Powered By Blogger

9 Mayıs 2015 Cumartesi

BATTAL GAZİ GELİYOR (1955)

Senaryo ve Yönetmen Sami Ayanoğlu
Operatör Cezmi Ar
Yapım Taç Film / Sami Ayanoğlu Milli Film Stüdyosunda hazırlanmıştır.


Işık: Orhan Akdemir, Sesleri Alan: Ferruh Kırmaz, Montaj ve Müzik: Kunt Tulgar, Senkron Montaj: Adrina Muradyan, Laboratuar: Yılmaz Erma (Şef), Aslan Tektaş, Erol Cıntan, Halit Birol,


Oyuncular: Sami Ayanoğlu, Neriman Köksal (Mari), Sadri Alışık (Eflahun), Mümtaz Ener, Fikret Hakan (Cafer), Atıf Kaptan (Amuryan Beyi), Gül Gülgün, Feridun Çölgeçen, Kadri Ögelman, Hasan Ceylan, Faik Coşkun, Kadir Savun, Efgan Efekan,


KONU: Anadolu topraklarının kısmen Bizanslıların, kısmen Arapların idaresi altında olduğu bir dönemde güçlü bir kale olan Malatya, Türklerin ileri karakollarından biridir. Komşu beyliklerden Amuryan kalesi de Malatya'nın himayesindedir. Bundan ve Amuryan'ın Türklere haraç vermesinden emin olmayan bazı kişiler, Rum Kayzeri'nden destek alarak Malatya Bey'i Ömer'e karşı kazan kaldırmaya karar verirler. Buna karşılık Türklerden yana olanlar ise, kargaşayı önlemek için Malatya'ya haberci olark Eflahun'u (Sadri Alışık) gönderirler. Eflahun, Amuryan Beyi Mihriyabil'in (Atıf Kaptan) kızı prenses Mari (Neriman Köksal)ile gizli bir aşk yaşamaktadır. Bu arada Mihriyabil Bey kendi elçilerini Malatya'ya gönderip ödemeleri gereken paranın biraz ertelenmesini ister, Ömer Bey, durumun incelenmesi için Hüseyin Gazi'yi ve iki komutanını Amuryan'a gönderir. Ancak Hüseyin gazi ve komutanlar öldürülür. Hüseyin Gazi'nin oğlu genç Cafer (Fikret Hakan) Ömer Bey'den serdarlık ister ve babasının ntikamını almak için Amuryan'a gider.


BATTAL Gazi: Çeşitli araştırma kitaplarına, ansiklopedilere bakıldığında, Kimlikleri farklı kişilikleri bir birine yakın, bir kaç kişi olduğunu fark etmekteyiz. Bunlardan en önemlileri; Antakya yada Şam doğumlu, arap asıllı olduğu, asıl adının Abdullah ve Ebu Hüseyn, Ebu Yahya ve Ebu Muhammed künyeleri ile tanındığı bilinmekte, ”Battal” ismini kullandığı ve Arapça “kahraman” manasına geldiğinden kolaylıkla bu isme sahip olduğu tahmin edilmektedir.
Bizans kayıtlarını tutan tarihçilerin yazdıkları eserlerde , böyle mert ve cesur derecede hayranlık bırakan kişinin Türk olduğunu , yıllarca Bizans’a karşı, verdiği üstün mücadeleleriyle Bizans İmparatorluğunu yıldırdığını bildirmektedir. Bu kişinin ise Malatya serdarı horasanlı Hüseyin Gazinin oğlu Cafer, bir diğer adıyla; Battal Gazi olduğu anlaşılmaktadır.


Battal Gazi’ye kolaylıkla sahip çıkılması bu durumun, aynı yüzyıllarda yaşayan farklı kişilerin abartılarak çoğaltılması, halkın böyle bir kişiyi kendi milletine yakıştırması ve methiyeler dizmesi sonucu ortaya çıktığı bir gerçektir.
Bizans kaynakları ,Kendileriyle uzun yıllar mücadele eden; Battal Gazi’nin yenilmez bir Türk savaşçısı olduğunu belirtmeleri ve yıllarca yaşanan olayları dilden dile,kulaktan kulağa anlatmaları ve yabancı araştırmacı-yazarların da bunu günümüze kadar ulaştırmaları bize gerçeği göstermektedir.Hatta o kadar meşhur olmuştur ki Rumların kiliselerinin birinde Hıristiyan kahramanlarının tasvirlerinin arasında Battal Gazi’nin Resmi yer almıştır.


Annesi peygamber sülalesinden; Saide hatun olup ,Annesi,iki oğlu ile hanımı Zey-nep hatunun makamları Battal Gazide’ dir. Battal Gazi’nin babası Hüseyin Gazinin mezarı Divriği Kalesinde ,Kayınpederi Hasan Gazi’nin mezarı ise Darende kalesinin doğu kısmında bulunmaktadır.


Battal Gazinin doğduğu ev , Battalgazi ilçesinin güney batısında, orduzu sınırlarından ilçe sınırlarına giren derme deresinin iki kol halinde ayrılarak devam ettiği ara bölgededir.Bu yer ile ilgili olarak Evliya çelebi yazısında şöyle demektedir:


”Aspuzu bağları içinde bulunan Hane-i Seyyid Battal Gazi-i Horasani faydalı ve sade ev idi. Battal Gazi’nin ruhunun kudreti ile yedi yüz yıldan beri buraya zerre kadar bir zarar gelmemiştir.Bu hanedana muhabbeti olan Melik Ahmet Paşa, tekkeyi dörttarafından genişleterek yeniden bir büyük kubbe inşa ettirmiş içine parmaklıklarla çevrili yüksek yerler yaptırmış.ziyarete gelenler için mutfaklar inşa ettirerek yüzlerce bakır kap vakfetmiştir.Türbedarına teslim ettiği tekkenin çalışma kontrolünü şehir halkına bırakarak sicile kaydettirmiştir. Halen tekke ve ziyaretgah olarak meşhurdur. Fukarası eksik değildir. İmardan sonra birkaç defa uğrayıp ziyaret ettik.Sanki yeni mimar elinden çıkmış bir dua yeri idi. Bütün şehir halkı yağmur duası için buraya toplanırlar.Duaların kabul olduğu eski bir ibadet yeridir.”


Türk-İslam aleminin gönüllerindeki Battal Gazi, uzun boylu ,buğday tenli, pehlivanlıkta Hz.Hamza, heybette Hz.Ali, Evliyanın öncüsü ve alimi, yalnız Türk aleminin değil, Bizans’ın o çağda çok iyi tanıdığı ve hatta ismini duyunca etkilendiği üstün bir kişiliktir.


Battal Gazi hem okumuş, hem de savaşmıştır.Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında ,Büyük Selçuklu ve Osmanlıların ,menkıbe ve destanlarından yararlandığı bir şahsiyet olmuştur. Battal Gazi, Hz. Muhammed’in “İstanbul mutlaka feth olunacaktır.Onu fetheden komutan ne güzel emirdir ve onun askerleri ne güzel askerdir.” Hadis-i şerifinin ışığında elinden geleni ve bu fethin öncülüğünü yapmıştır.


715 Yıllarında İslam ordularının İstanbul’un kuşatmasına katılıp ferdi olarak bir çok yararlıklar göstermiştir. Bizans İmparatoru Justinyonus’un kızı Elenora ya gönül verip kaçırmıştır.


717 – 740 yılları arasında 22 yıl devam eden Akrenion savaşına katılmış ve 740 yılında Nacoleai (Prymnessia) şehrinin Mesih kalesi önünde (Eskişehir İlinin,seyit gazi ilçesinde, Battal Gazinin türbesinin olduğu yöre) şehit düşmüştür. İstanbul da Kız kulesinden kaçırdığı Elenora Battal’ın öldüğünüduyunca intihar etmiştir. Bizans kayser’i Leon Battal’ın yaralarını tedavi ettirmek istemiş ancak hekimler çare bulamamıştır.


Selçuklu İmparatoru II.Aleaddin Keykubat’ın annesi Ümmühan hatun tarafından 1207 – 1208 yıllarında , Battal Gazinin şehit düştüğü yerde bir büyük türbe yaptırmıştır. Elenora’ nın mezarı’da bu türbededir. (kyn: http://battalgazi.bloggum.com)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder