KAPILARI AÇMAK (1992)
Yönetmen: Osman Sınav, Senaryo: Osman Sınav, Mustafa Kutlu, Görüntü Yönetmeni: Ender Turgut, Yapım: Sinegraf Ltd/Sedat Kalsın, Osman Kara
Sanat Yönetmeni: Türkan
Kafadar, Müzik: Özhan Eren, Kurgu: Mevlut Koçak,
Oyuncular: Mehmet
Aslantuğ, İlknur Bozkurt, Macit Flordun, Orhan Hızlı, Ertaç Ünsal, Orsel Sonat,
M. Metin Günay, Uğur Kıvılcım, İnci Boztepe, Ömer Korkmaz
Konu: Kötü yola düşen bir genç kadının
yeniden yaşama bağlanmasını anlatıyor.. Telekız bu işi bırakıp köyüne döner.
Köyde ilk gözağrısı imamın oğluna sığınır. Kız gerçek yaşamı ve sevgiyi onda
bulur.
Ödül:
29.
Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde (1992)
►Kapıları
açmak “ en iyi üçüncü film”
►
Mehmet Aslantuğ “en iyi erkek
oyuncu”
& Yönetmenliğini
Osman Sınav'ın yapmış olduğu “(İlk uzun metrajlı filmi) ” film, büyük ümitlerle
başlayıp, sonuçta hayal kırıklığına uğradığı bir aşk ilişkisinin ardından
yapayalnız kaldığı şehirde, yaşamını sürdürebilmek için fahişelik yapan, fakat
yaşadığı bu hayattan kurtulabilmek için köyüne sığınma çabası içinde olan bir
köylü kızın öyküsünü anlatıyor. Köy ortamında, Türk geleneklerine baskıcı ve
otoriter bir ailenin kızı olarak yetişmiş olan Zehra (İlknur Bozkurt),
kendisini uzaktan seven, mahcup bir genç olan Cihan'ın (Mehmet Aslantuğ)
sevgisini karşılıksız bırakıp, hovarda ve çapkın Kemal'i seçer ve onunla
İstanbul'a kaçar. Fakat olaylar beklendiği gibi gelişmeyince, İstanbul'un
kozmopolitliği içinde, yaşam gerçeğine yenik düşüp, fahişelik yapmaya başlar.
Tüm bu gelişim süreci, bir anlamda izleyicinin yaşam formasyonuna bırakılmış,
Türk Sineması'nda defalarca anlatılan bir öykünün kıskacından kurtulabilmek
için, bu kesit, filmin jeneriğinde sunulmuştur. Jenerik, bu anlamda filmin
bütünselliğini sağlamakta ve güçlü bir sinematografik anlatıma sahip
bulunmaktadır. Böylesine iyi bir başlangıç, izleyiciyi, ilk aşamada filme son
derece yakınlaştırmaktadır. Ne yazık ki, jenerikte yakalanan bu güçlü anlatım,
filmdeki olay örgüsünün gelişmesiyle birlikte, önemini yitirmektedir. çarpıcı
bir başlangıç yapılmasına karşın, bu başarı filmin devamında yakalanamamıştır.
Zehra'nın, kötü geçmişini unutup, tekrar eski ve temiz yaşantısına dönme arzusu
karşısında, köy halkının kendisine gösterdiği tepkinin çürümüşlüğü, kahramanı
ister istemez bir ikileme sürüklemekte ve yaşam gerçeğine karşı, amansız ama
aynı zamanda umut ve sevgi dolu, yıkılmaz bir mücadeleyi başlatmaktadır. Bu
mücadele içinde, seyircinin rahatlıkla özdeşleşebileceği, sıradan, içe dönük,
sıkılgan bir erkek olan Cihan ile, sevdiği genç tarafından terk edilen,
fahişelik yapmak zorunda kalan Zehra tiplemeleri, Türk toplumunun baskıcı
karakterine karşı direnen, gerçekçi, sevecen, olması gereken Türk insanını
simgelemektedir.
Köy ve kent ikileminin yan motif olarak kullanıldığı film, bu
motifle birlikte kırsal yaşantıya gerçekçi bakış açıları taşımakta, bu bakış
açısı, dinin yaptırım gücü, kırsal kesim üzerinde hala sürmekte olan Doğu toplumu
etkileri ve bir tabu olmaktan kurtulamayan cinselliğe köy insanının
yaklaşımıyla yoğrulmuştur. Tüm bu motifler süresince, gizli kalan kent yaşamına
karşın yansıtılmak istenen köy yaşantısına dair iyi niyetli yaklaşımlar, filmin
izlenebilirliğini artırmaktadır. Ama, geriye dönüşler anlamsız bir
yoğunluktadır.
Temel karakterler olan Zehra, Cihan ve
İmam kişilikleri, filmin olay örgüsünü oyunculuk açısından desteklemektedir.
Özellikle Cihan rolündeki Mehmet Aslantuğ'un ödüle layık bir doğallık
sergilediği ve köy atmosferinde, tam anlamıyla oturmuş bir oyunculuk ortaya
koyduğu, somut bir gerçektir. İmam karakterindeki Macit Flordun da, seçilen
anlatımı güçlendirici bir performans kaydetmektedir. Ama, mankenlikten gelme
İlknur Bozkurt'un sergilediği yapay ve düzeysiz oyunculuk, oyunculuk bağlamında
kurulmaya çalışılan dengeyi sarsmış ve bu karakter, yüzeysel, derinliği olmayan
bir tip olarak son derece havada kalmıştır.
Filmin yönetmeni Osman Sınav,
köy hayatına toplumsal gerçekçi bir yaklaşımı varmış gibi görünmesine rağmen,
istemeyerek de olsa din olgusunu ön plana çıkararak, içinde bulunduğu ikilemi
perdeye aktarmaktan kendini kurtaramamış, bu anlamda da, filmin sinematografik
anlatımını zedelemiştir. Kendisiyle yapılan bir söyleşide, TRT kökenli olmasına
rağmen, TRT'de iken bile sinema yaptığını dile getirmiş, ama ne yazık ki, ilk
sinema çalışması olan bu filmi, televizyon mantığından, ayrıntı ve yakın plan
çekimlerden kurtaramamıştır: İzleyici, sık sık, sanki bir televizyon dizisi
izliyormuş duygusuna kapılmaktadır.
Estetik
açıdan, köy ortamının doğallığı ve nesnelliği çerçevesinde taşıdığı olumlu
özelliklerle birlikte, jenerik bittiği anda sona eren bir film yapan Osman
Sınav, geniş kitlelere ulaşma fırsatını yakalayamayıp, ne yazık ki Türk
sinemacılarının sık sık düştüğü yaratıcılık darboğazına sürüklenmiştir. Film,
29. Antalya Festivali'nde Mehmet Aslantuğ'un aldığı en iyi erkek oyuncu ödülü
dışında (en iyi üçüncü film seçilmesine rağmen), kayda değer nitelikler
taşımamakta ve sadece güzel köy görüntüleriyle izleyiciyi etkilemektedir... (Gaye
Çelıkbaş Antrakt Sin. Derg. Aralık 1992)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder