20 Ekim 2024 Pazar

KENDİME İYİ BAK (2014)

 

Yönetmen Ruhi Yapıcı, Serhan Arslan Görüntü Yönetmeni Jeff Dollen Yapım: Uğur Film Kurgu: Erdinç Özyurt, Sanat Ekibi: Kadir Yetkin,


Oyuncular: Aslı Tandoğan (Begüm), Begüm Birgören (Yeşim), Onur Öztürk (Emre), Zamire Zeynep Kasapoğlu, Selin Altay, Gökçe Özyol, Nilgün Kasapbaşoğlu,


Konu: Emre (Çağdaş O. Öztürk) ve Ye
şim (Begüm Birgören), düğünlerine bir hafta kala yoğun bir hazırlık içerisindedirler. Emrenin düğün öncesi davetiyeleri vermek için gittiği bir arkadaş toplantısında, eski sevgilisi Begüm'ün (Aslı Tandoğan) tekrar hayatına girip aklını karıştırmaya başlamasıyla Yeşim'le arası açılmaya başlar. Üstelik Begüm bu kez yanında Emre'nin hiç bilmediği sırları ve süprizleri de getirmiştir. Zamanı bu kadar daralırken, aşık olduğu iki kadının arasında kalan Emre'yi hiç tahmin etmeyeceği bir sınav beklemektedir.


Kendime İyi Bak”: Fazla gizem karın doyurmaz

“Issız Adam”ın (2008) tutmasıyla mı sayısı arttı bilinmez. Ama modern şehir insanının arasına sızan, genelde üstorta sınıfı ya da orta sınıfı gözlemleyen ticari aşk filmleri  karşımıza çıkmaya başladı. Bunlar arasında “Aşkın İkinci Yarısı” (2010) hikaye kurgusuyla oynaması, “Aşk Tesadüfleri Sever” (2010) ise reklam/video klip estetiği damarıyla bir yol açtı.

Bu yıl içinde çekilen “Bi Küçük Eylül Meselesi”nden (2014) sonra “Kendime İyi Bak” (2014) da bu ikisinin yapılarından besleniyor. Hikaye kurgusuyla oynarken eski aşk ile yeni aşkı orta noktada kesiştiren bir reklamcı öyküsüne uzanıyor. Onun dünyasına bakarken de siyahbeyaza da meyleden oynanmış renklerle görsel yapısını oluşturuyor. Adeta parlak perde geçişi izlenimi bırakan bir kurgu efektiyle, laytmotifiyle göz alıyor. Aslı Tandoğan, Begüm Birgören gibileriyle de bir ‘balmumu müzesi’ açmaya çabalıyor.

Aslında filme Çağdaş Onur Öztürk’ün ‘pis sakalla, rahatlıkla ve dağınıklıkla karizma yapma’ ötesinde bir tercih getirdiği söylenemez. Birgören, adeta ‘iyi model’ ya da ‘şöhretli dizi yüzü’ olduğu için seçilmiş. Aslı Tandoğan ise zaman zaman seyirciyi yeteneğiyle ayağa kaldırıyor. Ama “Bi Küçük Eylül Meselesi” gibi gizemine inandırabilen bir iş canlanmıyor.

Oyuncu arka planlı Serhan ArslanRuhi Yapıcı ikilisi senarist, görüntü yönetmeni, kurgucu tutarak aslında alçakgönüllü davranmışlar. 90 dakikada ‘kalp’imizi sürekli alarmda tutan bir duygusaldram kotarmak için kolları sıvamışlar. Ancak dramatik yapıyı gizeme yönlendirirken, flashbacklerde kaybolmuşlar. Dramatik çatırdamalarla yüzleşmek özdeşleşme sürecini zedelerken heyecan aşılamayı da zorlaştırıyor. Hatta bir erkek ile iki kadının yer aldığı gelgitlerle dolu ‘aşk üçgeni’, sadece özündeki ‘acı’ dolu taraflarıyla ayağa kalkabiliyor.

Bir süre sonra görüntülere ve malzemeye bakmak istiyoruz. Doğrusunu söylemek gerekirse siyahbeyazdan renkliye uzanırken serbest takılan ‘renk işleme/düzeltme’ sürecinin abartılması fazlasıyla göze batıyor. O koltuğa getirilen Amerikan video filmi arka planlı görüntü yönetmeni Jeff Dollen da ikinci sınıf bir reklam yönetmeni katkısı vermiş. Zira her sahnede renklerin sürekli değişmesinin filmin dinamizmine, konformist tiplemelerine veya sevgi yüklü tonuna herhangi bir faydası olmuyor. Aksine boşa boyanmış kareler zamanla bizi yormaya başlıyor. Bu noktada Claude Lelouch’un aşk filmi başyapıtı “Bir Kadın ve Bir Erkek”ta (“Un Homme et Une Femme”, 1966) siyahbeyaz ve renkli pelikülü kullanma, ayrıştırma özenine aklımız gitmiyor değil…

İkili, oyunculardan performans alırken ‘mizansen kurma’ konusunda beceriksiz duruyor. Senaryonun aşamaları ise hiç de sahici ayraçlarla seyirciyi ayağa kaldıramıyor. Böylece izlerken kare kare veya güzel oyunculardan keyif aldığımız ama sinemasal açıdan içine giremediğimiz bir iş canlanıyor. Evlilik, doğum, bebek, anne gibi kavramların reenkarnasyona, dostluğa, mateme uzanan sürprizli süreçleri inandırıcı olamıyor. 90 dakikanın olası ‘enerji’sine uyum sağlayamıyor.

Oyuncuyönetmenler belli ki dramatik yapının da göstere göstere olmasa da gizli kurallarla bizi etkisi altına alması gerektiğini unutmuşlar. Kendilerini alımlı görüntüye, rengarenk dünyaya kaptırmışlar. Reklam estetiğini ciddiye almamışlar. Geçmişi araştırırken çıkan kitsch ‘animasyon kuş’ da dahil olmak üzere her şey ‘gizem olsun diye rastgele bağlanmış’ gibi duruyor. Reklam ofisindeki yan karakterlerden arkadaşlarla muhabbetlerdeki hikaye kurgusu hamlelerine kadar… ArslanSarıcı ikilisi flashbackleri idare etmenin sürekli bir es koyup seyirciyi hayrete düşürmek olduğunu düşünmüşler. Ama işin aslı karakterlerin ilişkilerini, zeki mizansenleri, kurgu hamlelerini veya nokta atışı diyalogları araya sokarak sinemasal bir sonuç almak olmalıydı. (Kerem Akça/ Habertürk)

 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder