Powered By Blogger

6 Ocak 2018 Cumartesi

KUYU (1968)



Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan
Kamera: Ali Uğur
Müzik: Orhan Gencebay
Yapım: Ortak Film / Necip Sarıcıoğlu

Ses: Necip Sarıcıoğlu, Yönetmen Yrd.: Fikret Uçak,

Oyuncular: Hayati hamzaoğlu (Osman), Nil Göncü (Fatma), Demir karahan (Mehmet), Aliye Rona (anne), Osman Alyanak (baba), Ahmet Kostarika, T. Fikret Uçak, Reşit Çıldam, Mustafa Dağhan, Sbahat Işık, Ahmet Acer

Konu: Film kahramanı genç kadın Fatma, kendini seven Osman tarafından dağa kaldırılır. Osman yakalandığı için Fatma köyüne geri döner. Ama hiç kimseye namusunun kirlenmediğini anlatamaz. Baskılar, Fatma'yı sevmediği biri ile evlendirmeye kadar varır. Bunun üzerine Fatrna kendi isteği ile dağa çıkar teslim olur. Dağda kendini serserilerin saldırısından kurtaran bir idam mahkumuyla birlikte olur. Mahkumun öldürülmesiyle yeniden yalnız kalır. Hapisten çıkan Osman üçüncü kez Fatma'yı dağa kaldırır. Onu günlerce ardından sürükler, elleri bağlı yerlerde süründürür. Ağaca bağlayarak Fatma’ya tecavüz eder. Fatma yaşamını karartan Osman'ı su içmek için kuyuya indiği bir anda kuyuyu taşlarla doldurarak öldürür ve jandarmaya teslim olur.

*"Kuyu", belalısı tarafından kaçırılan bir kadının dramını anlatmaktadır. Burada yönetmen kız kaçırma, törelerin ağırlığı ve eşkiyalık olgularıyla örülü bir film meydana çıkartırken aslında güçlü bir kadının sevmediği bir adama karşı direnmesini ve tutkulu tek taraflı bir aşlkı anlatmaktadır. Film Nisa Suresinin 19. ayeti ile başlar: "Kadınlara iyilikle davranın". Ardından genç bir kızın gölde yıkanma sahnesi gelir. Ağaçların arkasından onu izleyen belalısı Osman birden ortaya çıkar. "Ya kendiliğinden gelirsin, ya ölünü sürüp götürürüm" diyerek kızın saçlarını boynuna dolar, ellerine ip bağlayarak çıplak ayaklarla saatlerce yürütür. Fatma'ya zarIa sahip olmasına rağmen kız onun nikahlısı olmayı reddeder. Klsa bir süre sonra jandarmalar tarafından yakalanırlar. Adam hapse, kız ise ailesinin yanına döner.

Kuyu'daki adam Nisa suresinin 19, ayetinin söylediği gibi kadınlara iyilikle davranmamaktadır. Osman, Fatma'ya sevdiği halde eziyet eden, devamlı onu kadını olduğu için aşağılayan bir karakterdir. Fatma'nın evlenme teklifine "Hayır" demesinin nedenini bir türlü kavrayamaz ve "Kadın kısmı erkek kısmının sözünden hiç; çıkmayacak. Kadın erkeğin bir ufacık aşık kemiğinden yaratılmıştır. Kabul et avradlm olmayı," diyerek bir kadını evliliğe zorIayacağını düşünür. .

* "Kuyu", Metin Erksan için hem bir devamlılığın, süregelişin filmidir, hem de bir kopuşun, bitişin, noktalanışın ... Devamlılık, o güne değin bilinen Erksan tematiğinin bir kez daha ana çizgileriyle ortaya çıkmasıdır... "Kuyu" tam Erksan usulü bir "tutku" filmidir... Bir "Kara sevda" filmidir. "Susuz yaz"dan bu yana, Erksan'ın kişilerinde bir evrimden çok bir sapmaya tanık olmaktayız. Yalnızlığı kabullenmek bir yana, bu kişiler aşırı tutum ve davranışları ile varolan kurallara karşı gelip sahip olmak istedikleri şeyler için (su, kadın, toprak, servet, iktidar) var güçleri ve tüm tutkuları ile direnmektedirler."... "Kuyu"dan birkaç yıl önce yapılmış bu tanımlama, "Kuyu" için de geçerlidir. Filmin erkek kahramanı, bir kadına mutlaka sahip olmak istemektedir. Kadın ise direnmektedir, korkunç bir kinle, görülmedik bir dayanışla... Tutku, iki yanlıdır, görüldüğü gibi: Bir kahramanın sahip olma tutkusuna, diğerinin sahip olunmama, benliğini, kişiliğini özgürlüğünü koruma tutkusu karşı çıkmaktadır. Bu ikili bir oyundur anlatılan filmde, çeşitli aşamaları iniş, çıkışları, sürprizleri ile ...

Erksan, bir "Tutku filmi"ni ne denli başarıyla gerçekleştirebilmiştir? Birbirini garip biçimde bütünleyen bu iki tutkunun, iki keskin iradenin savaşımı son denli tekdüze (monoton) olma pahasına, aynı çizgide anlatılmıştır. Erksan, (öyküye bir ara giren üçüncü kişiye karşın) konuyu, daha doğrusu tema'yı dağıtmamaya özen göstermiştir. Tutkunun (tutkuların) altı kalın çizgilerle çizilmiş, yoğunluğu, şiddetin çokluk egemen olduğu düz çizgili bir anlatım la belirlenmeğe çalışılmıştır. "Kuyu", sinemamızda yapılmış en ilginç tutku filmlerinden biri midir? Yoksa, tekdüze ve saplantılı bir şiddet gösterileri dizisi mi? Film, iki yoruma da açıktır, sevilebilir veya sevilmeyebilir. TV'deki gösterisinden sonra, üzerinde yeniden bir tartışma ortamı doğacaktır kuşkusuz…

Ve bu tartışma, geç kalmış bile olsa gerekli sayılabilecektir. Geç kalmış, çünkü "Kuyu", gösterildiği 1968 yılı içinde Yeşilçam ile sinema yazarlarının arasındaki köprülerin çeşitli nedenlerden bütünüyle atılmış bir döneme rast gelmiş olması dolayısıyla basından hiçbir ilgi ve destek görmemiştir. Ticari bir başarısızlık olarak sonuçlanan film; Erksan'ın, iyi veya kötü, doğru veya yanlış, kendi sinema anlayışını uygulamaya çabaladığı filmlerin de sonuncusu olmuş, Erksan, bu filmden sonra boyun eğdiği ve koşullarını tümüyle kabul ettiği Yeşilçam'da günümüze dek gelen bir piyasa filmleri yönetmeni olma durumunu sürdürmüştür. Bu açıdan, başta belirttiğimiz üzere, Erksan tematiğinin bir devamı olan "Kuyu", getirdiği sonuçlarla Erksan sinemasının son noktasını koymuş gibidir...
Öykü gerçekten yaşanmış ve gazetelere yansımış bir olaydan alınmıştır. Doğu Anadolu'da bir köyde bir adamın bir kadını defalarca kaçırışı yönetmenin ilgisini çeker ve senaryo bu hareket noktasını baz alır:
Bir adam bir kadını beş kere dağa kaldırmış, hapse giriyor, çıkıyor, gene kaçırıyor. Bir tutku. Beşinci de dağlarda gezerken bir kuyuya geliyorlar, adam kuyuya iniyor, kadın da üstünü taşla örtüyor. Hatta kadını hapiste ziyarete de gidecektim ama, olmadı diyor yönetmen.

Filmin en kritik noktası kuşkusuz ki, Fatma'nın başına gelecekleri bile bile bu evliliğe "Evet" dememesidir. Fatma Osman'ın "Sana sabaha kadar müsaade ediyorum, evet dersen niikahlanacağız" sözünün, eğer, "Evet" demezse tecavüz anlamına geldiğini bilmektedir.

Buna rağmen "Ancak ölüm sana evet der" diyerek Osman'ı reddeder. Doğu Anadolu'da bir köy kızının bu lafı etmesi ve bunun sonucunu beklemesi hiç de kolay değil, Hiç bir özgürIüğü olmadığı halde Fatma'nın, güçlü bir kadın karakteri olarak sevmediği bir erkeğe "Hayır" diyebilmesi son derece önemli bir gösterge,

Metin Erksan, Türk sinema yazarIarının ve özellikle Sinematek Derneği'nin bu film hakkındaki olumsuz eleştirilerinin yanı sıra, yabancı basından ve sinema yazarIarından "Emsalsiz bir film " gibi tanımlamalar almasına rağmen, bu filmi yabancıların görmesini pek istemiyor:

Bu filmimi oynatmak isteyen yabancılara kolay kolay izin vermiyorum. Çünkü onlar filmi bizim anladığımız gibi algılamıyorlar. Az gelişmiş bir ülkede ataerkil bir toplum yapısı içinde kadının ezilişi olarak aIgılıyorlar. Halbuki filmde ataerkil bir toplum içinde son derece güçlü bir kadının direnişi var. Böyle bir kadın değil Türk sinemasında, dünya sinemasında bile yok. Ben bu yüzden bu filmimin yurtdışında gösterilmesini pek istemiyorum. Metin Erksan, Ylllar sonra bile bütün filmlerinin üzerinde düşünüp, bugün olsa, bu filmieri nasIl çevireceği konusunda analiz yapıyor. Bu özelliğini "Kuyu"ya uygulamasını istediğimizde filmin sonunun bambaşka olduğunu görüyoruz:

Osman, filmin sonunda yine su içmek için kuyuya inerdi ama, bu kez su içerken ayakları kayar, suyun içine düşerdi. İpe tutunarak çıkmak isterken Fatma, belindeki ipi taşla keser ve kuyunun içine atar. Osman, tırmanmaya bir fare gibi kuyunun içinde boğulur ama, ben bu sahneyi göstermezdim. Film, kuyudan çıkmaya çalışan Osman'ın görüntüsüyle biterdi. Ayrıca filmi bugün yeniden çeksem asIa Fatma'nın intihar etmesine müsaade etmem. “Birsen Altıner “Metin Erksan Sineması” syf:78”

Not: Filmin başrol oyuncusu Nil Göncü 10 Nisan 1950 yılında İstanbul’da doğmuş 1968 yılında ilk filmi olan “Kuyu” filmiyle sinemaya adım atmış 1969 yılında Son filmini “Sarı Çizmeli” yi çevirirken bağırsak düğümlenmesi rahatsızlığı nedeniyle Şişli Etfal Hastanesine kaldırılmış ve orada 3 Eylül 1969 yılında vefat etmiştir.

ÖDÜL:


► 1. Adana Altın Koza Film festivali 1969
► “Kuyu” En başarılı film
► “Metin Erksan” En başarılı Yönetmen
► Hayati Hamzaoğlu, “En başarılı yardımcı erkek oyuncu
► Aliye Rona En başarılı yardımcı kadın oyuncu
Jüri: Kemal Tahir, Nusret İkbal, Turhan Gürkan, Orhan M. Arıburnu, Alim Şerif Onaran, NEŞET Günal, Sema Özcan, Bülent rkmen, Yalçın Remzi Yüreğin, Zeki Yüzüak, Kasım Ener)
► As Dergisinin Sinema Yazarları arasında düzenlediği 1965-1969 döneminin en iyi 10 filmi arasında 7. Sırayı almıştır. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder