5 Şubat 2018 Pazartesi

UMUTSUZLAR (1971)

Senaryo ve Yönetmen: Yılmaz Güney
Görüntü Yönetmeni: Gani Turanlı
Müzik: Yalçın Tura
Yapım: Akün Film / İrfan Ünal

Oyuncular: Yılmaz Güney (Fırat), Filiz Akın (Çiğdem), Hayati Hamzaoğlu (Hayati), Nihat Ziyalan (Nihat), Memduh Ün (Memduh), Kâzım Kartal (Tahta Bacak), Tuncer Necmioğlu (Tuncer), Mehmet Büyükgüngör (Mehmet), Eriş Akman, Şükriye Atav (Fırat’ın annesi), Ceyda Karahan, Yeşim Tan, Hikmet Taşdemir (Parmaksız), Refik Kemal Arduman, İhsan Gedik, Hakkı Kıvanç (Tahtabacakın adamı), Asım Nipton, Mustafa Alabora, Gani Turanlı, Nizam Ergüden (Niyazi), Mustafa Yavuz (Malatyalı Sabri), Leman Akçatepe (Çiğdem’in annesi), Muzaffer Civan, Mustafa Alabora, Asım Nipton (Asım Baba)

Konu: Balerin Çiğdem (Filiz Akın) hayat standardı ortanın üstünde bir ailenin kızıdır. Annesi ve babasıyla birlikte hayatını sürdürmektedir. Dalgındır, sessizdir ve büyük bir korku içindedir. Sevdiği bir erkek vardır ki, bale salonunda, makyaj odasında hep onu düşünmektedir. Sevdiğinin adı Fırat'tır (Yılmaz Güney).

Belinde kurşunu namluya verilmiş silahıyla, peşinde adamlarıyla dolaşır Fırat. İstanbul’dan sorulur Fırat çevresine korku salan bir mafya babasıdır, ömrü hapishanelerde geçmiştir.

Çiğdem arkadaşı Yeşim'e (Yeşim Tan) Fırat'ı anlatır. Onunla oyunu izlemeye geldiklerinde tanışmışlardır. O günden sonra güller gönderilir Çiğdem'e. Bir gün sahneye çıktığında gözleri seyirciler arasında olması gereken Fırat'ı arar, ama Fırat yoktur. Artık ne gülleri gelir ne de kendisi. Oysa Çiğdem öylesine alışmıştır ki Fırat'a dayanamaz, sıcak bakışlı adamı arar, sorar, soruşturur Oysa üç kurşunla sırtından vurulan Fırat hastane odasındadır, hemen hastaneye koşar. Ve burada Fırat'ın gerçek kimliğini öğrenir. O bir gangster, daima ölümün eşiğinde dolaşan biridir.

Ayrı dünyaların insanları olmalarına karşılık, yine de Çiğdem ondan vazgeçemez. Her sabah ölüm korkusuyla uyanır. Onu düşündüren, silahıdır. Fırat, Çiğdem ve silah... Üçü birarada nasıl yaşayacaklardır? İmkansız bir aşktır bu Çiğdem için. Fırat'a göre ise Çiğdem, 'yaşamın devamlı kanayan kırmızı bir gülü'dür...
Bir gece Çiğdem sıkıntıyla uyanıp perdeyi araladığında dışarıda beyaz giysiler içindeki Fırat'ı görür. Hemen sabahlığını sırtına geçirir ve sokağa fırlar. Sokağa çıktığında Fırat'ı göremez, Fırat yok olmuştur. Hayal mi görmüştür yoksa? Hayır; Fırat oradadır, birbirlerine sarılırlar. Çiğdem bir süre sonra Fırat'ın evindedir artık. Duvarlarda Çiğdem'in büyütülmüş resimleri. Fotoğrafların birinde kurşun izleri vardır. Fırat her ayrı olduğu gün için bir kurşun sıkmıştır Çiğdem'in büyütülmüş fotoğrafına. "En son dün alnına bir kurşun sıkmak istedim, yapamadım, öldüremedim seni, anladım ki sensiz olmuyor," diyerek Çiğdem'e olan sevgisinin boyutlarını anlatır Fırat.

İstanbul'un sayılı kabadayılarından Tahta bacak (Kazım Kartal) Fırat'ın en azılı düşmanıdır. Onun kariyerinde gözü vardır, bilmektedir ki Fırat ölmeden İstanbul'un Fırat çevresine korku salan bir mafya babasıdır, ömrü hapishanelerde geçmiştir.

Çiğdem arkadaşı Yeşim'e (Yeşim Tan) Fırat'ı anlatır. Onunla oyunu izlemeye geldiklerinde tanışmışlardır. O günden sonra güller gönderilir Çiğdem'e. Bir gün sahneye çıktığında gözleri seyirciler arasında olması gereken Fırat'ı arar, ama Fırat yoktur. Artık ne gülleri gelir ne de kendisi. Oysa Çiğdem öylesine alışmıştır ki Fırat'a dayanamaz, sıcak bakışlı adamı arar, sorar, soruşturur Oysa üç kurşunla sırtından vurulan Fırat hastane odasındadır, hemen hastaneye koşar. Ve burada Fırat'ın gerçek kimliğini öğrenir. O bir gangster, daima ölümün eşiğinde dolaşan biridir.

Ayrı dünyaların insanları olmalarına karşılık, yine de Çiğdem ondan vazgeçemez. Her sabah ölüm korkusuyla uyanır. Onu düşündüren, silahıdır. Fırat, Çiğdem ve silah... Üçü birarada nasıl yaşayacaklardır? İmkansız bir aşktır bu Çiğdem için. Fırat'a göre ise Çiğdem, 'yaşamın devamlı kanayan kırmızı bir gülü'dür...

Bir gece Çiğdem sıkıntıyla uyanıp perdeyi araladığında dışarıda beyaz giysiler içindeki Fırat'ı görür. Hemen sabahlığını sırtına geçirir ve sokağa fırlar. Sokağa çıktığında Fırat'ı göremez, Fırat yok olmuştur. Hayal mi görmüştür yoksa? Hayır; Fırat oradadır, birbirlerine sarılırlar. Çiğdem bir süre sonra Fırat'ın evindedir artık. Duvarlarda Çiğdem'in büyütülmüş resimleri. Fotoğrafların birinde kurşun izleri vardır. Fırat her ayrı olduğu gün için bir kurşun sıkmıştır Çiğdem'in büyütülmüş fotoğrafına. "En son dün alnına bir kurşun sıkmak istedim, yapamadım, öldüremedim seni, anladım ki sensiz olmuyor," diyerek Çiğdem'e olan sevgisinin boyutlarını anlatır Fırat.

İstanbul'un sayılı kabadayılarından Tahta bacak (Kazım Kartal) Fırat'ın en azılı düşmanıdır. Onun kariyerinde gözü vardır, bilmektedir ki Fırat ölmeden İstanbul'un bacak’ı Tahta bacak kiralık katillerinden Parmaksız'ı (Hikmet Taşdemir) görevlendirirse de sonuç alamaz. Bu kez Tahta Bacak ve adamları, Fırat'la Çiğdem'in buluştUğU bağ evini sarmışlardır. Fırat pencereden baktığında durumu anlamıştır. Kellesi namlunun ucundadır... En baştan beri silahı bırakması, silahla kendisi arasında bir tercihte bulunması konusunda baskı yapan Çiğdem'e sorar. "Silahımı bırakırsam seni çok sevdiğime inanacak mısın?"

Fırat, silahını Çiğdem'e teslim edip dışarıya çıkar. Kısa bir süre sonra dışarıdan silah sesleri gelir. Çiğdem pencereye koştuğunda Fırat’ı tahta bacak ve adamlarının arasında kıvrılarak yattığı yerde görür. Çiğdem'in çığlıkları gecenin karanlığında yankılanmaktadır artık "Fıraaaat. Fıraaat. .. “Agâh Özgüç, “Bütün filmleriyle Yılmaz Güney”, syf, 324”

Notlar: Filiz Akın'ın sinema hayatındaki en düzeyli filmlerinden biri, belki de en önemlisidir. O yıllardaki kocası, yapımcı-yönetmen Türker İnanoğlu, Filiz Akın'ın bir Yılmaz Güney filminde oynamasını istemedi. Ancak güçlükle ikna edilerek Filiz Akın'ın bu filmde oynanması sağlandı. Filiz Akın'ın bale sahnelerindeki koreografik düzenlemeler Eriş Akman tarafından gerçekleştirildi. Filmin müziklerini Yalçın Türe besteledi. Yılmaz Güney bir açıklamasında, "Umutsuzlar, prodüktör baskısı olmadan, istediğim gibi çektiğim bir film... "dedi. Güney ayrıca şu açıklamayı da yaptı: "Umutsuzlar bir görev filmidir. Bu görev Türk sinemasını beğenmezlikten gelen, çoğunluk yabancı filmleri seçen kişileri kendi ölçüleri içinde, etkileyip yerli film, bağlamaktır. (Agâh Özgüç)

Ödül:
► 3. Adana Altın Koza Film FestivaIi (1971)
► en iyi 3. film',

► Gani Turanlı 'en iyi görüntü yönetmeni'. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder