Powered By Blogger

29 Nisan 2015 Çarşamba

VURUN KAHPEYE (1949)


Senaryo ve Yönetmen Lütfi Ö. Akad,
Eser Halide Edip Adıvar,
Operatör: Lazar Yazıcıoğlu,
Müzik Adaptasyon Fatih G. Pasiner,
Yapım Erman Film / Erman Kardeşler


Yönetmen Yardımcısı: Selahattin Küçük, 

Ses Mühendisi: Sadettin Erbil,
Müzik Adaptasyon: Fatih G. Pasiner, Dekor: M. Özgenci, Montaj: Yera Yegül, Saç Tuvaleti: Mehmet Oktay Prodüktör: Hasan Erman, Müziği İdare Eden: Sadi Işılay,

Adapazarı Stüdyosunda çevrilmiş, İpek Film Stüdyosunda seslendirilmiştir.


Oyuncular: Sezer Sezin (Aliye), Kemal Tanrıöver (Tosun), Settar Körmükçü (Hacı Fellah), Vedat Ö. Bengü (Uzun Hüseyin), Mahmure Handan, Temel Karamahmut (Kumandan) Arşavir Alyanak (Ömer Efen-di), Küçük Yıldız: Nurdoğan Öztürk , Semih Evin, Necil Ozon, Ali Rıza Şenel, Hüseyin Tuncalı, Fahri Güneş, Temel Karamahmut (Durmuş),

(Fimin ikinci çekimi 1964'de üçüncü çekimi ise 1973'de yapılmıştır).


Bu filmde iyi insanları oynayarak kendisini seyirciye sevdirenlerin başında; Sezer Sezin, Mahmure Handan, Kemal Tanrıöver, Dr. Arşavir Alyanak gelmekte. Diğer yandan kötü huylu yobaz karakterleri oynayan Settar Körmükçü, Vedat Örfi Bengü, Temel Karamahmut, üstün oyunculuk performansları ile seyirciyi hem kızdırmış hem de karanlıkla izlettirmişlerdir.


Konu: Yabancı güçlerin ülkeyi paylaştığı sırada Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun olarak bir Anadolu kasabasına atanan öğretmen Aliye'nin (Sezer Sezin) öyküsü. “Toprağınız toprağım, eviniz evim. Bu diyarın çocukları için bir ana, birışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım diyerek ettiği yemine sadık kalan genç öğretmen, bir iftira sonucu yobazlar tarafından taşlarla, sopalarla linç edilir.


► Sezer Sezin ve Ludwig Van Beethoven’in 5, 6, ve 7 numaralı senfonileri. Sanatçıyı Halide Edib Adıvar da çok beğenmiş; “Tıpkı Aliye Hocanım.” Lütfi Ö. Akad’ı yönetmen olması için cesaretlendiriyor. Romanda Kız Öğretmen Okulunun Başhademesi Güllü Kadının, filmde ise Gülsüm Ananın kedisini seviyor. Adalet Cimcoz seslendirmiş…


35 bin lira harcanan film Adapazarı Stüdyosunda 150 figüranla çekilmiş. Rol alan 5 kişi sonradan yapımcı ve yönetmen olur; Vedat Örfi Bengü, Semih Evin, Dr. Arşavir Alyanak, Necil Ozon, Şevket Aktunç. Mahmure Handan’ın o zamanki soyadı ‘Erki’. 1973’deki üçüncü çevrimde yine Gülsüm Ana rolünde ve şaşırtıcı bir şekilde geçen yıllardan hiç etkilenmemiş…


Aliye, geldiği kasabada çok yalnız. Ömer Efendi ve eşi olmasa (veya kızları Emine sağ olsa) ne yapacakmış. Karı koca onu hatırına yerde sinide değil masada yemek yiyorlar. Romanda Maarif Müdürü, karısı ve ikinci öğretmen Hatice (filmde Saime Ogan rol almış ve Bedia Muvahhit seslendirmiş) bile güvenilir değil… Aliye öğrencilere Tevfik Fikret’in ‘Papatya’ şiirini yazdırıyor. Bir başka sahnede çocuklar Alman halk şarkısı “Muss i’ (ich) Denn”i Türkçe sözlerle (Ali Ulvi Elöve) söylüyorlar; ‘Ey Bülbül’; “Ey bülbül güzel kuş şimdi sen nerdesin//**//Söndü mü yoksa artık hevesin.” Bu şarkıyı Elvis Presley [‘Wooden Heart’ (1960) adıyla], Mireille Mathieu ve Marlene Dietrich’den de dinlemiştik… Tosun Bey (sf. 27) “Hemen hemen (ne demekse) hiç kadına temas etmemiş (galiba ‘el sürmemiş’ anlamında) bir Türk genciydi”. Düşmanla çarpışan 60 kişilik bir kuvveti var. Hacı Fettah, yardım etmemek için ne yapacağını şaşırmıştı. Tosun Bey’in, Aliye istedi diye onu serbest bırakması ‘iyi niyet taşları ile cehenneme döşenen yolu’ anımsattı…

Öğretmenin evi düşman askerlerin tarafından sarılmış. Durmuş onların dikkatini başka yere çekerek Aliye’yi dışarı çıkarır. Bu sahnede ‘La Majör 7 Numaralı Senfoni Op. 92 / Poco sostenuto Vivace’ (1812) (Beethoven) var… Mediha Fidan ‘Ağlarsanız mahzun olur bu sevgili ananız’ şarkısını söylüyor… Remzi Kitabevi’nin yayınladığı 7. basımda (1988) bir hata var. Aliye ile beraber başka bir kadın daha öldürülmüş gibi bir anlam çıkıyor; (Sf. 136) “Kasabaya ordunun girdiğini görür görmez Kantarcıların Uzun Hüseyin Efendiyle Fettah Efendi, iki zavallı kadının birer et peltesi gibi ezilmiş olan vücutlarını bıraktılar, herkesten önce karşılamaya koştular.”… Gencecik bir öğretmen yıllar öncesinden yol gösteriyor: “..Bu çocuklar hepimizindir. Onlara, el ele verip beraber bakmalıyız… Mektebe vaktinde yollayınız ve derslerine çalışmalarına göz kulak olunuz. Temizliklerine de ayrıca dikkat etmelisiniz.” (Murat Çelenligil – sinematürk Internet veri tabanı)


► 1950’ler öncesi Türk sinemasının en başarılı Kurtuluş Savaşı filmi. Ticari açıdan büyük bir başarı sağlayan filmin en çarpıcı bölümü linç sahnesidir. Bu film daha sonra 1964 yılında Orhan Aksoy ve 1973 yılında Halit Refiğ tarafından tekrar çekilmişse de ilk film kadar başarılı olunamamıştır.

“Film İstanbul sinemalarında gösterime girince bazı yazarlar tarafından çeşitli eleştirilere uğradı. Karşı tepkiler giderek saldırıya dönüştü. Tartışmalara yol açtı. (Atilla İlhan, Sebilürreşat, s,41, Nisan 1949)


Selim İleri Roman hakkında şunları söylemekte:
“Trajik olan, vatan savunmasında, vatan hainiyle vatanseverin zorunlu ayrılığıdır. Halide Edib, bu ayrılığı deşerken, tanıklık ettiği, vatanseverler arasında yer aldığı acı günlerin derin heyecanı altındadır. Vurun Kahpeye'nin hemen bir oturuşta yazılmış, hadiyse aralıksız, kesintisiz bir zaman diliminde kaleme getirilmiş çoşku romanı olduğunu neden söylemeliyim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder