Powered By Blogger

27 Ocak 2018 Cumartesi

TALİHSİZ YAVRU “FATOŞ” (1970)

Yönetmen: Nejat Okçugil
Senaryo: Vecdi Uygun
Kamera: Mehmet Ali Özdemir
Yapım: Site Ticaret / Nejat Okçugil

Oyuncular: Sadri Alışık, Turgut Özatay, Çolpan İlhan, Diclehan Baban, Talât Gözbak, Mualla Sürer, Ali Ekdal, Cevat Kurtuluş, Mürüvvet Sim, İsmet Ay, Renan Fosforoğlu, Muzaffer Yenen, Nermin Özses, Ali Demir, Özcan Yiğitmen, Enver Kundem, İhsan Küçüktepe, Küçük Oyuncu: Yeşim Okçugil, Konuk Sanatçılar: Nebahat Çehre, Zeki Müren, Sema Özcan, Esen Püsküllü

Konu: Okmeydanı. Eğri büğrü bir sokakta 21 numaralı ev. Küçücük bahçeli ve tek odalı. Duvarda camı isli bir gaz lambası. Bir köşede peynir zeytin gibi yiyeceklerin saklandığı tel dolap. İçinde, çok gerekliymiş gibi, evin erkeği için bir şişe de rakı var. Su, evin biraz ilerisindeki mahalle çeşmesinden kovalarla getiriliyor. 6-7 yaşlarında cin gibi bir kız, Fatoş, hastalıklı annesi Aysel ve (iyi bir özelliğini bulmakta güçlük çektiğimiz) üvey babası Turgut bu evde yaşıyorlar. Anne, o hasta haliyle, varsıl ailelere dikiş dikmektedir. Aysel; "Yine kumar oynadın değil mi? Aylardır boş geziyorsun. Çalışmadığın gibi, benim kazancımı da elimden alıyor, biz burada aç beklerken, sen bizim nafakamızı kumara yatırıyorsun. Kocam öldükten sonra karşıma çıkmasaydın.."

Turgut; "Kes sesini be nankör kadın. Evime geldiğiniz zaman açlıktan nefesiniz kokuyordu. Seni kendime aldıysam acıdığımdan aldım. İşinize gelmezse defolur gidersiniz..Hem, yarından itibaren bu velet de çalışsın 3-5 kuruş getirsin."
Turgut'u film boyunca ya Fatoş'u döverken ya Aysel'e bağırırken ya da içki içerken görüyoruz. (Bir de, filmin sonunda Gariban'ı bıçaklamak isterken Gazinocu Ali'yi yaralayacaktır.) Her gecenin bir sabahı olduğu gibi bu sokağın da bir Gariban'ı vardır.

Bir elma şekercisi. Müşterilerine söylediği doğaçlama manileri, (siyah beyaz filmde bile) kırmızı kırmızı elma şekerleri, o günlerin modasına uygun bol paça pantolonu, denizci şapkası, çok güzel çaldığı ve ikide bir borç aldığı para için Gazinocu Ali'ye rehin bıraktığı (bu parayı hep başkalarının sorunlarını çözmekte kullanır) mızıkası ve Sadri Alışık'ın içimize işleyen sesi ile mahallenin ikinci güneşi gibi. Evde, sokakta, nerede olursa olsun onun sesini duyduğunda Fatoş'un yüzünde güller açıyor. Gariban; "Yahu Fatoş abla, sende bir değişiklik var… Öteki çocuklara benzemiyorsun. Durgunsun, üzüntülüsün. Senle arkadaş olalım mı? Ben de fakirim, kimsesizim ama boş vermişim dünyaya. Değmez be arkadaşım. Sen de benim gibi ol. Dert etme kavanoz dipli dünyayı."
,Beraber çalışmaya başlarlar. Gariban mızıka çalıp Fatoş dans ederken elmaşekeri satarlar.

Ama ‘Askerin Dönüşü’ (1974) filmindeki Refik Kemal Arduman'ın da söylediği gibi "Hayat bu, elden ne gelir", bazen üzüntülü günler de vardır.
Bu günlerde başlarına gelmedik kalmaz. Zabıta, camı kırık diye tezgâhlarına el koyar. Para gelmeyince de, Turgut ana kızı evden kovar. Komşuları Hanife hanıma sığınırlar. Zaten pek de sağlıklı olmayan Aysel, bir gün, hastaneye yatmak zorunda kalır. Fatoş'u evine alan Gariban da sıkıntılı. Birikmiş kiraları 'üç güne kadar' ödemezse ev sahibi evden çıkaracak.

Gazinocu arkadaşı Ali de o günlerde 'artist angaje edecek parası olmadığından' yakınmaktadır. İki Gariban'ın şarkılarını duyunca onları gazinosunda işe alır.
İyileşip hastaneden çıkan Aysel, bir yandan nerede olduğunu bilmediği kızını diğer yandan bir iş bulmak zorundadır. Bir rastlantıyla Ali'nin gazinosunda bulaşıkçı olarak çalışmaya başlıyor. Garibanlar sahnedeyken karşılaşırlar. Beraberlikleri yaşam boyu sürecektir.


"Gariban, sen de ayrılma bizden. Üçümüz beraber olalım. Annemi anne olarak seviyorum. Seni Gariban… Bir başka sevgi var içimde sana karşı. Tarif edemeyeceğim bir sevgi bu. Bir arkadaş, bir akraba ne bileyim Gariban, bir baba sevgisi gibi bir şey bu."(Murat Çelenligil – Sinematürk Internet veri tabanı) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder