır. Celile Hanım oğlunu kurtarmanın yollarını aramaktadır. Peynirci Nuri’nin getirdiği bir teneke peynir, onu zehirlemek için mi gönderilmiştir? Balaban, açlık içinde, tenekeden çaldığı peyniri sevmediği bir mahkuma yedirir. 1945 yılında savaş bitmiştir ama hapishane müdürü, şaire hoşgörülü davrandığı gerekçesiyle, koltuğunu despot bir müdüre bırakmak zorunda kalır. Kırbaçlı gardiyanlar Nâzım’ın odasını basınca kıyamet kopar. Ekim 1948’de, dayı kızı Münevver ziyaretine gelir. Nâzım yeni bir sevdanın coşkusuna kapılır. İki aşk , yaşamına son vermeyi tasarlar arasında bocalar, bir de üstüne Münevver kocasından ayrılmayı erteleyince bunalıma girer. Karaciğerinden sonra kalbi de yorulmuştur. Piraye’ye mektuplar yazar, yalvarır. Karısıyla zoraki buluşmada buzları eritmeye noktasındadır uğraşırken; Münevver’in de hapishaneye gelmesi, başka bir kâbusa sürükler şairi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder