Powered By Blogger

9 Ekim 2015 Cuma

ACI HAYAT (1962)

Senaryo ve Yönetmen: Metin Erksan
Görüntü Yönetmeni: Ali Uğur
Müzik: Fecri Ebcioğlu
Yapım: Sine Film / Muzaffer Arslan,
(Acar Film Stüdyosunda hazırlnmıştır)


Kurgu: Özdemir Arıtan, Sanat Yönetmeni: Semih Sezerli, Işık Şefi: Fehmi Eryılmaz, Ses Kayıt: Tuncer Ayhdınoğlu, Negatif Kurgu: Ali Berkan, Laboratuar: Mihail Skarpedis, Set Amiri: Fethi Oğuz, Set Ekibi: Mustafa Buvan, Nejat Buvan, Haydar Doğan,


“Aşkların en büyüğü, ıstırapların en korkuncu, kaderin en acısı, Yıllarca Unutulmayacak bir Film”


Oyuncular: Ayhan Işık, Türkan Şoray, Ekrem Bora, Nebahat Çehre, Hüseyin Baradan, Handan Adalı, Asım Nipton, Memduh Alpar, Osman Türkoğlu, Faik Coşkun, Ahmet Turgutlu, Baran Kutluk, Hamit Türker, Demir Şahmercan, Araski Hebo, Adnan Uygur, Edit Laleşen, Sami Acun, Gülten Ceylan, Talia Saltı, Muadelet Tibet, Fatma Ceylan


Konu: Bir kuaför salonunda çalışan Nermin (Türkan Şoray) ve kaynakçı Mehmet'in (Ayhan Işık), maddi imkansızlıklar yüzünden bir türlü evlenemediği, nihayet araya zengin bir çocuğun (Ekrem Bora) da girdiği "Acı Hayat", hikayesi itibarıyla tipik bir melodram gibi gözükebilir. Ancak Metin Erksan'ın yönetmenliği filmi standart bir tür sineması örneğinin çok üzerine çeker. "Acı Hayat", Türkan Şoray'ın yüzünün tüm ekranı kapladığı bir yakın plan çekimle başlar, ardından da Ayhan Işık'inki gelir. Daha sonraysa iki sevgiliyi İstanbul'u fona yerleştiren bir planda görürüz. "Acı Hayat"ı aynı döneme ait türdeşlerinden ayıran önemli bir özellik burada ortaya çıkar. Erksan'ın filmi o yılların çoğu stüdyoda çekilen, 'plastik' melodramlarından değildir. Bilakis şehri önemli bir anlatım aracı olarak kullanır, kamerasını sık sık sokağa çıkartır. 


Nermin ve Mehmet'in gecekondu mahallelerinden, yeni inşa edilen apartmanlara uzanan ev arama süreci yoğun bir gerçekçilik duygusu taşır. Türkan Şoray ve Ayhan Işık'ın üzerlerinde pardösüleri, uzun uzun yürüdükleri bu sahneler Türk sinema tarihinin unutulmaz imgeleri arasına girmiştir.
Öte yandan "Acı Hayat" başkarakterlerinin maddi yokluğunu sadece acıklı bir unsur olarak kullanmaz. Film, şehrin değişen sosyal yapısına, sınıflar arasındaki ayrımın giderek bir uçuruma dönüşmesine ve bunların sebep olduğu çarpık kentleşmeye dik-kat çeker. Biraz önce bahsettiğimiz gerçekçilik duygusu, tam da bu yüzden "Acı Hayat"ta önemli bir rol üstlenir. Filmin Nermin ve Mehmet karakterlerinin dünyasına ilişkin yaklaşımı böyleyken, Ekrem Bora ve Nebahat Çehre'nin canlandırdıkları zengin aile çocukları da, çoğu Yeşilçam melodramından farklı şekilde, klasik anlamda 'kötü' olarak tasarlanmamıştır. Hatta bir sahnede Ekrem Bora'nın canlandırdığı Ender şöyle der; "Sen kötü yazılmış romanların tesirinde-sin. O romanlarda zengin erkeklerin fakir kızları sevmesi hep kötü gösterilir. Olmaz öyle şey!" Erksan'ın filmi klasik melodramın dışında kalan bu gibi özelliklerine rağmen, seyirciyle kurduğu ilişki açısından türün değme örneklerini aratmayacak bir başarı ve etki yakalamıştır. "Acı Hayat"ın anlattığı hikaye veya onun farklı varyasyonları çeşitli filmlere, hatta yıllar sonra aynı adı taşıyan bir televizyon dizisine bile model olmuştur. Ancak bu takipçilerin tümü 1962 yapımı filmin gölgesinde kalmıştır. Şehir kadar iç mekanların da müthiş bir başarıyla kullanıldığı, yıldız oyun-cularının yüzlerinde unutulmaz ifadeler yakalayan, çok iyi bir görüntü yönetimine sahip "Acı Hayat'ın ses bandına da zaman zaman caz parçaları eşlik eder. Dolayısıyla Erksan'ın melodram türüne yaklaşımı sadece içerik değil, biçim açısından da son derece özenli ve moderndir. "Acı Hayat'ın benzerlerinden farkını da burada aramak gerekir. (Sinema, en iyi 100 film)


► Yabancı film seyircisinin de ilgisini çekip Şan Sineması'nda yapılan galada kürk mantolu kadınların da izlediği bir film. Köy filmlerinden büyük kentlere geçiş yapan Metin Erksan’ın dönemi içinde hasılat rekor-ları kıran "kara sevda” filmi denemesi. 55 iş gününde tamamlanan ve Ali Uğur' un gö-rüntüleriyle şiirsel bir atmosfer taşıyan film, bir tutkunun yanı sıra sınıfsal çelişkileri de beraberinde getiriyor. Ve günümüze kadar yapılan "aşk filmleri” içinde en iyilerinden. Ayhan Işık, piyango milyarderi olan fakir bir tersane kaynakçısını, Türkan Şoray, kuaför-de çalışan kızı, Ekrem Bora şımarık ve züppe bir zengin çocuğunu, Nebahat Çehre de kız kardeşini oynuyor. Şımarık genç, kaynakçının evlenmek üzere olduğu manikür-cü kızı iğfal eder. Kaynakçı zengin olduktan sonra sevgilisini ayartan beyzadenin kız kardeşini iğfal edip intikamını alır. 


Ama gerçekte yalnızca ilk göz ağrısını sevecektir...

1. Antalya Altın Portakal Film Şenliği'nde (1963).
► Türkan Şoray “En İyi Kadın Oyuncu”
► Ali Uğur da "en iyi görüntü yönetmeni”


 Metin Erksan'ın "Acı Hayat" filmi de "Toplumsal gerçekçilik" akımının içinde görülmüştür. Yönetmen "Acı Hayat"ta gerçek dünyayı, gerçekçi bir görüşle verdiği bir aşk filmi yapmıştır. Zenginlikle fakirliği, acı hayatla tatlı hayatı, gerçek aşkla ihaneti bir tutku çemberi içinde bu filmde vermiştir.
Kaynakçı ustası Mehmet ile manikürcü Nermin evlenmek isterler. Evlenmek barınabilecekleri, kafalarını sokabilecekleri bir ev bulmakla eş anlamlıdır. Ekonomik imkansızlıklar yüzünden istedikleri gibi bir ev bulamazlar. Bu iki fakir gencin arasına zengin Polanski'nin 'Sudaki Bıçak' filmini çevrildiği yıl seyredememiştim. Yıllar sonra televizyonda izleme fırsatı buldum. Siinema eleştirmenleri tarafından filmin, biçimsel ve içeriksel açı-dan olduğu kadar işitsel açıdan da göklere çıkarıldığını okumuştum. Filmi seyrettim ve çok primitif buldum. İIk fillmini yapan bir rejisörün gençlik filmi diye tanımlanacak bir film. Her neyse...


O filmin müziklerini de çok methetmişlerdi. Polanski'yle aynı yıl çektiğimiz 'Acı Hayat'ta kullandığım saksofon 'Sudaki Bıçak'ta da vardı. Üstelik, her ikimiz de Omette Colemann'ı seçmişiz. Bütün eleştirmenler o filmin müziğini konuştu ama, hiç kimse 'Acı Hayat'ın müziğinin farkına varmadı. Polanski, saksofonu Polonya'da kullanıyor, ben ise alaturkanın ağırlıklı olduğu Türkiye'de kullanıyoorum. Yine de hiç sözü edilmiyor. Üstelik ben prodüktörün ve Fecri Ebcioğlu'nun tüm karşı çıkmalarına direnerek Ornette Colemann'ı koydum. Fecri, 'Öyleyse ben filmin müziğine adımı koymam' dedi. 'Sen bilirsin Fecri' dedim. Filmi seyrettikten sonra ismini koymaya karar verdi. Filmin müziğiyle Fecri'nin hiç alakası yoktur. “Metin Erksan Sineması, “Birsen Altıner, syf, 51 ”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder