GÖKTEN ÜÇ ELMA DÜŞTÜ (2008)
Senaryo ve
yönetmen: Raşit
Çeliker, Görüntü Yönetmeni: Mustafa Nuri Eser, Müzik: Tamer Çıray,
Yapım: Defne Film Prodüksiyon/ Raşit Çeliker Genel Koordinatör: Şencan
Güleryüz, Öykü Raşit Çeliezer, Nüans Çelikezer, Sanat Yönetmeni: Ayşen
Gürevin Karaytuğ, Kurgu: Serdar Çakular, Focus Puller: Muammer Ulakçı,
Renk Düzenleme: S. Samil Er, Işık Asistanı: Kubilay Özoğul, Sanat
Asistanı: Fatih Tavas, Ceren Sakar, Ses Teknisyeni: Onur Yavuz,
Boom Operatörü: Seçkin Akyıldız, Makyaj: Naime Gürseller, Kuaför:
Cem Şahin, Genel Koordinatör: Şencan Güleryüz, Yapım Koordinatörü;
Ali Yiğit, Yapım Sorumlusu: Berrin Dinç, Mekan Sorumlusu: Güçlü
Demir Toprak, Yönetmen Yardımcısı: Burcu Akbaş,
Oyuncular:
Köksal Engür (Recep), Bennu Yıldırımlar, Şebnem Köstem (Deniz), Kürşat Alnıaçık
(Melih Yavuz), Serhat Nalbantoğlu (Tuğrul), Ayten Uncuoğlu (KIayınvalide), Ali
Hürol (Cemal), Devrim Parscan (Kayınpeder), Toprak Sağlam (Sema), Fatma
Karanfil (Hülya), Goncagül Sonar (Yıldız), Cengiz Bozkurt (Mafya), Yeşim Gül
Akşar (Necla), İlker Ayrık (Şoför Necmi), Aykut Taşkın (Mafya), Umut Başkırma
(Murat), Hasan Milan, Deniz Gönenç Sümer,
Konu:
Küçük çapta bir hırsız olan genç Ali (İsmail Hacıoğlu) evden kaçmıştır.
Annesinden ve ender gördüğü babasından...Nasıl karşılanacağını bilmeden
İstanbul'daki daha önce hiç görmediği dedesine doğru garip bir yolculuğa
çıkar...
Ali'nin dedesi emekli asker Recep (Köksal
Engür), tek başına askeri disiplin içinde yaşayan huysuz bir ihtiyardır.
Karısını üç yıl önce kaybetmiş ve onay vermediği bir evlilik yapmış kızı
Yıldız'la da yaklaşık yirmi yıldır görüşmüyordur. Recep'in tüm saatleri hemen
her gün aynı geçiyordur artık. Ta ki küçük torunu Ali çıkıp gelene kadar...
Recep'in üst kat komşusu Nilgün (Bennu
Yıldırımlar) ise; Yalnız yaşayan, orta yaşlarda, üniversite mezunu, asi, modern
bir fahişedir. Nilgün ile Recep sürekli tartışırlar. Çünkü Recep onun fahişe
olduğunu biliyor ve onu apartmandan atmak istiyordur.
Recep'in kızı Yıldız'ın eve gelip onunla
yüzleştiği; Ali'nin kokain borcu yüzünden rehin tutulduğu yerden kurtulup eve
nasıl gireceğini düşündüğü; Ve Nilgün'ün bir müşterisinin yaşattığı bunalımla
intihar aşamasına geldiği o gece, oturdukları apartmanın çatısında bir araya
gelirler… Onlar artık geri dönülemez bir birlikteliğin içindedirler. Üçü de
yaşam hakkında düşünülenlerin gerçekle uyuşmadığını anlar. Her şey 'aile'
içinde çözümlenmiştir o gece. Birini öldürmüşlerdir...
# Raşit Çelikezer'in bizzat yazıp yönettiği
ilk sinema filmi Gökten Üç Elma Düştü, 'aile'yle ve aile içine saklanmış ilişki
formlarıyla derdi olan bir film. Bu derdini kabaca, 'modern hayatların yükünü
geleneksel aile yapısı artık kaldırmıyor; farklı aileler, farklı ilişki
biçimleri de düşünmeye başlamalıyız' şeklinde özetlemek mümkün. Ancak film,
özellikle teknik sorunları ve sinemasal zaafları nedeniyle, aileyle olan meselesini
yeterince güçlü bir şekilde işleyemiyor. Televizyonda uzun bir geçmişi olan
Raşit Çelikezer, Gökten Üç Elma Düştü'yü de adeta bir televizyon filmi gibi
tasarlamış. Dijital olarak çekilen film, görüntü ve sanat yönetimi 35 mm
transferin incelikleri göz önünde tutularak planlanmadığı için, fazlasıyla iki
boyutlu ve derinlikten yoksun bir görüntü tasarımına sahip. Televizyonda çok da
itirazımız olmayacak bu durum, sinema perdesinde fazlasıyla sırıtıyor; filmin
kurduğu dünyayı düzleştiriyor ve hikayenin etkileyiciliğini azaltıyor. Bununla
birlikte, karakterlerin ve olayların birbiriyle ilişkilenme biçimi de, sinema
filmlerinde görmeye alıştığımız bütünlükten yoksun. Film 'Evim' apartmanında
yolları kesişen üç karakter arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Emekli bir asker
olan ve askeri disiplini yapayalnız hayatında da sürdüren apartman yöneticisi
Recep Bey ve torunu Ali hikayenin bir cephesini oluşturuyor. Hikayenin diğer
cephesindeyse, Recep Bey'in fahişelik yaparak geçinen komşusu Nilgün var.
Erkeklere inancını yıllar önce yitirriş olan Nilgün'ün hayatı, üniversite
yıllarından tanıdığı bir müşterisine aşık olmasıyla alllak bullak oluyor ve bu
noktada aradığı yardım elini, yıldızının bir türlü barışamadığı Recep Bey ve
Ali' de buluyor. Recep Bey, Ali ve Nilgün ekseninde gelişen hikaye, filmin
süresi içinde işlenebilecek malzemeyi fazlasıyla sunarken, Çelikezer filmde bu
karakterlerin hayatlarına giren yan karakterlerin sunduğu ara yolları da sonuna
kadar zorlamayı tercih etmiş. Öyle ki, yan karakterleri canlandıran oyuncular
sıkça rol çalma girişiminde bulunuyor ve hikaye akışını bozan bir ağırlık
kazanıyorlar. Filmin Evim apartmanındaki odağı, iş yerinde birlikte olduğu genç
kadını işten attıran bir banka müdürünün, işten attırdığı kadının, uyuşturucu
mafyasıyla başı derde giren bir gencin ve onun dibe vuruşunu göremeyen
annebabasının hikayeleriyle gereksiz yere dağılıyor. Bu durum filmin kurgusunun
sarkmasına ve süresinin fazlasıyla uzamasına yol açtığı gibi , ana gerilim
noktalarının yeterince geliştirilmesinin de önüne geçiyor. Filmin, baştan eşit
olmayan ve sorunlu bir şekilde, yalan üzerine kurulan kadınerkek ilişkilerine
yaklaşımı, Nilgün'ün ağzından çıkıveren "bir kadının her zaman gerçekleri
bilmeye hakkı vardır" repliğine indirgeniyor. Recep Bey'in emekli bir
asker olmasından gelen sertliği ve bunun yarattığı pişmanlık "emirkomuta
zinciri içinde insan özgür düşünemiyor ... herhalde" cümlesiyle
geçiştiriliveriyor. Paranın saadet getirmeyeceği ve mutlu bir aile için yeterli
olmadığı fikri, Ali'nin arkadaşı Murat'lara misafir olduğu zorlama kahvaltı
sahnesiyle gözümüze sokuluyor. Film, çevresinde dolaştığı asıl meseleleri,
hikaye ye damdan düşer gibi yerleştirilmiş bu tür sahneler ve zorlama
repliklerle kolayca geçiştirip, adından başlayarak fazlasıyla anlam yüklenen
'Evim' apartmanını bu kadar anlamı kaldırabilecek bir mekan olarak kurmaya
zaman ayırmayınca, adeta kendi bindiği dalı kesmiş, etkileyici olabileceği tüm
alanlardan bir şekilde vazgeçmiş oluyor.
Gökten Üç Elma Düştü'nün, adıyla gönderme
yaptığı masal/hikaye anlatma geleneğini sinemaya hakkıyla taşıyabildiğini
söylemek zor. Çocukluğumuzda dinlediğimiz masalların sonunda gökten düşen üç
elman biri anlatıcıya, biri masal kahramanına gider, kalan elma da dinleyen
olarak bizim payımıza düşerdi. Böylece anlatıcı, masal anlatmanın insanı
zenginleştiren yanına ve ahlaki yüküne işaret ederken, masal dünyasından gerçek
dünyaya geçerken elimizdeki elmayla ne yapacağımız da bize kalırdı. Raşit
Çelikezer, filmini, gökten düşen üç elmayla dinleyeni şaşırtarak sona eren
masallar gibi, izleyicisini şaşırtarak bitirmek istemiş belli ki. Filmin,
bütününden bağımsız bir tonu ve hissi olan final bölümü, Recep Bey, Ali ve
Nilgün eksenli epizodlar halinde gelişen öykü çizgisini terk edip, bu üç
karakterin öykülerini değilse de kaderlerini birleştiriyor. Film içinde üçü de
farklı şekillerde bildik aile olma özlemiyle yüz yüze kalan karakterlerimiz,
bir kez daha hayal kırıklığına uğruyor ve üzerlerine yapışan 'aile olma'
lanetini el birliğiyle gömüyorlar. Ne var ki, açtıkları yeni sayfanın ilk
görüntüsü, bir çekirdek ailenin Pazar sabahı kahvaltısı mutluluğu olunca,
filmin karşı durduğu 'aile' fikrini kırabilen bir model önerme gibi bir niyeti
olmadığını, daha çok karakterlerini mutlu sona götürecek bir çıkış yolu aradığını
anlıyoruz. Böylece, gökten düşen üç elma hikaye dünyasına hapsolup, filmin üç
ana karakteri arasında bölüştürülürken, hakkı olan elmayı alamayan izleyici
filmin dünyasından eli boş ayrılıyor. (Fuat Camgöz) “Altyazı Aylık Sinema
Dergisi sayı, 78”
FİLMİ İZLE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder