28 Şubat 2018 Çarşamba

DÜŞMAN (1973)


Senaryo ve Yönetmen: Muzaffer Arslan
Foto Direktörü: Kenan Kurt
Müzik Direktörü: Muzaffer Özpınar
Yapım: Sine Film / Muzaffer Arslan

Laboratuar Şefi: Recai Karataş, Montaj: Özdemir Arıtan, Sesleri Alan: Tuncer Aydınoğlu, Asistanları: Bican Avşar, İsmail Karataş, Teknik Ekip: Mustafa Eti, Taner Erdemir, Bedri Uğur, Azmi Yıldız, Bakli Soğukpınar, Kamera Asistanı: Özer Korkmazlar, Işık Direktörü: Kenan Eryılmaz, Jenerik: Yalçın Çetin, Asistan Rejisör: Kenan Davutoğlu, (Acar Film Renkli laboratuarlarında hazırlanmış)

Oyuncular: Emel Sayın, Kartal Tibet, Seyyal Taner, Süleyman Turan, Adnan Alkan, Muazzez Kurdoğlu, Aynur Aydan, Seyyal Taner, Erden Alkan, Kayhan Yıldızoğlu, Refik Kemal Arduman, Tarık Şimşek, Doğan Bavli, Dinçer Çekmez, Nikola Simokin,

Konu: 1943 yılında geçen olayda, Almanlar İstanbul'da gizli casusluk örgütü kurarlar. Şarkıcı Helga'yı casusu olarak İstanbul'a yollarlar. Helga Türk casusu binbaşıya aşık olur.

► Almanlar, İstanbul'da bir gizli casusluk örgütü kurasıymışlar, Alman mı, Türk mü olduğu bilinmeyen güzel şarkıcı Helga'yı casus olarak kullanasıymışlar, Helga, Türk casusu binbaşı Murat'a aşık olasıymış, Murat ise görevi ile aşkı arasında elbette görevini seçip, sevdiği , kadını başkasının kollarına atmaktan çekinmeysiymiş... (Kusura bakılmasın, böyle bir filmancak böyle bir Türkçeyle anlatılır;) Sine-Film sahibi ve yönetmeni, Muzaffer Arslan, yerli filmciliğimizde egemen olan krize, kendince böyle çare bulmuş: Bir "Casusluk" filmi yapıp, Emel Sayın'ı da ilk kez "Şarkıcı hanım" olmayacağı bir filmde perdeye getirmek!. Doğrusu ya, Arslan filmini özenle çekmiş. Hele cinayet bölümlerinde groteks etkileri kullanması, tabanca, el, ayak gibi ayrıntıları çarpık merceklerle, seyircinin burnunun dibine kadar sokmasına diyecek yok. Filmin Yalçın Çetin'e hazırlatılan jenerikleri de kusursuz. Ama, acaba bay Arslan, aynı çabayı niye bir filmin belkemiğini oluşturan senaryo için harcamamış, sorulabilir ... Film, zekâya hitap eden en ince bir entrikadan yoksun, "Casusluk" deyince akla gelebilen her türlü durumu bir antoloji bağlılığıyla birbiri ardına dizen bir safsata dizisi ... Hele, Helga'nın namusunu kurtarıp Murat'a tüm saflığıyla dönmesi için, evlenmek zorunda bırakıldığı Alman subayının erkekliğinden (!) yoksun biri olarak sunulması buluşuna bayıldım. “Atilla Dorsay, “Sinemamızın Umut Yılları”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder