Powered By Blogger

28 Nisan 2015 Salı

KIZ KULESİNDE FACİA (1923)



 Senaryo ve Yönetmen Muhsin Ertuğrul Pierre Antier ile (P.Cloquemin'nin " Gardiens de Phare - Fener Bekçileri" adlı oyunundan
Operatör Cezmi Ar
Yönetmen Yardımcısı Kemal Küçük
Kurgu Muhsin Ertuğrul
Yapım Kemal Film / Kemal ve Şakir Seden

Oyuncular: Muhsin Ertuğrul (Baba ve diğer oğul), Münire Eyüp (Neyyire Neyir “Ertuğrul” (Gelin), Emin Beliğ Belli (Rıza), Hakkı Necip Ağrıman, Aznif Minakyan, Komik Ali Rıza,

► Muhsin Ertuğrul, Paris’te “Grand-Guignol” Korku Tiyatrosu’nun repertuarında izlediği ve bir perdelik bir oyun halinde Türkçe’ye çevirdiği; sonra da “Vazife Uğrunda” adıyla kendi tiyatrosunda oynadığı “Fener Bekçileri” adlı bir oyunu, gerekli sahneleri de ekleyerek “Kız Kulesi’nde Facia” adıyla filme çekt i 

Oynayanlar: Muhsin Ertuğrul (Baba), Emin Beliğ (Rıza), Münire Eyüp (Neyyire Neyyir) (Gelin), Aznif (Gelin'in annesi) Komik Ali Rıza, Hakkı Necip (Ağrıman)

Çekim yeri: İstanbul, Kız Kulesi ve diğer yerler

KONU: Olay, bir fener bekçisi ile oğlu arasında geçer: Deniz fenerindeki ortaklaşa görevlerine gitmeden on beş gün kadar önce oğul, karada kuduz bir köpek tarafından ısırılmıştır.
Fenerde görevi aldıkları akşamdan başlayarak oğulda birtakım anormallikler ortaya çıkar: ışıktan, sudan korkmakta, karamsar bir ruhla konuşmalar yapmaktadır. Baba, oğlundaki bu değişikliğin sebebini anlayamaz. Yeni evlendiği karısına duyduğu özlemi hatırlatarak ona takılır.
Fakat oğlan ertesi gün, kendisini çok daha rahatsız hisseder ve babasına kudurma ihtimalinden söz eder. Babası bundan kaygılanır, ama kıyıdan çok uzaklarda ve feneri terk edememe durumunda bulunmaktadırlar.

Üçüncü akşam delikanlıda kuduz belirtileri tam olarak ortaya çıkar. ışıktan korktuğu için feneri yakmadığı gibi, babasının yakmasına da engel olur. Bir ara babasına saldırmaya yeltenirse de, onun kendisini şiddetle itip kovması üzerine, fenerin hemen altındaki sahanlığa çıkar ve orada yabani bir hayvan gibi dönüp dönüp dolaşmaya başlar. O sırada karanlıkta bir gemi gelmekte, acı düdükler çalmaktadır. Bu gemide ihtiyarın öteki oğlu da görevli olarak bulunmaktadır. Öbür yanıdan, kıyıdaki kulübede gelin kızla yaşlı anası fenerin yanmamış bulunmasından endişe duymaktadırlar.

Baba, feneri yakmak için elinde petrol kabıyla sahanlığa çıkarken, kuduran oğlu kendisini karşılar. Aralarında korkunç bir boğuşmadan sonra, ihtiyar oğlunu sahanlığın korkuluğundan aşağı, fenerin dibindeki kayalıklara fırlatır, sonra da aşağı inerek çocuğunun ölüsü üzerine kapanır; ağlamaya başlar. Bu sırada vapurun acı düdüğünü duyarak kendine gelen ihtiyar, görevini hatırlar, yukarı çıkarak feneri yakar. Kıyıdakiler fenerde ışık görerek, yeniden her şeyin yolunda gittiğini sanırlar, sevinirler. Halbuki baba çocuğunu kendi elleriyle öldürmek zorunda kaldığı için kahrolmaktadır.

Not: Muhsin Ertuğrul'un Paris'te bulunduğu yıllarda Grand-Guignol" tiyatrosunda görüp beğenmiş olduğu bu oyun, Türkiye'ye döndüğü zaman yine onun tarafından dilimize çevrilmiş, 1913'te kendisinin de bir üyesi olduğu Millet Tiyatrosu'nda da oynamıştı. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder