4 Kasım 2015 Çarşamba

SANA LAYIK DEĞİLİM (1965)

Senaryo ve Yönetmen: Osman F. Seden
Kamera: Necati İltaç
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Kemal Film / Osman F. Seden,


Seslendiren: Tuncer Aydınoğlu, Set Amiri: Hasan Nurdan; Yön.Asistanı: Zafer Davutoğlu; Kamera Asistanı: Uğur Duru; Işıklar: İlhan Aslım; Montaj: Arif Özalp; Senkron: Taner Oğuz; Negatif Montaj: Ali S. Berkan, Osman Bilen; Laboratuvar: Mihail Skarpedis, Recai Karataş; Prod. Temsilcisi: Adnan İrkut, Ar Direktör: Yüksel Tanık

(Kemal Film Platosu'nda Çekilmiş, Acar Film Stüdyosu'nda Seslendirilmiştir)

Oyuncular: Türkan Şoray (Türkan), Sadri Alışık (Osman), Önder Somer (Ekrem), Gülbin Eray (Sevda Sümer), Cahit İrgat(Hasan), Nubar Terziyan (Doktor), Hüseyin Peyda (Savcı), Mümtaz Ener (Kadir), Selahattin İçsel (Ali Efendi) Leman Akçatepe (Teyze), Celal Ersöz (Üsteğmen), Memduh Alpar (Memduh Bey), Aziz Basmacı (taksideki yolcu), Feridun Çölgeçen (Galeri sahibi), Ali Seyhan (Hasan’ın adamı), Erdoğan Seren, Haydar Karaer (Hasan’ın adamı), Mustafa Dağhan, Hüseyin Zan (Polis), Lütfi Engin, Abdullah Ferah,


Konu: Türkan’ın göz ameliyatında bulunacak olan Osman’ı tanıyoruz. Özverili, güler yüzlü bir taksi şoförü. ‘Cames Bont’u kullanırken ne denli delişmense, sevdiği kıza aşkını söylemede öylesine utangaç. Yanıp tutuştuğu Türkan’a sevgisini, o da filmin sonunda şu şekilde söyleyebiliyor “Beni olduğum gibi, bu çocuk ruhumla, seni yalnız seni seven kalbimle ve cebimdeki şoför ehliyetimle kabul ediyor musun?” ‘Analık, babalık, kardeşlik, hocalık ne varsa bende gördü’ dediği kardeşi Ekrem sonradan sorumsuz ve kötü alışkanlıkları olan biri oluyor. 


Bir gün, Ali Efendi Dayı, Osman’dan kızı Türkan’ı acele Ankara’ya sınava götürmesini ister. “Ertesi gün, verdi imtihanı atladı arabaya. Yahu, kız değil afet be. Hani giderken uçuyorduk ya abi, dönüşte kaplumbağa. Böyle, 30-40 kilometre diyorum. ‘Niye’ diye sordu birkaç kere. Bozuk mozuk dedik, yersen tabi. Yol bitecek diye ölüyo-rum abi.” İstanbul’a döndükten sonra 3-5 gün kendine gelemez. “Ya buram yanıyor abi.. Yahu, trafik polisini Türkan görüyorum, iyi mi. Sebepsiz yere doluyor gözlerim. Ne yemek ne içmek. Durup dururken bir ağlama. Ölüyorum be.” Tam ‘Nerime Kadir’ ve ‘Mahmut Mesat Bozkurt’ tan ‘bütün fiyakalı lafları ezberleyip’ Türkan’a açılacakken Askerlik Dairesi’nden ‘45 günlük tekamül kursunun celbi’ gelir. “Kurs, takar mı aşkı maşkı. Hadi ben Ciheti Askeriye’ye.” Bir gemideki kısa süren askerliği sırasında şoförlük yapması için, Ekrem’i Ali Efendi Dayı’ya önerir. Türkan’ın hasretiyle geçen günlerden sonra kahveye geri geldiğinde eline bir davetiye tutuştururlar ;
Ekrem, bir türlü uzaklaşamadığı Sevda ve patronu Hasan’la Avrupa’ya gitmek istiyor. En ufak bir üzüntü duymadan, nişanlısı Türkan’ın parasıyla aldığı son şeyi, garajı, Memduh Bey’e satarak elde ettiği parayla Hasan’a ortak olur. 


Düğünde bir gün önce de, genç kızı bir otomobil kazası(!) ile ortadan kaldırmak ister. Türkan ‘mucize kabilinden’ hafif yaralarla kurtulur ama güzel gözleri Ekrem, Sevda ve Hasan’la Almanya’ya gider. Türkan için zor, Osman için daha zor günler başlar. Ekrem’den geliyormuş gibi, mektuplar yazar, yazdırır. Göz ameliyatı için arabasını satar. Filmin sonunda, Türkan, bir seçim yapıyor. İkinci ameliyat sonrası.. Osman’la, günlerdir onun çırpınmasına tanık olan Doktor’un konuşmaları.. Doktor ; “..Bu kız nen oluyor senin?” Osman ; “Şey, kardeşimin nişanlısı.” Doktor ; “Yalnız o kadar mı?” Osman; “Hı?” Doktor; “Göz Doktoru sadece ameliyat yapmaz oğlum. İnsanın gözünün içine baktı mı, içinden geçeni de anlar bazen. İnşallah, içerdeki de gözleri açıldığı zaman karşısı-daki gencin gözlerine bakıp kalbini okumak duygusunu kazanır.” (Murat Çelenligil – sinematürk veri tabanı)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder