23 Aralık 2022 Cuma

 EVE GİDEN YOL 1914 (2006)

 Senaryo ve Yönetmen: Semir Aslanyürek, Görüntü Yönetmeni: Eyüp Boz, Yusuf Aslanyürek, Müzik: Engin Düzyol, Yapım: Özen Film/ Mehmet E. Soyarslan Yönetmen Yardımcıları: Kamera Ekibi: Çağrı Konikoğlu, Özcan Alper, Güliz Sağlam, Zehra Canik, Güneş Güneş, Asena Yüzbaşıoğlu, Serdar Güz, Barboros Engin, Duygu Fırat, İhsan İşçi, Ferit Çetinkaya, Kurgu: Serhan Kazar, Kurgu Asistanı: Ahmet Ertem, Müzik Koordinatörü: Mehmet E. Soyarslan, Işık Grubu: Abdullah Yazıcı, Umut Ayar, Fatih Öztürk, Arif Çizmeci, Evren Özfırat, Oyuncu Seçimi: Harika Uygur Sanat Yönetmeni: M. Ziya Ülkenciler, (Alternatif Sinema Ltd.), Sanat Yön. Yrd: Fırat Yünlüel, Hülya Karakaş, Eda Tutuk, Duygu Kütük, Erhan Alabaş, Tamer Oğlu, Murat Cem Öztüfekçi, Selen Sülmar, Burhan Emir Sakaoğlu, Ergün Akgül, Emre Karaca, Doğa Erişen, Ayşem Ülkenciler, Barış Uncuoğulları, Kostüm Tasarımı: Serdar Başbuğ, Yardımcı Kostüm Tasarımcısı: Derya İnci, Kostüm Sorumluları: Selda Yıldırım, Fırat Çete, Özlem Duman, Dekor ve Konstrüksiyon: Cemal Cengiz, Ömer Faruk Aydın, Kemal Akın, Abdullah Yunus, Feramuz Metin, Ağabeydin Metin, Kamil Tural, Ali Çeri, Mithat Çeri, Adem Karakurt, Yasin Şahin, Beşir Hızarcı, Yaşar Kirlibal, Adnan Yunus, Sekan Yunus, Adem Kurnaz, Set Grubu: “Boduroğlu Set Hizmetleri” Sabri Koçak, Serdar Markoç, Adem Akar, Ali Canıbeyaz, Abdulaziz Kıskanç, Görsel Efektler: Digiflame, Görsel Efekt Süpervizörleri: Celal Öztürk, Oğuz Öztürk, 3 D Animasyon: Celal Öztürk, Gökhan Kotan, Eren Sarıtaş, Ses Teknisyeni: Joseph Turbok, Ses Efektleri: “Grippal Effect İstanbul” Ömer Boduroğlu, Murat Şengül, Temel Akyol, Rıdvan Aksu, Makyaj Tasarımı: Derya Ergün, Makyajlar: Naime Günseller, Fulya Kızılduman, Ayşe Şahin, Kuaförler: Lütfü Karamaça, Özgür Çoban, Özdemir Egemen, Emrullah Çelik, Ali Yıldırım, Ses Tasarım: Burak Topalakçı, Sadian Kurpill, Ses Kurgu: Mustafa Durma, Seslendirme Yönetmeni: Serdar Çakular, Seslendirme Ast: Mert Subaşıoğlu, Set Fotoğrafları: Sine Boran, Dolby Operatörü: Kenan Bal, Yapım Sorumlusu: Ali Şanlı, Senem Çuhan Erol, Muhasebe: Zuhal Abraş, Mesut Turan, Seyhan Bigiç, Koordinasyon Asistanları: Berna Cankat, Ayşegül Bayraktar, Zeki Yıldırım, Basın ve Halkla İlişkiler: Nizam Eren, Orkide Akçal, Dış İlişkiler: Aygün Aslanbay Yapım Muhasebecisi: Nilüfer Çetindemir, Ortak Yapımcı: Denes Szekeres, Yapım Asistanları: Simge Soyel, Sedat Güven, Barış Erol, Yapım Grubu: Fatma Belkıs Turan, Güven Kaprol, Mete Şen, Uygulayıcı Yapımcı: Sadık Deveci (Beta Film),

Oyuncular: Erdal Beşikçioğlu (Mahmut), Melisa Sözen (Safiye), Emre Altuğ (Halit), Ali Sürmeli (Saffet Ağa), Ege Aydan (Butros), İrem Altuğ (İffet), Erdinç Olgaçlı (Akif), Meti Akpınar (Reşat Ağa), Ümit Çırak, Numan Acar (Settar), Hilmi Özçelik (Laz İsmail), Onur Gürsoy (Çumralı), Aykut Oray (Paşa), Sadık Gürbüz (Dereli), Muhammet Cangören (Halil), Serkan Genç (Haydar), Enis Aslanyürek (Cemil), Christopher Ion Erow (Arabistanlı Lawrens), Zafer Doğan (General Altunbay), Jean Outan (Albay Codet), Laura Abou Assaad (Merry), Joın Wreford (Marroy), Güner Özkul (Aliye), Metin Coşkun (Binbaşı Ali Fuat), Ali Yaylı, Crengiz Samsunlu (Meddah), Ozan Cihan (Şükrü), Nizam Eren (Osman Şakir), Ali Sanlı (Yaver), Zuhal Tatlıcıoğlu, Deniz Soyarslan, Sirena Perez, Müge Yeşilparmak, Yaşam Gümüşel, Güneş Güneş, Esra Aslantürk, Ezel Akay (Kel Ömer),

Konu: Osmanlı İmparatorluğu’nun Seferberlik ilan ettiği Birinci Dünya Savaşı arefesi. Devletin, ülkenin çoğu yerinde otoritesini kaybetmesi sonucu oluşan karmaşada, askere gitmemek için firar edip çeteler oluşturan eşkıyalar, bir köye saldırarak bütün köy sakinlerini zeytinyağı mengenesine kapatıp mengeneyi ateşe verirler. Yaktıkları köyden 17 kız çocuğunu kaçırır ve tecavüz ettikten sonra ,kasabaya gönderirler…

Kasaba halkı Servet Ağa önderliğinde, tecavüze uğrayan kız çocukların akibetini tartışırlar. “Kirletilen” kızlar “Kan Kuyusu” denilen eski bir sarnıca götürülerek öldürülecek ve kuyuya atılacaklardır. Önce kızları öldürecek bir gönüllü aranır. Gönüllü çıkmayınca kura çekilir ve bu zor görev Mahmut’ a düşer.

Mahmut kızları “Kan Kuyusu”na götürür, ama onları öldürmeye kıyamaz, sessiz bir şekilde oradan uzaklaşır. Ancak kızları öldürmediğinin anlaşılmasından korktuğu için kendi kasabasına dönemez…

Bu sıralarda Osmanlı askerleri seferberlik için eli silah tutabilecek herkesi toplamakta, çoğu kimse savaşa gitmemek için dağlara firar etmektedir. Firar edenlerden birisi de Hacı Reşat’ın küçük oğludur. Askerlerin baskısından kurtulmak isteyen Hacı Reşat, Mahmut’a üç Osmanlı altını vererek kendi oğlu yerine seferberliğe gitmeye ikna eder.

Askerlerin bir kısmı kaçar, bir kısmı da İngilizlerin eline düşer. Bir arkadaşıyla kaçmayı başaran Mahmut, dönüş yolunu tutar. Sevdiğine kavuşacağı anın hayallerini kurarken bir yandan da uğradığı haksızlığın intikamını almak niyetindedir…

 

Son zamanlarda Türk filmlerinin çoğunun dağıtımcılığını yüklenen Özen Film’in bu kez bizzat yaptığı iddialı bir film. Ve eğitimini eski Sovyetler Birliği’nde almış olan Semir Aslanyürek’in “Vagon” ve “Şelale”den sonraki üçüncü filmi.

Tarih konularına ilgi duyan yönetmen, sinemamızdaki çok bakir bir alana eğiliyor ve bizlere, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunu hazırlayan ilk dünya savaşından bir kesit sunuyor. Önce kimi ilginç karakterler tanıyoruz: Antakya yöresinde bir avuç siyasaldinsel otoritenin temsilcileri, Mahmut adlı bir genç köylünün bir ağa kızıyla olan yasak ilişkisi, Mahmut’un haince öldürtülmek istenen bir gurup genç kadının kanını eline bulaştırmamak için kaçması ve kendisini savaşın içinde bulması. Savaş maceraları sırasında, Suriye cephesindeki İngiliz komutanından ünlü casus Lawrence’a dek ilginç kişilerle karşılaşması. Savaşın sonunda ise eski aşkı Safiye’yi arayıp bulma çabaları.

Gerçekten de büyük bir bütçeyle çekilmiş, etkileyici savaş sahneleri içeren, Türk sinemasının standartlarını zorlayan bir film bu. Ama yine de hayli yadırgatıcı. Bir kez, öylesine bize uzak ve artık kayıp bir dönemin kişilerine dayanıyor ki...Hiçbirini tam olarak tanıyamıyor, kimseyle gerçek anlamda özdeşleşemiyorsunuz. Başta uzun süre bireysel ilişkileri anlattıktan sonra, birden savaşa geçiyor ve bu da bir kopukluk yaratıyor. Aşırı milliyetçi bir yanı da var. Ayrıca oyuncu seçimi de tartışmalı. Kendi adıma, baş oyuncularla ilişki kuramadım ve onlara kapılamadım.

“Eve Giden Yol” kimi ilginç ve etkileyici sahnelerine karşın, fazlasıyla egzotizme sığınmış ve tam kıvamını bulamamış bir film gibi gözüküyor. Ancak tarih ve savaş alanlarına ilgi duyanlar, mutlaka görmeli. (Atilla Dorsay)

& Eve Giden Yol 1914, Semir Aslanyürek'in üçüncü uzun metrajlı filmi. Yönetmen filmi Vagon'dan sonra yaptığı ikinci uzun metrajlı filmi Şellale ile ilk çıkışını yaptı ve tanındı., Yönetmen, filmlerinin senaryolarını da yazıyor. Diğer yandan sinema akademisyenliği de Semir Aslanyürek'in, senaryo alanında yazılmış bir kitabı ile bir çeviri kitabı bulunuyor. Antakya kökenli olan yönetmen, Sovyetler Birliği döneminde VGIK'de sinema eğitimi almıştı. Gerek gençliğini yaşadığı Antakya'daki anılan ve yörenin kolllektif bilinçaltının öyküleriyle, gerekse de sinema eğitimi almadan önce Suriye'de yarım bıraktığı tıp eğitiminin, Eve Giden Yol'un değirmenine su taşımış olduğu hissediliyor. Eve Giden Yol 914, Aslanyürek'in, 16 yıl üzerinde çalıştığı bir projeydi. Şüphesiz büyük emeği barındırdığı anlaşılan bu projeyi gerçekleştirmek için Aslanyürek, bazı sorunlar da yaşadı. Aslanyürek, kendisiyle yapılan bir söyleşide bu duruma şöyle yanıt vermiş:

"Oldukça uzun bir senaryo yazım aşaması dememiz yerinde olur. Tam 16 yıl. Oysa çekim için hazırlık yapılmadı bile? Zaten en büyük zaafımız çekim hazırlığına önem vermememizden kaynaklanıyor". Salt popüler ilgiye dönük olmayan filmlerin, diğer bir deyişle bağımsız tavırlı yönetmenlerin yapacakları filmlerin, ülkemizde yapımcılardan destek alabilmeleri neredeyse yok denecek kadar azdır. Yönetmen, aynı söyleşide bir filmi çekebilmek için gerek yapımcı bulmanın, gerekse de istediğini yapmanın zor olduğunu vurgulamış. " ... kapitalist sistemde bir yönetmenin istediği filmi yapması neredeyse olanaksız. Çünkü parayı veren düdüğü çalacak isteseniz de istemeseniz de? Ayrıca daha bir sürü etmen filminizi etkiliyor. Bir yazar istediği gibi roman yazabilir, bir heykeltıraş istediği gibi heykel yontabilir veya bir ressam istediği gibi resim çizebilir. Kimsenin ona niye böyle yazdın, niye bu heykel ayakta duruyor yahut bu resim niye maviye kaçan tonlarla yapılmış, bunları kırmızı tonlarla yap diyemez.

Ayrıca bir yazar, ressam veya heykeltıraşın istediğini elde edene kadar yapıtı üzerinde çalışmaya hakkı vardır. Sözünü ettiğim bu sanatçıların kimsenin yardımına veya fiili katılımına ihtiyaçları da yok! Ama filmde bir ekiple çalışıyorsunuz ve başarınız ın neredeyse tamamı bu ekibin ellerinde". Ülkemizin çarpık sinema endüstrisinin kurumsallaşamamış yapımcıları, 1990'lara gelindiğinde neredeyse yok olmuştu. 1990'ların Türk sinemasında yeni bir dönemi ortaya çıkardığını söylemek gerçekçi bir iddia niteliği taşıyabilir. Bu dönem ve sonrasının en önemli değişimleri, ülkemiz sinemasında zaman zaman rastladığımız ana akım dışındaki sinemasal çıkışların bir istikrar kazandığının gözlenmesidir. Devam eden bu süreçte, Türk sinemasının geleneksel temalarıyla film üretimi devam etmekle birlikte, bu olgu kendisini daha çok televizyon dizileriyle hissettirmektedir. Günümüz Türk sineması, kişisel ifade olanaklarının arttığı bir ortam yaratıyor. Bu gelişmede sınırlı olsa da, devletin Kültür Bakanlığı aracılığıyla Film Destekleme Fonu'ndan yaptığı yardımların katkısının da olduğu söylenebilir. Aslanyürek de filmini çekmek için bu katkıdan kısmen faydalansa da, Özen filmin yapımcılığında filmini bitirdi. Eve Giden Yol 1914, temelde bir aşk öyküsünün üzerine kuruluyor. Servet Ağa, güzel kızı Safiye ile yanında çalışan adamlarından Mahmut'un arasındaki aşkı öğrendiğinde öfkeden kudurmuştur. Mahmut'u cezalandırmayı düşünse de kızına olan zaafı nedeniyle yapamaz. Diğer yandan Reşat Ağa'nın hasta ruh lu oğlu Halit, Servet Ağa'nın kızına kafasını takmıştır. Bir hülleyle Reşat Ağa'nın yanında çalışmaya başlayan Mahmut, yapılan tezgahla askere gönderilir. 1. Dünya Savaşı başlamış ve Osmanlı da savaşın içine çekilmiştir. İngiliz’lerle işbirliği yapan Araplar, Osmanlı Devletine karşı ihanet içindedir ve Yemen cephesinde savaş kaybedilmektedir. Filmde neden yer aldığının bağlantısının yeterince kurulamadığı savaş ortamından esir düşen ve kaçan Mahmut'un amacı sevgilisine kavuşmak ve başına gelen olayların intikamını alabilmektir. Film diğer yandan bir aşk öyküsünün yamacında dönemin sosyal ve toplumsal olayları hakkında da yansıtmalar yapmak iddiasıyla hareket ediyor.

Eve Giden Yol 1914, hem bir askerin sıla özlemini ve eve dönüşünü anlatırken, hem de emperyal bir imparatorluğun, döneminin en büyük emperyalist güçlerinden birinin, ortaya çıkan yeni koşullar bağlamında kendi evine de dönüşünü anlatıyor sanki. Filmin atmosfer ve mekan kullanımı açısından belli bir başarı oluşturduğunun altı çizilebilir. Filmin öne çıkan oyuncuları olarak Melisa Sözen, Ali Sürmeli, İrem Altuğ, Emre Altuğ ve Erdal Beşikçioğlu'nun oyunculukları için ortalamayı tutturduğunu söylemenin ötesinde dikkat çekici bir performans hissedilmiyor. Bu arada filmde daha önce Mahmut rolünde oynaması için anlaşılan Erkan Petekkaya'nın, başlayacağı dizi film için kadrodan ayrılmak zorunda kalmasıyla, Erdal Beşikçioğlu, filmin başlamasına kısa süre kala kadroya dahil edilmiş. Yönetmen her şeye karşın Erdal Beşikçioğlu'nun performansından memnun kaldığını yine aynı söyleşide belirtmiş. Diğer yandan yönetmenin de belirttiğine göre, çekilememiş dört sahnenin filmde eksikliği kendini belli ediyor. Aslanyürek'in daha önce de belirttiği gibi yapımcı, filmin kaderine egemen olmuş. Mehmet Soyarslan, geçmişindeki müzisyenliğinin etkisiyle de filmin müziklerini belirlemiş. Müzik seçiminin genel olarak filmi n duygusunu yansıtmaktan önce, milliyetçi vurguları öne çıkarmayı amaçladığı hissediliyor. Aynı vurgu filmin finaline de egemen olmuş. Bu durum filmin İstanbul galasındaki seyircileri de etkilemiş ve alkışlarla karşılanmasına neden olmuştu. Diğer yandan filmin olumlu yanlarından birini ise görüntü yönetmenliği oluşturuyor. Çekimler sürerken filmin ilk görüntü yönetmeni olan Eyüp Boz, filmi yarım bırakmıştı. Film çekimlerinin geri kalanını ise Aslanyürek'in radikal bir kararıyla VGİK'de görüntü yönetmenliği eğitimine başlayıp, eğitimini Marmara Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, SinemaTV Bölümü'nde sürdürmekte olan oğlu Yusuf Aslanyürek bitirdi. Böyle bir çalışma yöntemi bir handikap oluşturabilecekken, Eve Giden Yol 1914'de böyle bir sonuç oluşmamış.

Eve Giden Yol 1914'ün aslında en önemli yanlarının başında sinemamızda çok az yapılan bir dönem filmi olması geliyor. Ülkemiz sinemacılarının dönem filmi yapma girişimleri genellikle başarısızlıkla ve hüsranla sonuçlanmıştır. Yüzlerce veya onlarca yıl öncede kalmış olayları, gerçek mekanlarına dayanarak anlatmaya çalışmak bizimkisi gibi tarihe hoyratça davranan ülkeler açısından oldukça zor. Ayrıca kalabalık oyuncu kadrosu gereksinmesi, mekan ve kostüm tasarımının önemi, bu tarz filmlerin ülkemizde oturmuş bir sinema endüstrisi olmamasından dolayı da, kolaylıkla müsamere düzeyine inmesine neden olabilmektedir. Eve Giden Yol 1914, daha önce de vurguladığımız eksiklikleri ve zaaflarına karşın bir dönem filmi olma özelliği ve ele aldığı dönem ve olayları yansıtma açısından belli bir başarı düzeyini tutturarak seyredilmek açısından ilgi uyandırıyor. Keşke finalini de alışıldık özdeşleştirme yöntemlerini kullanarak bir kahramanlık yanılsamasına dönüştürmüş olmasaydı. “Sinematürk Aylık Sinema Dergisi, Şubat 2007, sayı, 4” 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder