Powered By Blogger

29 Nisan 2015 Çarşamba

EFSUNCU BABA (1949)



Senaryo ve Yönetmen Aydın Arakon (Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın
aynı isimli oyunundan )
Görüntü Yönetmeni İlhan Arakon
Yönetmen Yardımcısı Nejat Duru
Yapım Atlas Film / Nazif Duru


Oynayanlar: Müfit Kiper, Necdet Mahfi Ayral, Nubar Terziyan, Jejan Mahfi Ayral, Dursune Şirin


Konu: Efsuncu Baba büyü, tılsım, muska gibi olağanüstü öğelere yer vermesi bakımından da bazı Karagöz oyunlarına benziyor. Metin And, Büyücü Hoca, Mal Çıkarma, Cincilik ve Cambazlar adlı oyunları büyücülük, bakıcılık konusunu işleyen oyunlara örnek olarak gösteriyor Örneğin Cincilik oyununda kızı Dilber’in Tosun Bey’le evlenmesine razı olmayan Hacivat, Tosun Bey, Dilber ve Karagöz’ün birlikte oynadıkları bir oyun sonucunda Karagöz’ün büyü gücüne inanır ve kızının Tosun’la evlenmesine razı olur.


Büyü gücüne inanarak kızı Mevlüde’nin Nurullah Hasip’le evlenmesine rıza gösteren Ebülfazıl Enveri ile Hacivat arasındaki benzerlik oldukça dikkat çekicidir. Üstelik, Cincilik’te Karagöz, Hacivat’ı, büyü gücüne, kızı Dilber’den öğrendiği gizli parasına yönelik sözler ederek inandırır. Efsuncu Baba’da ise Enveri, kızını, Nurullah Hasip’e, gizli defineye ancak bu sayede ulaşlacağı inancıyla verir. Yani hem Hacivat hem de Enveri çıkarları doğrultusunda hareket ederler.


► Efsuncu Baba, Hüseyin Rahmi Gürpinar'in cahillik ve kültür ikilemini yansıttığı romanlarından biridir. Ebulfazl Enveri Efendi'nin bütün zayıflığı, cahilliğidir. O, ava giderken avlanacaktır; kuşkusuz, Hüseyin Rahmi de bu konu aracılığıyla toplumsal yergiden geri durmayacaktır.


Hüseyin Rahmi GürpInar’n, 1924 yılında yayımlanan ve on bölümden oluflan Efsuncu Baba adlı yapıtı Binbirdirek’te ipek iplik eğirerek hayatlarını kazanan Agop ve Kirkor adlı iki Ermeni gencin söyleşleriyle başlıyor. Romanda anlatılan olayların geç-tiği yer olan “Binbirdirek”,aynı zamanda meddahlar tarafı ndan anlatılan gerçekçi bir halk hikâyesinin de adıdır. bu hikâyeler IV. Murat dönemine dair olayları anlatan birbirine bağlı halk hikâyelerdir. Tahir Alangu, Hüseyin Rahmi’nin Ahmet Mithat Efendi’nin başlattığı “halka yönelen yerli roman” geleneğini sürdürdüğünü belirtiyor. Bu yönüyle H. Rahmi’nin, romanına mekân olarak bir halk hikâyesine göndermede bulunan Binbirdirek’i seçmesi oldukça anlamlıdır.

H. Rahmi Gürpınar’ın, boş inançlara kapılmanın ne kadar anlamsız ve gülünç olduğunu gösterdiği Efsuncu Baba adlı romanında, sözlü kültürün etkisi hissedildiği gibi anlatıcı da bir romancı olmaktan çok hikâye anlatıcısına benziyor. Ayrıca romanda H. Rahmi’nin büyük ölçüde geleneksel Türk tiyatrosundan yararlandığı anlaşılıyor. Efsuncu Baba’da sözlü kültürün ve geleneksel seyirlik oyunlarımızın etkisi anlatıcı, kişiler, konu, kuruluş ve dil olmak üzere başlıca beş alanda hissediliyor


Walter J. Ong, “Sözlü kültürde öğrenmek veya bilmek, bilinenle bilen arasında yakın, duygudaş ve ortaklaşla bir özdeşleşmeye ulaşmak demektir”. Bu özdeşleşmenin olduğu metinlerde ise anlatıcı, üçüncü tekil şahıs anlatımından çıkar ve anlatıcı, dinleyici ve hayali kahraman arasındaki sınırlar da ortadan kalkar.


Romanın üç eksen kişisi Agop, Kirkor ve Enver’dir. Üçü de psikolojik derinlikten mahrum olmaları ve kalıplaşmış özellikleri yönüyle karakterden çok birer tiptirler. Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin de en büyük özelliği tip olmalarıdır.


Ong da “düz” ya da “ağır” olarak nitelendirilen bu kişilerin, başka türlü kişlik yaratamayan birincil sözlü gelenek yapıtlarından çıktığını belirtiyor. Efsuncu Baba’da Agop ile Kirkor, Karagöz’deki Karagöz ile Hacivat, Ortaoyunundaki Kavuklu ile Pişlekâr gibi iki birincil kişidirler.

Hacivat ve Pişekar ise okumuş, ağırbaşlı, düşündüklerini hissettirmeyen, temkinli, hesapl›, biraz ukalâ, aydın tipidirler. Buradan hareketle Agop’un Hacivat ya da Pişlekar niteliğinde; Kirkor’un ise Karagöz ya da Kavuklu benzeri bir tip olduğu söylenebilir. H. Rahmi, her ikisini de, Karagöz ile Hacivat’a veya Kavuklu ve Pişlekâr’a benzetebileceğimiz bu komik Ermeni delikanlıları, ‘Tanzimattan beri gelen, hattâ kökü daha önceki devirlere dayanan bir sosyal tabaka ve kültür tezadını bilhassa belirtmek üzere, eserine yerleştirmiş gibidir.
Böylece romanda kişileştirme, Karagöz ve Ortaoyununda olduğu gibi karşıt tipler yoluyla yapılıyor. Agop ile Kirkor, ikisi de halktan insanlar olmasına rağmen romanda Agop’un Kirkor’a karşı üstünlük tasladığı daha en başta görülüyor. İplik eğirirlerken Kirkor “meyhane hayatı” şarkılar söylerken Agop, Dede Efendi gibi ustaların ağır şarkılarını söylemektedir. (Efsuncu Baba’da Geleneksel Türk Tiyatrosunun Etkisi” - Hülya Dündar/ Milli Folklor, Yıl 15, sayı 59)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder