28 Nisan 2015 Salı

YAYLA KARTALI (1944)

Yönetmen Muhsin Ertuğrul
Senaryo:
Necdet Mahfi Ayral
(Faruk Nafız Çamlıbel ‘in aynı adlı bir oyunundan)
Operatör
Yuvakim Filmeridis
Yapım
Halk Film /Fuat Rutkay
Yönetmen Yardımcısı:
Necdet Mahfi Ayral, Prodüksiyon Amiri: Sadık Tarlan,
Dekor: Adnan, Rahmi ve Celal, 
Makyaj: Müfit Kiper, Rıza Tüzün,
Giysi: N. Nihat, 
Mobilya: Osman Erdem
Müzik: Sadettin Kaynak
Ses Mühendisi: Osman İpekçi, 
Kurgu: Muhsin Ertuğrul, 
Dublaj Yönetmeni: Mahmut Moralı
Jenerik: Suavi

Oyuncular: Hadi Hün (Reşit), Cahide Sonku (Nermin), Vasfi Rıza Zobu (Hacivat Hasan), Mahmut Moralı (Refik), Necla Sertel (Hatice Yenge), Perihan Çakıl (Tedü) (Melek), Nevin Seval (Nes- teren), Süavi Tedü (Turgut), Gülistan Güzey (konsümatris), Reşit Baran (hacı ağa), Yaşar Nezihi Özsoy, Mümtaz Ener ve Behzat Butak


Çekim yeri: Bursa, Muhittin Paşa Çiftliği; İstanbul, Stüdyo ve Şehir Komedi Tiyatrosu
İlk gösterim: IS Aralık 1945, İpek ve Saray sinemaları, İstanbul


 Konu: Reşit, yengesi Hatice ve yeğeni Melek'le yarı hissesine sahip olduğu bir çiftlikte yaşamaktadır. Ama gözü işte değil, türkü çağırmada, hissi düşler kurmadadır. Bir gün çiftliğe, arabaları yolda kazaya uğramış Salaş Tiyatrosu oyuncuları düşer. Reşit'teki ses güzelliğine hayran olurlar. Reşit de kumpanyada bulunan Nermin'e ...

Çiftlikten ayrılırken Nermin, Reşit'i kasabadaki konserine çağırır. Reşit kasabaya gidnice Nermin'le görüşür ve onlara katılmaya karar vererek çiftlikten ayrılır.
Bir süre taşralarda çalıştıktan sonra kumpanyanın başında bulunan ve kendisini seven Hacivat Hasan'ı bırakan Nermin, Reşit'i İstanbul'a getirir; bazı çevrelere tanıtır. Reşit'in sesi İstanbul için ilginç, söylediği türküler yepyenidir. Reşit İstanbul'da tutulur. 'Yayla Kartalı' diye anılır. Büyüyen bir çığ gibi ünü artar.
Nermin sanatını bırakmış, onu yetiştirip tanıttıktan sonra Reşit'in gölgesinde yaşamaya razı olmuştur.


Hacivat Hasan ölmüş, kumpanyası dağılmıştır. Bir gün Refik, Nermin'i ziyaret ederek, şimdi çevresi bulunan bir ünlü kişi olduğuna göre Reşit'in kendisine bir iş bulmasını rica eder; bu arada Nermin de bahtsız olduğunu, Reşit'te aradığını bulamadığını anlar. Reşit eve gelince Refik'le görüşür ve ona bir barda şef-garson olarak iş bulur.


Reşit sosyeteyle tanışmış, bu arada, zengin Nesteren hanımefendiyle ilişki kurmuştur. Nesteren' in yaptığı bir tartışma sonucu kıskanç nişanlısı Turgut'tan ayrılmış, Reşit'le düşüp kalkmaya başlamıştır. Reşit artık eve ya çok geç gelmekte ya da hiç gelme-mektedir. Bir gün Nermin'i ziyaret eden Nesteren, Reşit'i tamamen bırakması için ona yüklüce bir para teklif eder. Ama Nermin, Nesteren'e her şeyin parayla satın alınamayacağını öğretir. Reşit eve döndüğü zaman bu durumu kendisine açıklar ve onu, gerçek değerine, bir paraya sattığını söyler. Bundan sonra da evden ayrılır ve gider, Refik'in şef-garson olduğu 'Beyaz Tavşan' barında şarkıcılık yapar; kendini içkiye verir.


Geçirdiği hayat, aslında müzik dağarcığı zayıf, yetenekleri sınırlı olan Reşit'in gittikçe sö nmesine ve aranmamasına sebep olur. Bu durumda Nesteren de ondan so-ğur. Artık piyasanın aranmayan bir sanatçısı haline gelen Reşit de ondan kopar ve onu eski nişanlısına bırakır.


Yaptığı büyük yanlışlığı anlayarak Refik aracılığıyla barda Nermin'i bulur. Ama artık çok geçtir. Nermin onun kendisinden umudunu kesmesi için ilk defa korısümasyon yapmak üzere bir masaya yönelir ve Reşit'e de köye dönme-sini salık verir. Reşit, Nermin'in sözünü tutar ve köyüne dönerek yengesine ve ilk göz ağrısı Melek'e kavuşur


► Ona.. “Şehir Tiyatrosunun geçen seneki devlet kuşu" desek daha doğru olur. Çünkü geçen tiyatro mevsiminde en çok oynanan piyes .. Yayla Kartalı " olmuştu.


Dram Tiyatrosunun aylarca dolup dolup boşalmasına rağmen.. Yayla Kartalı"nı gördüğü rağbete pek de layık bulmayanlar vardı. Bunlardan biri de benim! Bir sanat eseri için en iyi notun bol seyirci ve alkış toplayabilmek olmadığı inancındayım. Bu ölçüye vurursak nice kötü eserler, şaheser olur, çıkar. Misal ml istersiniz? En büyük muharrirlerimizin romanları üç, beş bin taneden fazla basılamıyorken, aşağılık aşk ve macera romanlarının üçüncü, dördüncü, beşinci baskılarını gördüğümüzü hatırlayınız. Beyaz perdede de kötü Arap filmlerinin ve mesela Aşkın Göz yaşları'nın en çok para kazandıran film olduğunu düşününüz….


…..Dram, komedi, sanat. Bunlar hep laf!.. Bizde, bizim yüzde seksenimizin içinde yaşayan tiyatro; tuluat tiyatrosudur. Halk hala sahnede Kel Hasan'ı arar. Öyle ise gelsin bir tuluat tiyatrosunun elemanları!. Onları almış. Birinci perdenin ikinci ve üçüncü tabloları tamamen bu hava içindedir. Hatta rejisör de aynı havayı tamamlamak için olacak, sahnede dekor yerine daha çok resimli perdeler kullanmıştı…


…. Buyrun!. Başlıyor!.. Sahnede bir roman seyredeceksiniz. Hem gülecek, hem ağla-yacaksınız!.. Üç fasıl, dokuz tablo!. Başlıyor!..
Hakikatte bütün eserde "tiyatro olan iki tablo vardır. Ama sahiden çok muvaffakiyetli iki tablo: İkinci perdede Nestren'in evinde ve ondan sonra Yayla Kartalı'nın evinde geçen tablolar! istifade edeceği için, böyle bir gerileme beklenemez. Mevzuu biliyoruz. Artistleri. tanıyoruz. Rejisör malumumuz. İmkanlar da meçhulümüz değil. Şu halde Yayla Kartalı'na, görmeden, vereceğimiz ilk not, "Şimdiye kadar yapılan Türk filmlerinin en güzeli” .. demek olacaktır.


Piyes olarak Yayla Kartalı kusurlu bir eserdi. Fakat bu Sahne Romanı filme alınırsa, bir senaryo için fevkalade kıymetli pasajları olan mükemmel bir mevzu taşıyordu.


Nitekim Yayla Kartalı’nın bu meziyeti iş adamlarının gözünden kaçmadı. Yayla Kartalı Halk film müessesesi tarafından filme alındı. Rejisör yine Muhsin Ertuğrul'dur. Piyeste oynayan artistlerden çoğu da rollerini muhafaza ediyorlar. Yalnız tuluat tiyatrosu komedi rolünü yapmış olan Talat Artemel'in yerine "Vasfi 'Rıza Zobu, Turgut rolünü yapan Kani Kıpçak'ın yerine Suavi Tedü ve Nestren rolünü oynayan Nevin Akkaya'nın yerine Nevin Seval oynuyor.
Mühim değişiklikler bunlar. Yayla Kartalı piyesini çok beğenmiş olan halkın filmini daha çok beğeneceğine şüphe yoktur.


Bilhassa çoktandır beyaz perdede görünmeyen Vasfi Rıza'nın, hem de bize en sempatik gelecek bir rolde, yeniden ortaya çıkışı kuvvetli bir kozdur. Nihayet kamera, tiyatro sahnesi gibi bütün salonu birden değil de, zaman zaman ve yer yer gözlerimizin önüne sereceği için Cahide, Hacıağaların şaklabanlığı altında ezilmeyecek onlar da ayrıca seyredilmek fırsatını bulmak bahtiyarlığına ereceklerdir.

Filmciliğimizde en acınacak nokta, bu işe her girenin en baştan başlayışı, yani kendisinden evvel bu alanda çalışmış olanların tecrübelerinden istifade edip işi onların getirdiği noktadan ileri doğru götürmeyişleridir. Son zamanlarda gördüğümüz yerli filmlerde bizi en çok üzen bir takım pek iptidai ve basit hatalara düşüşlerdir. Şimdiye kadar en çok film çevirmiş rejisörümüz olan Muhsin Ertuğrul'dan, hiç değilse kendi tecrübelerinden bol bol istifade edeceği için, böyle bir gerileme beklenemez. Mevzuu biliyoruz. Artistleri. tanıyoruz. Rejisör malumumuz. İmkanlar da meçhulümüz değil. Şu halde Yayla Kartalı'na, görmeden, vereceğimiz ilk not, "Şimdiye kadar yapılan Türk filmlerinin en güzeli” .. demek olacaktır. (Rakım ÇALAPALA "Yıldız 1 Kasım 1945, Sayı 162 Cilt:14)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder