16 Aralık 2022 Cuma

 

RUS GELİN (2002)


Yönetmen: Zeki Alasya, Senaryo: Umur Bugay, Öykü: Elvan Pektaş Deniz, Müzik: Müjdat Akgün, Görüntü Yönetmeni: Eyüp Boz, Yapım: Bugay Film/ Umur Bugay Yönetmen Yardımcısı: Faruk Karaçay, Yardımcı Yönetmen: Korkut Akın, Sanat Yönetmeni: Saim Bugay, Kurgu: İsmail Niko Canlısoy Genel Koordinatör: Nezihe Dikilitaş, Belgin Kutun,

Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpınar, Tatyana Tsvikeviç, Murat Akkoyunlu, Sibel Taşçıoğlu, Şafak Sezer, Bilge Şen, Nezih Tuncay, Ali Uyandıran, Ömer Çolakoğlu, Serdar Bordanacı, Ünal Erdoğan, Levent Ünsal, Erdoğan Tuncel, Azer Bülbül, Faruk Karaçay, Yıldırım Öcek, Şebnem Alakurt, Uluç Özkök, Şafak Orbay, Tuncay Tarhan, Celâl Özberk, Cengiz Samsun, Ali Yaylı, Hale Caneroğlu

Konu: Dünya şampiyonu bir Rus kadının Türkiiye'deki öyküsü. Türkiye adına yarışa katılmak için Moldovya'dan gelen Rus güzeli okçu Lena Aslanova (Tatyana Tsvikeviç), beklenmedik bir sorunla karşılaştı: Bu yarışa katılabilmek için formalite evliliği yapması gerekmektedir. Bu evlilik için, federasyon başkanı Mithat Kocabaş (Zeki Alasya), namazındaki niyazındaki eski bir pehlivan (Metin Akpınar) olan yaşlı damat adayını ikna eder. Bu arada güzel okçu kızı ülkesine geri götürmek isteyen Moldovyalı ajanlar iz sürmektedir. Yaşlı pehlivan ise birden Lena’ya aşık olmuştur. Bu nedenle formalite evliliğine karşıdır. Büyüsüne kapıldığı Rus kızıyla, geleneklerine uygun bir düğün le bu evliliği yasallaştırmak ister. Federasyon başkanı Mithat Kocabaş da gizliden gizli ye Lena’ya aşık olmuştur. Başkan her iki taraftan da zor durumda kalmıştır. Lena'nın oteli terk edip pehlivanın evine yerleşmesine engel olamaz. ve olaylar komik bir evlilik macerasıyla sürüp gider.

 Ödül:

Sadri Alışık Sinema Ödülleri (20022003)

► Murat Akkoyunlu "umut veren erkek oyuncu".

& Rus Gelin, elin yüzü düzgün, sinema gibi sinema işte. Hayır, sanıldığı gibi bir Zeki’nin filmi değil, Yönetmen Zeki, bir Metin filmi yapmış .. Hem de çok iyi yapmış .. Bir defa teknik kalite iyi .. Çekimler iyi, görüntü, ses, müzikler iyi. Sizi rahatsız eden bir şey yok. Şirin bir öykü.. Hemen hepsi çok iyi yönetilmiş, iyi oynamış oyuncular. Metin Akpınar, Rumelili pehlivan eskisi rolünde, aksanı ile başlayarak harikalar yaratıyor. Kahkaha ile gülerek, kah gözleriniz yaşararak izliyorsunuz. Metin tiyatrocu.. Ama teatral oynamıyor, rol kesmiyor. Sinemacı gibi oynuyor.. Öteki tiyatrocular da öyle.. Şafak Sezer, Murat Akkoyunlu ve Bilge Şen'e de bayıldım mesela. Filmde havada kalan, kopuk iki tip var. Nerden, niye geldikleri ve nereye gittikleri belli olmayan casuslar (Hıncal Uluç, Sabah G., 8 Şubat 2003)

& Metin Akpınar Zeki Alasya ikilisini yeniden görmek ne güzel.. Türk usulü komedinin bu altın çocukları, hayat yolunun ileri bir noktasına geldiler. Açıkçası yaşlandılar. Ama küçük ekrandan bize sürekli yansıyıp duran onca eski filmlerinin sık sık hatırlattığı gibi, onlar bizim gerçek ve büyük komedi ustalarımız, tiyatrodan, 'kabare'den gelip sinema da da son derece olumlu işler yapan büyük halk sanatçılarıydı. Ve hala da öyleler ...

Zeki Alasya'yı da yönetmenliğe döndüren bu yeni filmleri, Türkiye'nin yakın yıllarda yaşadığı kimi olaylardan esinler taşıyor. Rusya' dan, Moldovya'dan ülkemize sığınan bir kadın ok şampiyonu, burada Okçuluk Federasyonu tarafından karşılanıyor. Peşinden ayrılmayan iki casusla birlikte ... Güzel Lena'nın Türkiye adına uluslararası alanda yarışabilmesi için Türk vatandaşı olması gereklidir. Bunun en kestirme yoluysa ona, kağıt üzerinde kalan bir formalite evliliği yaptırmaktır. Federasyon başkanının has adamı olan bir gencin, namazında niyazındaki eski pehlivan kayınpederi, akla gelen ilk isim olur. Ve evlilik gerçekleşir. Ama güzel Lena'nın çekiciliğine kimse dayanamaz ki...

Böylece, ununu eleyip eleğini asmış yaşlı adam da, kaşarlanmış başkan da kadına abayı yakarlar ve vaveyla kopar ...

Umur Bugay'ın daha önceki senaryo ya da TV dizilerini hatırlatan bir sıcaklığı var senaryonun ... Ve film çok da iyi başlıyor. Havaalanı, antrenman sahası vb. mekanlardaki kalabalık sahneler, prodüksiyon olarak çok iyi çözümlenmiş. Türk erkeğinin, giderek Türk insanının kimi temel özellikleri çok iyi biçimde saptanmış ve mizah konusu yapılmış. Alasya da, Akpınar da üzerlerine eldiven gibi oturan rollerinde çok iyiler ve de o ezeli rekabet filmlerde ... ama galiba biraz da gerçek hayatta), bir hikaye boyunca yeniden canlanıp karşımıza geliyor sanki ...

Ancak ikinci yarı da işler biraz bozuluyor. Belli bir yerde duruyor sanki hikaye ve Akpınar ile genç kızın ilişkisi, üzerine yeni eklemeler yapılmaksızın, tekdüze biçimde olduğu yerde sayıyor. Allah'tan Bugay Alasya ikilisi, burada biraz da dram malzemesini devreye sokuyor ve hikayeye bir 'çok genç bir kıza aşık yaşlı adam' sosu katıyorlar. Bu Mavi Melek teması üzerine birkaç dokunaklı sahne ve de final, filme daha hüzünlü bir hava katıyor.

Rus Gelin beklediğimiz kadar iyi değilse de, sonuç olarak keyifle izlenen bir film. Benim için en ilginç yanıysa, iki yeni ve büyük yeteneği keşfetmek oldu: pehlivanın kızı ve damadı rollerindeki Sibel Taşçıoğlu ve Murat Akoyunlu. Özellikle Akoyunlu geleceğin parlak bir komedyeni olacak desem... Acaba yanılır mıyım? “

& 37 senelik beraberliğin ardından yollarını ayırdıktan sonra ilk kez "Güle Güle" filminde bir araya gelen Zeki Alasya ve Metin Akpınar, ikiliyi birlikte görmeyi özleyenleri mutlu etmesi beklenen bir başka filmle yeniden seyirci karşısına çıkıyorlar. Yönetmenliğini Zeki Alasya'nın yaptığı "Rus Gelın", Moldovya'dan gelen dünya şampiyonu bir okçunun Türkiye adına yarışabilmesi için yaşlı bir pehlivanla yaptığı formalite evliliğini konu alan bir komedi. (Senem Erdı Ne (Sinema D. Şubat 2003)

Son yıllarda daha çok "Bizimkiler" ve Yazlıkçılar" gibi Türkiye'nin en çok seyredilen televizyon dizilerinin yapımcısı olarak tanınan ama aynı zamanda Yeşilçam'ın altın günlerine uzanan bir sınema geçmişine sahip deneyimli bir senaryo yazan olan Umur Bugay'ın geliştirdiği bir film projesi "Rus Gelin". Ertem Eğilmez'in çektiği ilk "Hababam Sınıfı"nın, "Çöpçüler Kralı", "Kapıcılar Kralı" ve "Düttürü Dünya" gibi popüler komedilerin senaryolarını yazan Bugay'ın son film projesi, 2000 yılında gösterime giren, başrollerini Güven Kıraç, Meltem Cumbul ve Zafer Algöz'ün paylaştıkları "Duruşma" filmiydi. Maddi olanaksızlıklar yüzünden sinema yapamadığından yakınan yapımcı, EIvan Pektaş Deniz'in öyküsünden uyarladığı "Rus Gelin"i de 90 dakikalık bir televizyon filmi olarak düşünmüş başlangıçta ancak sonra, yeni kurulan bir yapım ve dağıtım şirketi olan Türk filminin devreye girmesiyle birlikte bir sinema filmine dönüşmüş proje. Sinemaya yatırım yapmak ve her yıl en az iki Türk filmi piyasaya sürmek iddiasıyla yola çıkan şirket, projeyi satın a1mış ve bir sinema filmi olarak gerçekleştirilmesini sağlamış. "Rus Gelin"le ilgili bilgi almak üzere görüştüğümüz şirket yöneticisi Çağlar Ergin, "Kuruluş dönemlerimizde sektörde bir kıpırdanma vardı. İnsanlar film çekmek istiyordu, biz de biraz imdada yetişir gibi olduk ve ilk defa Bugay yapımın bu projesine destek verdik" diyor. "İkinci projemiz de çok iddialı olacak. Senaryosunu Cem Yılmaz'ın yazdığı ve başrolünü üstleneceği bilim kurgu komedi türündeki bu filmin hazırlıkları sürüyor. Mart'ta çekime başlanacak ve sonbaharda gösterime girecek. Türk sinemasını bundan 20 yıl önceki şaşaalı günlerine döndürmeye çalışacağız. Ne Hollywood'a yanaşan ne Avrupa sinemasına öykünen, bütünüyle Türkiye'nin gerçeklerinden hareket eden Türk filmleri çekmek istiyoruz. Bu film de bunun örneklerinden biri. Her şeyiyle bir Türk hikayesi. içinde bir Gagalus Türkü var, pehlivan var, federasyon var"

Başrollerini Zeki Alasya, Metin Akpınar ve Türkiye'de modellik yapan Rus oyuncu Thtsyana Thvikeviç'in paylaştıktan filmin konusu şöyle:

Moldovya'dan gelen, dünya şampiyonu bir okçunun (Thtsyana Thvikeviç) Türkiye adına yarışabilmesi için formalite evliliği yapması gerekmektedir. Federasyon Başkanı (Zeki Alasya), damat olarak düşünülen eski bir pehlivanı (Metin Akpınar) bu evliliğe ikna etmeyi başarır. Bu arada ajanlar Rus okçunun peşindedir, yaşlı damat ise formalite icabı evlendiği genç ve güzel eşine aşı olmaya başlamıştır…

"Filmin bugünkü halimizi anlattığını söyleyebiliriz" diyor Umur Bugay. "Komik olan halimiz işte. Hamaset, bürokrasi... Her şey bizde büyük mesele haline geliyor. İşte hamasi bürokratlarımızla, madalya mücadelesini öne çıkaran onların bakış açısıyla, asıl iş yapan insanların çabalarının çatışmasını görüyoruz filmde. Komedi de buradan kaynaklanıyor."

"Rus Gelin", özel olarak ZekiMetin ikilisi için tasarlanmış bir film değil. "Zaten bir ikili filmi değil bu" diyor Bugay. "Diğer filmlerindeki gibi bir ikili çatışması yok ama pehlivan rolü Metin için düşünüldü. Şener Şen de düşünülmüştü aynı rol için ama Şener'in başka projeleri vardı. Metin okudu, çok benimsedi."

Dolayısıyla önce Metin Akpınar katılmış projeye. Arkasından filmin yönetmenliği ve başrollerden . birisi için Zeki Alasya'ya teklif götürülmüş. "Rus Gelin" hakkında konuşmak üzere görüştüğümüz yönetmen, teklifi kabul etmesinin sebeplerini şöyle açıklıyor: "Bir kere her zaman söylediğim gibi sinemayı çok seviyorum. Yani çok açıkça anlamsız bir teklif değilse bu konuda gelen her teklifi ciddiye alıyorum, ama son iki sene içinde dokuza yakın projeyi reddettim. Sinemayı çok sevdiğim halde reddedebildiğimi göstermek bakımından söylüyorum bunu. Teklifi kabul etmemdeki en önemli etkenlerden birisi, Türk filminin çıkış noktasıydı. Hasbelkader bir film yapacağım diye değil, Türk filmleri yapacağız, diye yola çıkıyorlar. Sinemayı bu kadar seven bir insan olarak buna duyarsız kalmak mümkün değildi. kincisi, bana teklifi getiren Umur Bugay, benim 35 senelik arkadaşımdır. üstelik yönetmenliğini yaptığım ilk fiiıni birlikte hazırlamıştık. Umur o filmin senaryo yazarıydı. Daha sonra gerek tiyatroda gerek müzikallerde birlikte çalıştığımız, kafasına çok güvendiğim birisidir. Bir başka etken de, ara ara da olsa birlikte iş yapmanın keyfini süreceğim bir adam olan Metin Akpınar'la bir araya gelmek fikriydi. Metin, Cumhuriyet döneminin en iyi oyuncularından birisidir hiç şüphesiz. Onu çok iyi tanıyorum. Bir yönetmenin en büyük avantajı bu kadar iyi tanıdığı bu kadar iyi bir oyuncuyla çalışmaktır. Bir de bir para istedim verdiler. Gerekli şartlar tamamlandı yani. (Kahkahalar)"

 Neden aynıydık?

Ortaklıklarına son verdikleri 1997 yılından beri bir "Güle Güle" filmi için bir de şimdi "Rus Gelin"de bir araya gelen Zeki Alasya ile Metin Akpınar'ın 37 yıl beraber çalıştıktan sonra yollarını ayırmalarının sebebi hep merak edilir. İşin iç yüzünü bir de Zeki Alasya'dan dinleyelim dedik: 'Aramızda büyük kavgalar gürültüler olduğu sanılır, oysa bizim Metin'le beraberliğimiz 37 yıl süren bir beraberliktir ve bu, iyimser bir hesapla bile Türkiye'deki insan ömrünün yansından fazla bir süredir. Bu süre içinde insanların dünya görüşleri, beğenileri, davranışları ve eğilimleri her yıl bir öncekinden biraz daha farklılaşabilir. Yani bir noktadan başlarsınız, bir süre her konuda aynı düşünerek sürdürürsünüz işi ama giderek farklı düşünmeye başlarsınız. Bu yavaş yavaş olur ama bir süre sonra aranın açıldığını fark edersiniz. Bir gün gelir ki hiçbir konuda aynı şeyi düşünmez olursunuz. . Böylesine bir fikir ayrılığına düştüğünüzde ortak üretimi sürdürmek zordur. Yani sabun fabrikası değil ki bu, bir taraftan hammaddeyi koyalım öbür taraftan çıksın. Bu kadar farklı düşünen insanların bir şey yaratması çok güç olur. O zaman ne yapılabilir, üretime nokta koyulabilir, üretim ara ara yapılabilir ya da yanlış olduğunu düşünmeden sırf para kazanmak için sürdürülebilir. Biz bütünüyle kesmedik ama sırf para kazanmak için sürdürelim hatasına da düşmedik. Ara ara çalışma yolunu seçtik. Yani Metin ile beraberliğimiz artık böyle filmlerde falan, ama hiç belli olmaz yarın öbür gün bir yapımcı çıkar bir müzikalden falan bahseder ikimizin de aklına yatar, yine süreli olarak bir araya geliriz.

11 kez ZekiMetin filmi yöneten Alasya, yıllar sonra yeniden eski ortağını yönetiyor bu filmde ve bir yönetmen gözüyle bakınca bugün Metin Akpınar'ın eskisine göre çok daha iyi bir sinema oyuncusu olduğunu düşünüyor. "Bu son çalışmada gördüğüm Metin Akpınar, sinema oyuncusu olarak benim bıraktığım Metin Akpınar'dan bayağı farklı bir noktada. Şimdi, sinemayı daha iyi koklayan bir oyuncu. O zaman hep tiyatro ön plandaydı ve tiyatro vardı aklında, oysa sinema yapan insanların sinema düşünmesi lazım, nefesini sinema olarak alması lazım. Metin onu yapamazdı. Bizim filmlerimizden sonra Sinan Çetin'in 'Propaganda'sında, 'Güle Güle'de, Abuzer Kadayıf'ta oynadı. Bütün bu deneyimler onu daha iyi bir sinema oyuncusu yapmış gördüğüm kadarıyla."

Her şeye rağmen görüş ayrılıkları baki, ama sınırları belli bir senaryo etrafında buluşmaya ve bir proje süresince birlikte çalışmaya ikisinin de itirazı yok. İş bittikten sonra herkes, aynı görüş ayrılıklarıyla ayrı ayrı yoluna devam etmekte özgür ne de olsa. Zeki Alasya'ya sorarsanız o, özellikle televizyona ağırlık verdikleri bunca yıldır ihmal ettiği sinemaya ağırlık vermek istiyor bundan sonra. "Kimilerini kızdırsam da baştan itibaren cesaretle söylediğim için yeniden söylemekte sakınca görmüyorum, sinemayı televizyondan da, tiyatrodan da daha fazla seviyorum" diyor. "üstelik kameranın önünü deil arkasını seviyorum. Yani parasal sorunum olmasa yaşamının bundan sonraki bölümünü sadece sinema filmi yaparak geçirmek isterdim."

 

Yeşilçam'a dönüş

Geçmişten bu yana, sinemaya bakışında pek fazla değişiklik olmadığını söylüyor. Değişen dünyayla birlikte anlatmak istediği hikayeler ve kullanmak istediği teknoloji değişmiş belki ama tıpkı eskiden olduğu gibi yine "öznel değil nesnel sinema"ya yakın buluyor kendini. "Fellini, Bertoucci, Bergman gibi büyük yönetmenlerin filmlerini seyrettiğiniz zaman kimin çektiğini hemen anlarsınız" diyor. "Bunlar öznel sinemanın çarpıcı örnekleridir. Bense işin başından itibaren nesnel bir sinemadan yana oldum. Benim bir sinema dilim olsun ama 16 kelimeyle konuştuğum bir dil olsun ve o 16 kelimeyi yakaladıkları anda beni tanısınlar istemedim. Giderek gördüm ki dünya sinemasında da 70'lerden başlayarak bugüne varan başarılı çizgi, nesnel bir sinemayla mümkün olabildi. Yeni teknolojilerin tümünü cesaretle kullanmak da sinemaya bakışımın önemli bir parçası oldu her zaman. O günden bu yana çok değişmedi düşündüklerim."

Eskiden olduğu gibi yegane amacı güldürmek olan filmler çekmek istemiyor artık. Değişen dünyayla birlikte unutulmaya yüz tutan değerleri öne çıkaran, hayatın içinden, sıcak, samimi hikayelerle çıkmak istiyor seyircinin karşısına. ''Anlatmak istediğim hikayeler değişti tabii" diyor

"Dünya değişti. Son 2530 yıl hem dünyada hem ülkemizde büyük acılarla geçti ama bundan sonra sevgi, dostluk, dayanışma gibi unutmaya başladığımız değerlerin öne çıkacağına inanıyorum. Ben de bu değerleri işleyen filmler çekmek istiyorum. Eskiden olduğu gibi sadece güldürmek peşinde değilim. Ülkemin barışa ihtiyacı olacak önümüzdeki yıllarda. Barış adına sanatçıların bir şey koyması lazım ortaya. Ben de bunu yapmak istiyorum. Biraz masalsı filmler olabilir belki. Tıpkı eski Yeşilçam dönemindekiler gibi. Bugün beğenmediğimiz o filmler çok önemli bir görev üstlenmişlerdi. İyiyle kötünün mücadelesinde iyinin galibiyetini görürdük. Çoğu masalsıydı, çoğu bugünkü sinema düşüncesiyle bakıldığı zaman önemsiz gibi görülebilirdi ama bu ülkenin belli bir yere gelişinde çok önemli etkileri olmuştur. Şimdi o filmlerin daha ayakları yere basanlarını yapmaya çalışacağım. İstediğim Alasya'a sorarsanız bir Türk filminin dünya çapında bir ödül kazanına zamanı geldi artık. Hatırlarsanız bunu "Güle Güle"nin gösterime girdiği zaman da söylemiş ve "Güle Güle"yi kast ettiği düşünülerek bir hayli tepki görmüştü. "Oysa o zaman benim söylemek istediğim başka bir şeydi" diyor.

"Zamanlama olarak Türkiye doğru bir çıkış yaparsa birkaç yıl içinde önemli bir festival bulacaktır. Berlin ya da Cannes da olabilir. Ciddi olarak buna ihtiyacımız var, çünkü dünya piyasasına açılmak için markaya ihtiyacımız var. Ayrıca Büyük Reis ne kadar cömert, ne kadar alicenap olduğunu göstermek için yabancı filmler ödülünü hep bu taraflara doğru uzatır, İtalya da zıplar zıplar kapar. Biraz da bu yüzden söyledim zamanı geldi diye. Üstelik bu yalnızca o filme ilişkin bir iddia değildi."

Peki "Rus Gelin"e ilişkin bir iddia olabilir mi deyince, açık yüreklilikle hayır, diyor Alasya. '''Rus Gelin', eğlenceli, sıcak, popüler bir hikaye ve popüler olmak için kesinlikle ucuzlatılmamış bir film" diyor. "Çok doğru bir çabanın başlangıcı. O bakımdan çok önemsiyorum ve sahip çıkılması gerektiğini düşünüyorum. Çok sıcacık bir hikayeyi çok doğru anlattık, diye düşünüyorum. Bu geçecektir seyirciye.

FİLMİ İZLE 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder