22 Ocak 2023 Pazar

 

EJDER KAPANI (2009)

 Yönetmen: Uğur Yücel, Senaryo: Kubilay Tat , Görüntü Yönetmeni: Tolga Kutlar, Müzik: Soner Akalın, Yapım: TMC / Erol Avcı Kurgu: Ulaş Cihan Şimşek, Sanat Yönetmeni: Gülay Doğan, Genel Koordinatör: Güzide Balcı, Reji ve senaryo asistanı: Can Yücel, Yardımcı Yönetmen: Ahmet Uygun, Uygulayıcı Yapımcı: Menderes Demir, Ses Tasarım ve Mix: Burak Topalakçı, Ses: Boris Trayonov, Koordinasyon: Mehtap Köroğlu, Kameraman: Burak Kanbi, Focus Puller: Ahmet Münür Gürsoy, Işık Şefi: Kenan Kolla, Sanat Yönetmeni yrd.: Tolga Pakman, Kostüm Sorumlusu: Şenay Doğan Çıtak, Sponsor Sorumlusu: Billur Özdemir, Gözde Ceyhan, Celal Demir, Adnan Demir, Dövüş Kareografı: Cemil Uylukçu, Hayvan Eğitmeni: Bora Erbek, Ulaşım: Pan Nakliyat, Yapım Ekibi: Aslı Çokok, Seyra Tüysüzoğlu, Ercan Sönmez, Emrah Göçen, Hasan Gündüz, Dorukhan Erdoğdu, Murat Toprak, Neslim Topaloğlu, Onur Kesklin, Kamera Opretörü: Burak Kanbir, 2. Kamera Asit.: Ali Murat Altınışık, 3. Kamera Ast.: Ersin Gök, Focus Puller : Cem Koray Erçilin, Işık Şefi: Kenan Kolla, Işık Asistanları: Kermal Özler, Attila Erdem Ermiş, Burak Parlak, Hamit Uzun, Set Amiri: Adnan Aydın, Set Ast.: Ülgen Bağlar, Muharrem Öztürk, Bora Kaantaylan, Kadir Kazazi, Bahri Uzun

 Oyuncular: Uğur Yücel (Çerkez), Kenan İmirzalıoğlu (Akrep Celal), Nejat İşler (Ensar), Berrak Tüzünataç (Ezo), Ceyda Düvenci (Cavidan Sonay), Ayşe Nil Şamlıoğlu (Ensarın Annesi), Ozan Güven (Remzi), İlker Aksum (Doktor), Sırrı Süreyya Önder (Asayiş Şube Müdürü), Ezgi Mola (Ensar Karısı), Sanem Öge (hemşire), Kemal Topuz (Kötü Adam), Bülent Yaşık, Ahmet Mümtaz Taylan (Müsteşar), Hakan Boyav (Adli Muhabir), Ezgi Mola (Ensar ın Kız Kardeşi), Kadir Kandemir (Kamer), Ayhan Çamiroğlu, Barış Kaçklar (Ensar Kardeş), Adnan Demir (Ensar Baba), Hilmet Kömürcü (okul müdürü), Osman Çamyurdu (Hamit), Barış Küçükgüler (Müsteşarın Oğlu), Doğan Keçin (Hamid adamı), Bülent Keser (Hamit adamı), Banu Coşkun (müsteşar eşi),m Barış Küçükgüler (müsteşar oğlu), Cedren Hindistan (mezardaki Kız), Nuran Paro (yaşlı kadın), Ozan Çapa (uyuşturucu satıcısı), Adil Sak (pavyon koruma), Ahmet Koraltürk (komiser), Uraz Kaygılaroğlu, Bora Koçak, Müdür Yardımcıları: Serdar Çakmak , Erol Yeşilbaş,

 Konu: Komando olarak askerlik görevini yapmakta olan Ensar (Nejat İşler) askerliğini bitirip evine döndüğünde ailesinden kötü haberi alır. Küçük kız kardeşi, eski bir hükümlü ve aynı zamanda bir akıl hastası olan pedofil tarafından tecavüze uğradıktan sonra intihar etmiştir. Ensar bunun intikamını almak isterken yolu cinayet masası baş komiseri Akrep Celal (Kenan İmirzalıoğlu) ile kesişir. Akrep Celal, Ensar’ın intikam almak istediğini bildiğinden nefesini ensesinde hissettirmeye ve onu engellemeye kararlıdır. Diğer yandan baş komiser Abbas (Uğur Yücel) emekliliğine kalan son bir ayını masa başında geçirmek ve mümkün mertebe pavyon şarkıcısı sevgilisi Cavidan (Ceyda Düvenci) ile beraber olmak istemektedir. Afla salıverilmiş pedofiller bir seri katil tarafından korkunç şekillerde katledilirken; baş komiser Abbas, Akrep Celal ve stajyer Ezo (Berrak Tüzünataç) katili durdurabilmek için canlarını ortaya koymaktan çekinmeyeceklerdir!

 Türkiye’de bu işi kotarabilmenin güçlüklerinden sanırım bahsetmeme gerek yok. İşte bu sebeplerden ötürü senelerdir bu konuda önümüze konulmuş iyi bir örnek yoktu. Uğur Yücel, Ahmet Ümit (polisiye roman yazarı) ile birlikte 2001 yılında devlet televizyonunda gösterilen bir televizyon dizisi olan Karanlıkta Koşanlar’ı çekmişti. Sayesinde Ahmet Ümit ve Uğur Yücel’i daha yakinen tanıma şansına eriştiğimiz bu dizi, zamanının oldukça ötesinde bir iş sergilemiş (bir diğer zamanının ötesindeki dizi için “Sır Dosyası – 1999″) ve bu türü sevenler açısından ilginç bir deneyim sunmuştu. Tüm bu bilgileri bir araya getirdiğimizde gün ışığına çıkan şey büyük bir beklentiydi. Sinemada, bir film gösterime girmeden evvel seyircide beklenti oluşturabilmek, onun ilgisini cezp edebilmek oldukça önemlidir fakat bunun bazı handikapları da vardır. En önemlisi, beklenti arttığından seyirci hiçbir şeyden memnun olmayabilir, türe yabancılık çektiği anda bile filmi reddedebilir.Bu ufak eki de yaptıktan sonra aynı minvalde devam edelim. Film çekilmeye başladığından bu yana oldukça ses getirmişti. Bunun birkaç ayağı vardı. En önde geleni erkek egemen oyuncu kadrosunda son zamanlarda gözde olan iki buçuktan üç buçuk aktörün yer almasıydı. Ülkemiz şartlarında Kenan İmirzalıoğlu ve Nejat İşler hem sinemada hem de televizyonun sihirli ekranlarında en çok görülmek istenen aktörlerin başında geliyor. Bunların yanına yine gençlerin hayranı olduğu Ozan Güven montesi ile iki buçuk tamamlanmıştı. En nihayetinde yönetmen koltuğuna oturup, diğer yandan filmin ağır ağabeyi rolünde yer alacağı en başından belli olan Uğur Yücel gibi garip bir şöhrete sahip (filmografisi sanıldığı kadar kalabalık olmasa da, bam teline vuran rollerin ve filmlerin sahibi olması hasebiyle) bir ismin yer almasıyla birlikte serüven başlamıştı. Diğer ses getiren şey ise teaser ve fragmanla ortaya çıkan ve basılı/görsel her türlü yayında oldukça uzun süre yer bulan sevişme sahnesiydi. Ayrıca kovalamaca sahneleri için Fransa’dan özel bir ekibin getirilmiş olması alevi harlamaya devam etmişti.

 Bu kadar övgü dolu sözlerden sonra makaranın dönmeye başlaması gerekiyor zannımca ve sanırım dönecek de. Film makarası dönmeye başlamasıyla yenilikçi sayılabilecek bir şekilde film başlıyor ve… İşte o noktada ucuz bir B sınıfı film havasındaki aksiyon/çatışma sahnesi gözler önüne seriliyor. Bombaların havai fişek misali patladığı bu uzun tutulmuş neye hizmet ettiği filmin sonuna kadar sorgulanacak olan sahneler bittiğinde açıkçası insan “Hayır, olamaz” demekten kendini alamıyor. Neyse ki film çabuk toparlanıyor ve karakterleri tanıma olayına girişiyor. Oldukça etkileyici bir sorgulama sahnesi var. Kenan İmirzalıoğlu’nun oyunculuğunu genel mânâda etkileyici bulmuyor olsam bile bu sahnede parladığını söylemek gerekiyor. Zaten film boyu en parlak oyunculuk bir bu sahnede ve ilginçtir bir de sevişme sahnesinde mevcut. Buradan sonra tempo sorunları olsa bile genel itibariyle derli toplu gidermiş gibi yaparken tekrar yalpalıyor. Filmin sonuna kadar da bu şekilde devam ediyor. Kâh iyi giderken, kâh kötüleşiyor. Yeri geliyor komik durumlara düşüyor.

 Buna yol açan ve film bitene kadar yakanızı bırakmayacak olan “sarkan” kısımlar bir azalıp, bir çoğalırken doğal olarak filmin içine girme kabiliyeti sınırlandırılmış oluyor. Sarkan derken bunu biraz açmam gerek sanırım. Filmde ne amaca hizmet ettiği bilinmeyen çok fazla bölüm var. Karakterin yapısına uymayan, orada olmasına anlam verilemeyen bu sahneler muhtemelen kafa karıştırmak, ilgiyi başka yönlere de çekebilmeyi başarmak için yerleştirilmiş. Lakin amaca hizmet etmiyorlar!

 Hemen bu noktada senaryoya değinmek gerekiyor. Polisiye, cinayet ve gerilim triosundan oluşan sacayakları çok katmanlı bir düzlemde yerleştirilmek istenilmiş. Bu nasıl ki okunduğunda anlamsız ve karışık geliyorsa filmde de aynı şekilde. Filmi henüz izlemediğim zamanlarda bile filmin bilinmezinin senaristi (Kubilay Tat) olduğunu çeşitli ortamlarda dile getirmiştim. Maalesef görülüyor ki endişelerimde haksız sayılmazmışım. Ülkemizde pek örneği olmayan bir türün en önde gelen isimlerinden sayılan Ahmet Ümit kitaplarında da olan bu sorun, anlaşılan dimağımıza yapışmış. Umarım bu kekremsiliğe yol açan sorunu en kısa zamanda çözebilir ve ağzımızı tatlandırırız.

Yönetim açısından da durum çok farklı değil. İçgüveysinden hallice olan bu birleşim oyunculuklardaki “nispeten” iyi olma durumuyla örtülmüyor ama sanat yönetimi ve makyaj konusundaki mükemmele yakın işler sayesinde durum kotarılabiliyor. Hemen beri yanında ise görsel anlamda tam bir bilindik ortam yaratılmış. Klostrofobik olsun denilerek güneşi saklayan ve bizi ağlayan gökyüzüne mahkûm eden film aslında doğru tercihi yaparken, bunu çeşitlendiremediği ve cinayetlerdeki atmosferlerde çok yakın bir tadın ötesine geçemediği için ortaya Uğur Yücel’in yönettiği bir Türkişi Seven (Yedi) çıkmış. Bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğuna dair tam net bir duyumsama yaşayamıyorum açıkçası. Ne de olsa oradaki ortamın en benzer şekliyle yaratılmış olması bile filmin işleyişine önemli ölçüde yarar sağlıyor ve daha önemlisi genel mânâda sırıtmıyor. Bu yüzden bunu görmezden gelmek mümkün ama aklımızın bir köşesinde yer alması zaruri. Bizi bu ortamdan mümkün mertebe kurtaran etmenin müzikler ve dış sesler (bazı noktalarda rahatsız etse bile) olduğunu da eklemek gerekiyor. Değinemediğim bir eksik nokta kaldı. Etnik olarak ülkemiz oldukça çeşitli ama gelin görün ki filmlerde belli kalıptaki vatandaş tiplemeleri dışına çıkılamıyor. Antepli komiser tiplemeleri niyeyse bana baygınlık geçirtiyor. Bu bakımdan Abbas başkomiser başlangıçta enteresan bir profil çizerken, Uğur Yücel’in garip bir tonda seslendirme yapması ve hatta arada yapmaması neticesinde o karakter de güme gidiyor. Sesine hakim olabilme noktasında Kenan İmirzalıoğlu’nu bir kez daha takdir ettim. Film ara verdiğinde acaba bu adama fazla yükleniyor ve yeteneğinin kısıtlı olduğunu düşünürken hata mı ediyorum diye hayıflanmaktan geri durmadım. Yine de görüşüm hâlâ ortalama bir oyuncu olduğu yönünde.

 Saraydan kız, önümüzden ziyafet kaçırmaca:

Karma türü ve sonuna kadar çarpık işleyen dişlileriyle Amerikan/Türk kırması ilerleyen filmi her şeye rağmen kabullenmeye hazırdım aslında. Vurucu ve/veya zeki bir sonla tam bir “doyumsama” yaşamam işten bile değildi. Lakin bu ortaya çıkmıyor, tam tersine türün takipçileri tarafından filmin orta kısımlarında tahmin edilebilen bir sona doğru adım adım ilerliyor… Makûs talihin bacağını kıramayanlar arasına adını yazdırmış oluyor. Bunun sonucu olarak masada envai çeşit yemek varken, seyirci olarak doymadan güzel bir müzik eşliğinde alelacele masayı terk etmek zorunda kalıyoruz. Neyse ki hala sinemalarda “frigo” satılıyor da ağzımızı tatlandıracak bir şeyi filmin sonunda bile olsa yiyebiliyoruz .

 Aslında özel ilgimden ötürü söyleyebileceğim daha çok fazla söz var ama bunun yerine burada son birkaç cümle ile noktayı koymak daha iyi olacak gibi. Gerilim, polisiye ve seri cinayet konusuna ilgi duyanlara filmi görmelerini tavsiye ederim. Lakin türe ilgi duymuyor, üstelik kan ve vahşetten rahatsız oluyorsanız bu filmin size göre olmadığını söylemem lazım. (Suat Demirel, www.bakiniz.com)

FİLMİ İZLE 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder