7 Nisan 2018 Cumartesi

YALAN (1976)


Yönetmen: Çetin İnanç
Senaryo: Engin Temizer
Kamera: Dinçer Önal
Işık Şefi: Turgut Köse
Kurgu: Necdet Tok
Yapım : Gaye Film / Erdoğan Tilav

Oyuncular: Yalçın Gülhan, Figen Han, Erol Taş, Atıf Kaptan, Necdet Soylu, Tevhit Bilge

Konu: Yalnız yaşayan kadınlara tecavüz edip öldüren bir sapığı yakalayan komi-ser'e eskiden yakaladığı bir mahkumun hapishane nakli görevi verilir. Görev başarı ile tamamlanmasına rağmen mahkum kaçar. Komiser'in kız kardeşine de tecavüz edilip öldürülünce, her şey en başa dönmek zorunda kalır.

► Ajda'nın enfes sesinden "Yalan" şarkısı eskimiş filmin ses bandından kırık dökük atlayarak gece yarısı İstanbul siluetinin üstüne düşmekte... Jenerik için düşünülen bu çekimlerin üstünde yazı mazı yok, Kan makyajı yapılmış bir çırılçıplak kız beyaz çarşaflar üzerinden önce doğruluyor, modern baleye benzer hareketler yaptıktan sonra çığlık atıyor ve düşüyor. Annesi cama koşuyor, "imdat.. cinayet var polis yok mu?" diye bağırıyor... Polis tabii ki var.

Haşim İşcan geçidinde bir kovalamaca, Yeşilçam'ın en tipsiz yardımcı oyuncula-rından biri sapık rolünde kaçıyor .. (Bütün sapıklar tipsizdir mi?) Underground olsun diye bu alt geçit seçilmiş. Duvarlarda o kadar çok yazı yar ki, hepsi birbirine gir-miş. "Protesto mitinginde... Kahrolsun ABD... Tek yol ikmal dershanesi.. İşçiden hesabı sorulacak. WC'ye hayır... Faşist öğrenci yurdunda Ayhan Banu'yu seviyor." Duvarlar gibi kafalarda karışık. Filmdeki psikolojik gerilim duvarlardan yansıyor.

Hepimiz kaçıyoruz, Yalçın Gülhan kovalıyor. Polis rolünde Yalçın Gülhan, suçluyu arıyor. Saklanıyoruz. Yalçın abi yakalıyor suçluyu, bir yumruk çakıyor suratına, "Sen katilsin" diyor. Sahne bittiğinde seyircilerden bir kısmı boşalmış bile, kalkıp gidenler oluyor. Boşalan yerlere yeni müşteriler geliyor, el feneri her yandığında herkes tedirgin, eyvah Yalçın Gülhan bizi de yakalaya-cak. Yalçın abi yeni bir görev almıştı ya... Çorlu hapishanesinden suçluyu mahkemeye getirmişti. İşte o suçlu yani Erol Taş bir numara çekip kaçıyor

Yalçın'ın evde canı sıkılıyor, çalmayan telefona hissi kavlen vuku (aptala malum olur) bakıyor. "Alo .. Ne, kaçtı mı?" Neyse buraları geçelim... Yalçın'ın bir de özürlü bir kız kardeşi var, evin kapısında ona şefkat gösterirken karşı komşunun (Figen Han) kapısında üç şişe süt ve bir kase yoğurt görüyor ve kıl kapıyor??? O sırada komşu ve s..ikici geliyor ve "Dışarıdaydık da" diyorlar -müzik sesi geliyordu da  "Tanıştırayım Cem". S.kicisinin adı Cem'miş. İçeri giriyorlar, Cem bey söyleniyor, "Biz onun geri zekalı kardeşinin ardına kadar açtığı radyoya sesimizi çıkarmıyoruz da... "Figen birden duygusallaşıyor... "Hayır sen yanlış anladın onu demek istemedi" diyor.
işte zurnanın zırt dediği yerde burası, hikayenin bundan sonrası nasıl devam edecek? Bunu senarist de bilmiyor. .. Acaba Yalçın ile Figen arasında bir ilişki mi başlayacak. Bir büyük rakıyı bitiren ancak senaryoyu bitiremeyen senarist çile olsun diye üstüne bir de bira çakıyor ve film devam ediyor. Hikaye tıkandığından imdada bir sevişme sahnesi daha yetişiyor. Figen güneşten kalın bikinisi yüzünden yanmamış kıçıyla yeşil halı sahaya seriliyor. Rüzgara karşı oynayan Cem, bu yarıda bütün gayretleriyle rakibe sağdan soldan yükleniyor. Numaralı tribünlerin önünden bir atak geliştiriyor. Adeta tek kale oynuyorlar... Figen de defans, mefans kalmamış dağılmış, gel buyur vaziyette ...

Maç bitiyor, Komiser Yalçın yine peşimizde. Saklanıyoruz koltukların arkasına. Maç sahnesi sonrası senarist işi bağlamış. Fonda "ararım seni her yerde" şarkısının saksafon solosu. Yalçın bir pavyona giriyor. Figen Han bu pavyonda oryantal striptizci, kıvırıyor da kıvırıyor. Komiser Yalçın pezevenk kılıklı bir adama Nesrin adındaki bir dansözü soruyor ... "Nesrin 10 sene önceydi şimdi Selma oldu" diyor pezevenk. (Selma yani Figen Han.) Şimdi bağlantılar acayipleşiyor. Senarist ikinci birayı da çakmış belli. Çorlu hapishanesinden gelen adam Erol Taş, Figen Han'ın eski s.kicisi. Şimdi Yalçın Figen'in de peşine düşecek.
Figen evde bacağından morfin yapıyor ve yatakta tek başına seks show yapıyor. Arama emri olmayan Yalçın, Figen'in kapısını tekmeyle kırıp giriyor... Bu arada Yalçın'ın özürlü kız kardeşi de Erol Taş tarafından öldürüldü. Acı çok bü-yük .. (Senarist çocuğu bakkala yollayıp bir paket sigara, iki şişe bira aldırıyor.) Epik garip bir adam Yalçın'a bir kağıt veriyor, kağıtta adres var, vın adrese, 70'li yılların meşhur Cevat Kuru temizleme Fabrikası. Yönetmen burada acayip metafor kullanmış ki Derviş Zaim "Çamur" filminde bile daha anlaşılır şeyler yapmış-tı. Yalçın toplumun kötüleriyle Cevat Kuru temizleme Fabrikasında hesaplaşacak. Kötüleri kuru temizlemede yok edecek. Figen ve s.kicisi burada ölüyorlar, Erol Taş kaçıyor. Finale geliyoruz ...

Erol Taş bir sinema salonuna giriyor, sah-neye çıkıyor. Burada ışık oyunları yapıyor yönetmen. Erol Taş beyaz perdenin önünde elinde tabanca, perde de dev gölgesi. Nefis gölge oyunları. Yalçın'da sahnede tabancalar patlıyor, dışınya! Dışınya!.. "Kardeşini ben öldürdüm, sen de benim kardeşimi öldürmüştün, keşke kimse ölmeseydi... Ahhhh." Polisler koşar adım geliyorlar ve işaretli yerlerinde du-ruyorlar. Komiser konuşuyor. ..

"Kanunlardan kimse kaçamaz." Müzik başlıyor. (Ajda .... Yalan, yalan) "SON" yazıyor. “Osman Cavcı, “Yanlış Anlaşılmış Filmler”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder