18 Kasım 2024 Pazartesi

CEM KARACA’NIN GÖZYAŞLARI (2024)

 

*

  Yönetmen:  Yüksel Aksu, Senaryo:  Onur Böber, Senarist Özden Uçar, Emrah Saltık, Müzikler: Cem Öget Besteci, Ticari Yapımcı: Özgür Tari Yapım: Aytaç Ağdağ, 

      Oyuncular: İsmail Hacıoğlu (Cem Karaca), Fikret Kuşkan ( Mehmet Karaca), Yasemin Yalçın (Toto Karaca), Melisa Aslı Pamuk, Meral , etinkaya, Buçe Buse Kahraman, Melisa Döngel,Alper Saldıran, Kubilay Tunçer

    Konu: Cem Karaca’nın Gözyaşları, 8 Şubat 2004 yılında hayata veda eden, “Tamirci Çırağı”, “Namus Belası”, “Bu Son Olsun”, “Resimdeki Gözyaşları” gibi birçok esere imza atan Anadolu rock müziğin efsane ismi Cem Karaca'nın hayat hikayesini konu ediyor. Müzik kariyeri ve özel yaşamıyla ilham veren isimlerden olan Cem Karaca'nın hayatının bilinmeyenlerinin anlatıldığı yapımda, müzikle geçen elli sekiz yıllık bir ömrün içindeki büyük başarılar, çatışmalar, aşklar ve iniş çıkışları gözler önüne seriliyor.

     & İsmail Hacıoğlu günümüzün en yetenekli oyuncularından biri, Kıvanç Tatlıtuğ mu İsmail Hacıoğlu’mu deseniz kesinlikle Hacıoğlu’nu seçerim. Yeteneğinin verdiği müthiş bir karizması var Hacıoğlu’nun… Rol aldığı her işin hakkını da fersah fersah veriyor. Yakışıklılık, güzellik, çirkinlik gibi göreceli kavramların gölgesinde kalmayacak kadar iyi bir oyuncu. Bu parantezi de kapattıktan sonra "Cem Karaca’nın Gözyaşları"nı konuşmaya başlayabiliriz.

    Öncelikle yerli biyografilerimizin en büyük hatası, sanatçının hayatını beşikten mezara anlatma gafletinde bulunması. Deneyimli yönetmen Yüksel Aksu bu tuzağa düşmüyor ve müzisyenin ilk gençliğinden, 80’li yılların sonundaki Türkiye’ye dönüşüne kadar olan süreyi merkezine alıyor. Bu süreçte de ailesiyle, özellikle de babasıyla olan ilişkisi yakın markajda… Aile ilişkilerine paralel olarak genç Karaca’nın batının etkisinden çıkıp -özellikle askerliği sürecinde- yüzünü Anadolu’ya dönmesi ve sonrasında yükselişe geçen politik duruşuna da değiniyor. Ancak sanatçının Kanlı 1 Mayıs olarak da bilinen Taksim’deki 1977 olayları ve 1 Mayıs marşı sonrası ülkeden gitmesine yol açacak ve uzun yıllar sürgün hayatı yaşadığı Almanya süreci tahmin edilebilir sebeplerden oldukça üstü kapalı hatta deyim yerindeyse yüzeysel işlenmiş. Karaca’nın gurbette geçirdiği 10 yıla yakın sürede sadece otel odasında içip ağladığın düşünmek protest kimliğine biraz haksızlık olmuş. Zira sanatçının o dönemde Türkiye’den sürgün edilen Selda Bağcan, Melike Demirağ gibi isimlerle yakın temasta olduğunu biliyoruz. Bu filmde gösterilemese bile izledikten sonra genç kuşağın merakını cezbederse bu dönemi araştırabileceği ziyadesiyle kaynak bulunuyor. En azından buna vesile olabilme ihtimali bile sevindirici.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder