Yönetmen: Nejat
Okçugil
Senaryo: Vecdi Uygun
Kamera: Mehmet Ali Özdemir
Yapım: Site Ticaret / Nejat
Okçugil
Oyuncular:
Sadri Alışık, Turgut Özatay, Çolpan
İlhan, Diclehan Baban, Talât Gözbak, Mualla Sürer, Ali Ekdal, Cevat Kurtuluş,
Mürüvvet Sim, İsmet Ay, Renan Fosforoğlu, Muzaffer Yenen, Nermin Özses, Ali
Demir, Özcan Yiğitmen, Enver Kundem, İhsan Küçüktepe, Küçük Oyuncu: Yeşim
Okçugil, Konuk Sanatçılar: Nebahat Çehre, Zeki Müren, Sema Özcan, Esen Püsküllü
Konu: Okmeydanı. Eğri büğrü bir sokakta 21
numaralı ev. Küçücük bahçeli ve tek odalı. Duvarda camı isli bir gaz lambası.
Bir köşede peynir zeytin gibi yiyeceklerin saklandığı tel dolap. İçinde, çok
gerekliymiş gibi, evin erkeği için bir şişe de rakı var. Su, evin biraz
ilerisindeki mahalle çeşmesinden kovalarla getiriliyor. 6-7 yaşlarında cin gibi
bir kız, Fatoş, hastalıklı annesi Aysel ve (iyi bir özelliğini bulmakta güçlük
çektiğimiz) üvey babası Turgut bu evde yaşıyorlar. Anne, o hasta haliyle,
varsıl ailelere dikiş dikmektedir. Aysel; "Yine kumar oynadın değil mi?
Aylardır boş geziyorsun. Çalışmadığın gibi, benim kazancımı da elimden alıyor,
biz burada aç beklerken, sen bizim nafakamızı kumara yatırıyorsun. Kocam
öldükten sonra karşıma çıkmasaydın.."
Turgut; "Kes sesini be
nankör kadın. Evime geldiğiniz zaman açlıktan nefesiniz kokuyordu. Seni kendime
aldıysam acıdığımdan aldım. İşinize gelmezse defolur gidersiniz..Hem, yarından
itibaren bu velet de çalışsın 3-5 kuruş getirsin."
Turgut'u film boyunca ya
Fatoş'u döverken ya Aysel'e bağırırken ya da içki içerken görüyoruz. (Bir de,
filmin sonunda Gariban'ı bıçaklamak isterken Gazinocu Ali'yi yaralayacaktır.)
Her gecenin bir sabahı olduğu gibi bu sokağın da bir Gariban'ı vardır.
Bir elma
şekercisi. Müşterilerine söylediği doğaçlama manileri, (siyah beyaz filmde
bile) kırmızı kırmızı elma şekerleri, o günlerin modasına uygun bol paça
pantolonu, denizci şapkası, çok güzel çaldığı ve ikide bir borç aldığı para
için Gazinocu Ali'ye rehin bıraktığı (bu parayı hep başkalarının sorunlarını
çözmekte kullanır) mızıkası ve Sadri Alışık'ın içimize işleyen sesi ile
mahallenin ikinci güneşi gibi. Evde, sokakta, nerede olursa olsun onun sesini
duyduğunda Fatoş'un yüzünde güller açıyor. Gariban; "Yahu Fatoş abla,
sende bir değişiklik var… Öteki çocuklara benzemiyorsun. Durgunsun,
üzüntülüsün. Senle arkadaş olalım mı? Ben de fakirim, kimsesizim ama boş vermişim
dünyaya. Değmez be arkadaşım. Sen de benim gibi ol. Dert etme kavanoz dipli
dünyayı."
,Beraber çalışmaya
başlarlar. Gariban mızıka çalıp Fatoş dans ederken elmaşekeri satarlar.
Ama ‘Askerin Dönüşü’ (1974)
filmindeki Refik Kemal Arduman'ın da söylediği gibi "Hayat bu, elden ne
gelir", bazen üzüntülü günler de vardır.
Bu günlerde başlarına
gelmedik kalmaz. Zabıta, camı kırık diye tezgâhlarına el koyar. Para gelmeyince
de, Turgut ana kızı evden kovar. Komşuları Hanife hanıma sığınırlar. Zaten pek
de sağlıklı olmayan Aysel, bir gün, hastaneye yatmak zorunda kalır. Fatoş'u
evine alan Gariban da sıkıntılı. Birikmiş kiraları 'üç güne kadar' ödemezse ev
sahibi evden çıkaracak.
Gazinocu arkadaşı Ali de o
günlerde 'artist angaje edecek parası olmadığından' yakınmaktadır. İki
Gariban'ın şarkılarını duyunca onları gazinosunda işe alır.
İyileşip hastaneden çıkan
Aysel, bir yandan nerede olduğunu bilmediği kızını diğer yandan bir iş bulmak
zorundadır. Bir rastlantıyla Ali'nin gazinosunda bulaşıkçı olarak çalışmaya
başlıyor. Garibanlar sahnedeyken karşılaşırlar. Beraberlikleri yaşam boyu
sürecektir.
"Gariban, sen de
ayrılma bizden. Üçümüz beraber olalım. Annemi anne olarak seviyorum. Seni
Gariban… Bir başka sevgi var içimde sana karşı. Tarif edemeyeceğim bir sevgi bu.
Bir arkadaş, bir akraba ne bileyim Gariban, bir baba sevgisi gibi bir şey
bu."(Murat Çelenligil – Sinematürk Internet veri tabanı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder