29 Şubat 2020 Cumartesi

İSTANBUL 79 (1979)




Senaryo ve Yönetmen: Orhan Aksoy  Konuşmalar Bülent Oran Görüntü Yönetmeni Hüseyin Özşahin Yapım: Uğur Film/Memduh Ün  Yönetmen Yardımcıları: Sami Güçlü, Turgay Aksoy, Kameraman: Cem Molvan, Yapım Müdürü: Reha Yurdakul, Nevcdet Vanlı, Set Ekibi: Azmi Yıldız, Şeref Yılmaz, Aslan Gül, (Kunt Film Stüdyosunda hazırlanmış ve Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir)

Oyuncular: Kadir İnanır, Semra Türel, Mahmut Cevher, Reha Yurdakul, Kazım Kartal, Diler Saraç, Eriş Akman, Memduh Ün. Coşkun Göğen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi, Ç:iğdem Sezen, İlknur Avcı, Remzi Ekmekçi, Oktarv Durukan, Sırrı Elitaş, Süheyl Eğriboz, Renan Fosforoğlu, Kudret Karadağ, Yusuf Çetin, Hamza Fidan,

Konu: Anadolu’dan bir aile İstanbul'a göç eder. Ailenin oğlu Ömer, kentte kirli işlere bulaşarak yükselmek ister. Ve İstanbul gece hayatının ve yeraltı düzeninin gerektiği her şeyi yapar.

► "İstanbul 79", Aksoy’un kendi senaryo-suna dayanıyor. Basta (ve tüm ilk yarıda) bayağı umutlanıyorsunuz, Aksoy, bilgili akıcı sinemasıyla bugünkü Türkiye gerçeğinden görünümler saptıyor; çeşitli yolluklar, kuyruklar, sigara veya tüp gaz karaborsacıları, seks filmleri, "şarkıcı - türkücü" filmleri ve bunlar üstüne ilginç yargılar... Aksoy topluma ve Yeşilçam'a ayna tutacak, yürekli şeyler söyleyecek, "Altın Şehir"in başarısını aşacak diyorsunuz, Ama heyhat.., Dışarıda kalakalıyor. Ondan sonrası anlatılmaz bir melodram pespayeliği... Sinemamızın yıllardır çiğnediği sakızlar bir kez daha çiğneniyor; nerden çıktığı belli olmayan üç adet "manyak serseri" çıkıyor, temiz ve iffetli genç kızının üstünden geçiyorlar Belgrad ormanlarında...

Doğallıkla, bunlar "zengin ve nüfuzlu" kişilerin çocukları olduğu için yasalar işletilmiyor. Ve böylece "bireysel intikama, tabanca temizliğine giden yollar açılıyor,.. Filmin kahramanı Ömer (Kadir İnanır) "kötü"leri acımasızca temizledikten ve kardeşini bu beladan kurtardıktan sonra can veriyor.

İstanbul 79 türü filmler için söylenecek fazla bir söz yok. Bu filmlerin yapaylığını, toplumsal sorunları ve gerçekleri Yeşilçam sakızlarıyla vıcık, vıcık etmelerini onaylamadığımızı kaç kez yazdık, belirttik, Ancak bu tür filmler, içinde bulunduğumuz ortamda üstelik zararlı bir işlev de görüyorlar; bireysel kaba güç çözümlerine sorunları bilerek, giderek tabancayla çözümlemeye çağırıyorlar seyircilerini... "Düzen" sorununu "Belgrad ormanlarında kızlara tecavüz eden zengin oğlu" sorunuyla özdeşleştirmelerindeki yanlışlık bir yana, hangi görünüm altında olursa olsun seyircisini kaba güçle bireysel çözüme yönelten bir sinema bağışlanamaz. Yeşilçam kokuşmuşluğunun bu yoz ürünleri, zaten can çekişen bir sinema düzeninin ve anlayışının son çığlıklarıdır bizce. (Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder