Powered By Blogger

3 Mart 2020 Salı

YUSUF İLE KENAN (1979)


Yönetmen: Ömer Kavur
Senaryo: Onat Kutlar, Ömer Kavur
Görüntü Yönetmeni: Güneş Karabuda
Müzik: Nedim V. Otyam
Yapımcılar : Necip Sarıoğlu, Ömer Kavur

Ses Çeken: Erkan Esenboğa, Görüntü Kurgusu: Ömer Kavur, Eşleme: Veli Akbaşlı, Negatif Kurgu: Ozan Bıyıklı, Teknik Ekip: Mustafa Buvan, Nejat Buvan, İbrahim Kul, Mustafa Kıtır, Yönetmen Yardımcıları: Arif Erkuş, Salih Eser, Kameraman Yardımcısı: Serdar Servidal, Işıkı Düzenlemesi: Rıdvan Varol, Serhat Varol, Yapım Sorumlusu: Ercan Tosun, Yapım Denetçisi: Taner Öz, Gör.Yön.Yardımcısı: Erhan Güner, Özgün Müzik: Çağdaş Araştırma Grubu, (Yeni Stüdyoda seslendirilmiştir.) Laboratuvar işlemleri sinema ve TV ensti-tüsünde yapılmıştır.

Oyuncular: Cem Davran, Yalçın Avşar, Hakan Tanfer, Şevket Avşar, Suna Sümer, Sadettin Erbil, Gülten Kaya, Engin, Gürsen, Mahmut Gökgöz, Tamer Çeliker, Adnan Karabacak, İsmail Yüksel, Ehat Alinçe, Hakkı Kıvanç, Ahmet Erkuş

Konu: Türkiye’de başıboş bırakılmış çocukların dünyasına giren, hümanist bir bakış açısıyla ilişkilerini sapmalarını gerçeklere dayanarak veren ciddi bir çalışma Tümüyle amatör çocuk oyuncuların oluşturduğu bir film. Kan davası sonucu babaları öldürüldükten sonra İstanbul’a göç eden iki kardeşin büyük kentteki öyküsü. Yusuf kötü arkadaşlarının teşvikiyle hırsızlığa başlar. Otomobillerden radyo ve teyp çalıp satar. Kenan ise kirli işlere karşıdır. Sonuç; Yusuf hapse girecek, Kenan bir torna atölyesinde çırak olarak namuslu bir yaşamı tercih edecektir.

Ödül:

Milano Film Fuarı’nda “Büyük Ödül” 1980

* Altın Portakal tarihinde ardı ardına yaşanan iki karanlık sayfa aydınlanıyor.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali (2011), geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmaları bu yıl yapıldı .

Yıl 1979: Sansür Kurulu’nun yarışmaya katılan Yavuz Pağda’nın yönettiği Yolcular, Yavuz Özkan’ın yönettiği Demiryol ve Ömer Kavur’un yönettiği Yusuf ile Kenan filmlerini yasaklayıp, bazı bölümleri kesmek istemesi üzerine tüm yapımcı ve yönetmenler şenlikten çekilme kararı aldı. Jüri üyeleri “Tüm filmleri değerlendirme olanağı bulamadığımızdan, uzun metrajlı filmler dalında yapılan yarışmaya katılan yapıtları değerlendirmeme kararını oy birliği ile aldık” şeklinde açıklama yaparak durumu protesto ettiler. Sansüre karşı bir duruş sergileyen festival yönetimi, 16. Antalya Altın Portakal Film Festivali’ni iptal etmiştir.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ile Antalya Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, geçmişindeki bir burukluğu gidermek için tarihi bir karar aldı. 1979 yılında sansüre karşı tepki, 1980’de 12 Eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayan film yarışmalarını 2011 yılında yaptı Yusuf ile Kenan Filmi 32 yıl sonra yapılan değerlendirme sonunda En İyi Film Ödülü aldı.

* Ömer Kavur “Yatık Emine”deki başarı çizgisine ulaşamamış bence. Gerçi zaman zaman sanatçı kuşkusunun sıcaklığını, düşündürücülüğünü görüyorsunuz, ama sonra birde bakıyorsunuz birçok kişinin sık sık söylediğini o da yineleyiveriyor. Yalnız, her şeye kar-şın, “Yusuf ile Kenan”da Ömer Kavur, Türk sinemasında pek sık bulamayacağımız tatlar getirmesini bilmiş, gerek fotoğraf düzenlemesi, gerek kurgusu, gerekse film müziği ve kamera kullanımı açısından, filmin kişiliği olan üstün bir teknik yapısı var. (Ceylan Tamer - Milliyet Sanat Dergisi, Sayı: 2, 2 Mart 1980)

* Filmin ilk dikkati çeken yönü, tek tek çok başarılı renkli görüntüler taşımasına karşı sinema dilindeki genel tutukluğu, durgunluğu. “Yatık Emine”de kendi içinde tutarlı, takıcı, rahat bir anlatım tutturan Kavur, bu kez aynı yönetim başarısına ulaşmamış. On yıldır İsveç’te yaşayan görüntü yönetmeni Güneş Karabuda, İstanbul’un Galata rıhtımının ara sokaklarından nefis renkli resimler çıkarmış. “Yusuf ile Kenan”ın görüntüleri çok iyi bir ışık gölge düzenine sahip, pırıl pırıl, çarpıcı görüntüler, Ama: aynı başarıyı filmin genel ritminde bulmak zor. Baş roldeki iki küçük oyuncunun acemilikten gelen tutuk oyunları, besbelli yönetmen Kavur’u da etkilemiş. İnsan, çocuk dünyasını ele alan bir filmden coşkulu, dinamik, soluk soluğa bir anlatım bekliyor oysa. (Nezih Coş – Aydınlık 8 Mart 1980)

* Ömer Kavur'un beklenen filmi "Yusuf ile Kenan", çeşitli özel gösterilerde sunulduktan sonra mevsim sonunun güzel bir sürprizi olarak sinemalarda gösteriliyor. Hemen söyleyelim, bazı kusurlarına, eksiklerine karşın yılın en Önemli birkaç Türk filminden biri bu ve sinemaya gönül vermiş herkesçe görülmesi gerekir…

Kenan ise, daha küçük olmasına karşın, daha ağırbaşlı, daha sağduyuludur. Ağabey gibi kısa yoldun para kazanmak için yasadışı yollara sapmayacak, bir küçük arkadaşını izleyerek bir işe gitmeyi, emeğiyle kazanmayı deneyecektir. Ancak iki kardeş, kendi yollarını çizerken bir dizi İnsan yaşamıyla, bir dizi dramla karşılaşırlar... Annesi fahişe olan küçücük Böcek, öyküye (ve filme) varlığıyla benzersiz bir insan sıcaklığı getirdikten sonra işsiz-güçsüz çocuklardan biri tarafından bir anlık öfke uğrunda vuruluverir,,. Tüm bu yaşam kavgası sırasında bile çocukluk yine yaşanır: Yoksulluğun en koyusu içine yerleştirilen küçük oyunlar, bir sıcak öğleden sonrasında kırlara açılarak kuş avlama.,. Gerçek anlamları, trajik boyutları kavranma-dan, en doğal biçimiyle yaşanan acı olaylar, iki kardeşi tamı tamına yaşan-mamış bir çocukluktan olgunluğa, erişkenliğe erkenden geçmeğe zorlayacaktır.

Yusuf ile Kenan" toplumumuzun çok önemli sorunlarından birine değiniyor: Çocuk sorunu... Çocuk sorunu toplumun diğer sorunlarından soyutlanabilecek tek başına bir sorun değil kuşkusuz. Tersine, toplumun belki de en önemli sorunu: Çocuklar bu toplumun yarını, geleceği çünkü. Bugün için arlık var olmayan umutlar, yarınlarda onlara bağlanıyor. Ama toplum her alanda olduğu gibi bu alanda da ilgisiz, sessiz ve sorumsuz...

Bu konuya değinen her çabayı bir ön saygıyla karşılamak gerekir, "Yusuf ile Kenan" bu ön saygıyı hak ediyor üstelik, çünkü bir girişimin ötesine geçip yetkin, tutarlı bir sanat yapılı olabiliyor. Onat Kutlar'ın senaryosu, Güneş Karabuda'nın çok güzel kamera çalışması, Ömer Kavur'un sinemamızdaki abartma ve melodramatize etme geleneklerinden sıyrılan ölçülü anlatımı, filme belli bir değer kazandırıyor, Diğer yandan filmin ele aldığı konuyu gerek temel, gerekse sonuç açısından incelemesi de önemli. Gerçekten de film, bir "çocuk sefaleti edebiyatı" düzeyinde kalmıyor, ele aldığı durumun kökenlerini de, olası sonuçlarım da belirtiyor. Bu sonuçlardan biri ve de en güçlüsü, bu çocuklardan ülkede yaygınlaşan terör odaklarının yararlanması, bunları ellerine silah vererek daha yetişkinliğe erişmeden azılı katiller haline getirmesidir. Türkiye'de olan da bu değil mi?

"Yusuf ile Kenan'ın eksiklerine gelince, filmde belli bir gerilimin var olmaması, özellikle sokakta geçen sahnelerin fazla "mizansen" kokması ve gerçek bir canlılığa ulaşılamaması, çocuk oyunculardan tam İstenen sonucun alınamamış olması gibi kusurlar göze çarpıyor. Bir de o "burjuva evindeki sahne bir türlü kotarılamamış yapay, yama bir bölüm gibi kalıyor. “Atilla Dorsay, “12 Eylül Yılları ve Sinemamız”

* 1979 yılında, CHP'nin iktidarda olduğu bir dönemde sansürün kökünden kaldırılması vaat edilmişti. Oysa sansür yasası kimi değişikliklere karşın eskisinden farksız işlevini sürdürmeye devam etti. O dönemde sansür kurulu tarafından yasaklanan filmlerden biri de Ömer Kavur'un "Yusuf ile Kenan" adlı filmiydi.

Aynı yıl 16. Antalya Film Festivali yürütme kurulu, festivale katılan bazı filmlere uygulanan sansür konusunu görmüş ve sanatın her dalında uygulanan sansüre karşı olduğunu, yayınlamış oldukları bildiride dile getirmişti.

Seçici kurul üyeleri ise, yasaklı filmlerin de festivale katılabilmesi için Başbakan Bülent Ecevit' e telgraf çekerek, jüri gösterilerinin ertelendiğini ve ivedi önlemler alınmasını istemişlerdi. Telgrafta şöyle deniliyordu:

"Sizin de sinemadan kalkması için 1960 yılından beri mecliste savaşını verdiğiniz ön denetim mekanizması Antalya Film Festivali'ne katılacak filmlerden birine el koymuş, ön denetime girmeyen filmlerin ise seçici kurul tarafından görülmesini engellemiştir. Bu durum, düşünce ve sanat özgürlüğüne karşı bir tutumun, sizin iktidarınız zamanında sürdüğünü belirlemesi bakımından genel anlamda çok üzücüdür. Ayrıca bu davranış, ulusal ve uluslararası basın tarafından dikkatle izlenen Antalya Film Festivali'nin yapılmasını da tehlikeye sokmuştur. Biz seçiciler kurulu olarak, Türkiye genelinde ve Antalya özelinde ortaya çıkan bu çok üzücü durumu sizin düzelteceğinize inanıyoruz.

Bu inançla olaya el koymanızı, festivale katılan tüm filmlerin ön denetimden geçmeseler bile, bütün dünya ülkelerinde olduğu gibi hiç olmazsa yalnız seçiciler kurulu tarafından izlenmelerinin sağlan-masını ve ön denetim kurulunca el konu-lan filmin izlenmek üzere geri verilmesini diliyoruz."

Ne var ki bu isteklerine olumlu bir yanıt alamamışlardır, üstelik, ön denetim kurulu katılan kimi filmleri yasaklayıp, bazı bölümleri de makaslamak istemişti. Bunun üzerine festivale katılan tüm yapımcılar filmlerini yarışmadan çekmiş ve 16. Antalya Film Festivali iptal edilmişti. “Artun Yeres, “Sakıncalı 100 Film” syf, 251”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder