Powered By Blogger

8 Ekim 2015 Perşembe

YILANLARIN ÖCÜ (1961)

Yönetmen Metin Erksan
Senaryo Metin Erksan, Fikret Uçak
Eser Fakir Baykurt
Kamera Mengü Yeğin
Müzik: Yalçın Tursavul
Yapım Be-Ya Film / Nusret İkbal 


Oyuncular: Fikret Hakan, Nurhan Nur, Aliye Rona, Kadir Savun, Erol Taş, Ali Şen, Fikret Uçak, Şadiye Arcıman, Hakkı Haktan


KONU : Daha çekimleri başlar başlamaz olaylara yol açan, sansüre takılan, gösterildiği sinemalar "Kahrolsun komünistler!" sloganı atan gruplarca basılan, ancak dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in Çankaya Köşkü'ndeki özel gösterimden sonra "Filmi çok beğendim. Memleketin bize kapalı kalmış gerçekleri çok güzel aksettirilmiş. Köylerimiz hakikaten böyledir. Hatta gerçek buradakinden çok daha acıdır" deyip onay vermesinden sonra biraz olsun rahata kavuşan "Yılanların Öcü", Fakir Baykurt'un aynı adlı romanından uyarlanan bir köy dramı. Erksan'ın olay ve karakterleri sinemaya aktarırken yorum hakkını özgürce kullanmış olduğunu da belirtelim. Yaşlı anası Irazca, karısı Haçça ve üç çocuğuyla küçücük toprağını ekerek yaşamını sağlayan yoksul köylü Kara Bayram'ın huzuru, tam evinin önündeki arsanın muhtar tarafından Haceli'ye satılmasıyla kaçar.


Ev önüne ev yapmak olacak iş değildir. O güne dek aralarında herhangi bir sorun olmayan iki aile arasında büyük bir çatışma çıkar ve çaresiz kalan Irazca Ana, haklarını aramak için vilayetin yolunu tutar.

1963'te Rekin Teksoy'la yaptığı bir röportaj-da "Cesaret meselesini ele aldım. Müşkülle-rimizin çözülmesini istiyorsak, baskının her türlüsüne aldırmayıp, umutsuzluğu bir yana bırakıp, yasaların tanıdığı hakları sonuna kadar kullanmamız gerektiğini belirtmek amacı güttüm" diyen Metin Erksan, 27 Ma-yıs'la Türkiye'nin içine girdiği yeni döneme ve hak arama mücadelesine işaret eder "Yılanların Öcü"nde. Sinemamızda ele alı-nan köy hikayelerindeki 'pembe gerçekçilik' dönemi sona ermiş 'sert ve eleştirel gerçeklik' dönemine adım atılmıştır.


Erol Taş'm canlandırdığı Haceli karakterini romanda çizilenin aksine biraz yumuşatan, muhtarı da idare-i maslahatçı bir tip olarak ele alan Erksan, küçük mülkiyet sorunu çer-çevesinde gelişen öyküde klasik iyi-kötü mücadelesinin dışına çıkar, Irazca Ana'yı da Haceli'yi de romana göre daha denge-li, karşılıklı bencillikleri ve mülkiyet düşkünlük-leri içinde kullanır.
Tarık Dursun K.'mn "Her şeyden önce bir iyi niyet gösterisidir ve bu iyi niyet gösterisinin sinemamızın geleceği bakımından önemi büyüktür" dediği "Yılanların Öcü", değerini öncelikle Erksan'ın yalın sinema dilinden ve oyunculuk performanslarından alan. Yalçın Tura'nın müziklerine de çok şey borçlu olan bir filmdir. Tüm oyuncular çok iyidir ama Aliye Rona hiç kuşku yok ki kariyerinin zirve-sindedir. 1985'te Şerif Gören yönetiminde ikinci bir çevrim yapıldığını da belirtmeden geçmeyelim. (TA.) Sinema En İyi 100 Film


► Sansürde uzun süre takılıp kaldı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Çankaya Köşkü'ndeki özel gösteride sanatçıları kutladıktan sonra film sansürden çıkabildi. Ancak film, Ankara Sinemalarında vizyona girdiği gün olaylar çıktı. Özellikle de Ulus sinemasındaromanın yazarı Fakir Baykurt sahneye çıkınca, alkışlarla "yuuuh!" sesleri birbirine karıştı. Sinemanın koltuklan kırıldı. Afişler yırtıldı ve olaylar sinemanın dışına kadar taştı. Bu ara kalabalık bir grup "Kahrolsun komünistler", "Gürsel'i istismara kalkışanlara karşıyız", sloganlanyla Kızılay'dan Zafer Anıtı'na doğ-ru yürüdü. Polis olaya müdahale etti ve ilk gece 24 kişi tutuklandı. (Bkz: Yılanların Öcü Ankara Olayları; Sinema d., S. 77, Mayıs 1962)


ÖDÜL:


►“Yılanların Öcü” Kartaca Sinema Günü'nde (Tunus)
"Şeref Madalyası" aldı.
►(1966) Ve sinema yazarları seçiminde,
►"Yılanların Öcü"1961 - 62 mevsiminin "En Başarılı Filmi
►Metin Erksan "En Başarılı Yönetmen",
►Aliye Rona "En Başarılı Kadın Oyuncu"
► Erol Taş "En Başarılı Erkek Oyuncu".


Seçici Kurul üyeleri: Giovanni Scognamillo (Akşam), Semih Tuğrul (Hür Vatan), çetin A. Özkırım (Yeni Sabah), Tarık Kakınç (Vatan), Cüneyt Şeref (Tercüman), Hayri Caner (Son Havadis), Agah Özgüç (Sinema), Erdoğan Tokatlı (Sine - Film), Rekin Teksoy (Ataç - Bkz.: Sinema d., S. 86, Temmuz 1962]


► Film sansür kurulunca yasaklandı. Bu karar zerine dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, filmi Çankaya köşkünde özel olarak izlemiş ve “Bu filmi yapmakla vatana, millete hizmet ettiniz, sağolun varolun, yurt gerçeklerini az bile göstermişsiniz” diyerek Metin Erksan’ı kutlamıştır. Buna rağmen sansür kurulu, yasak kararından vaz geçememişti. Anvak CHP konu ile ilgili olarak Meclise bir soru önergesi vermesinden bir ay sonra sansür kurulu yasak kararını kaldır-mıştır. (“Artun Yeres “Sakıncalı 100 Film”)


► “Metin Erksan “Gecelerin Ötesi”nden kısa bir süre sonra yine “Toplumsal gerçekçilik” akımının içine sokulan “Yılanların Öcü”nü çeker. Fakir Baykurt, romanı yayımlandığı zaman büyük tepkiler almıştı Metin Erksan da filmini yaptığı zaman benzer tepkilerle karşılaştı Film, bir köylünün evinin önüne başka bir ev yaptırmaya kalkı-şan köylülerle önüne ev yapılmaya çalışılan evin sahipleri-nin mücadelesini anlatmaktadır. Kara Bayram annesi Irazca, karısı Haçce ve çocuklarıyla birlikle toprağını ekerek geçinen kendi halinde bir köylüdür. Evlerinin Önündeki köyün ortak topra-ğını muhtar köy kurulunun kararıyla, köy kurulunun üyelerinden biri olan Hacelfye satar. Evlerinin önüne ev yaptırmak istemeyen Bayranun ailesi ile Haceli'nin ailesi arasında çıkan sürtüşme Irazca'nın; ''Yılanlar yılanken öçlerini yerde komadılar. Biz insan olduğumuz halde düşmanımızın karşısında boynu bükük, pısmıs duruyoruz. Yazıklar olsun bize. insan haysiyetine yakışmaz bu. Şikâyetimizi yapacağız" sözleriyle olayı kaymakama götürmesiyle çözülür.


Metin Erksan'ın sinemasında mülkiyet olgusu oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Yönet-men, "Susuz Yaz" ve Kuyu’yu çekmeden önce bu olguyu ilk kez "Yılanların Öcü" filminde işlemiştir. Bu film ayrıca Âsık Veysel'in Hayatından 10 yıl sonra yönetmeni ciddi anlamda sansürle karşı karşıya getirmiştir: "Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi RomanÖdülünü kazanan 'Yılanların Öcü'nü okuduğum zaman, isminden de etkilenerek bu romanı filme çekmeye karar verdim. Çünkü, bu filmin eninde sonunda sansürle bir çatışmaya gireceğini biliyordum. Romanın ve filmin adında olduğu gibi sansürden öcümü alacaktım" diyen Metin Erksan, film çekildikten sonra filmi sansüre götürür. Sansür kurulu, "Ne yurtiçinde, ne de yurtdışında film oynayamaz" der:


O akşam biz filmi rahmetli Cemal Gürsel !e gösterdik. Cemal Gürsel filmi gördü, çok beğendi ve bizi tebrik etti. Türk vatanına hizmet ettiniz dedi. Hemen arkasından da şöyle devam etti. “Yahu Metin Bey! Ben senin adını gazetelerde hep gerçekçi rejisör, gerçekçi rejisör diye okuyorum Seni böyle övüyorlar. Ama bana kalırsa bu filmde biraz gerçeğin dışına çıkmışsın" Neden dedim. Eeee, bütün tipler ense kulak yerinde, şişman. Bu kadar besili mi Türk köylüsü. Biraz zayıf adam seçseydiniz ya diye cevap verdi. Sonra, söyledik biz. 'Paşa hazretleri, siz bizi lecviz ettiniz, beğendiniz, övdünüz ama, sansür bu filmi men etti' dedik. O zaman kıyamet koptu. 'Kimdir bu adamlar? Onlara telefon edin, bu filme müsa-ade edilsin' falan dedi. Biz "Yılanların Öcü"nü Cemal Paşanın emri olmasına rağmen çok zor gösterime sokabildik. Ankara'da aylarca büyük mücadele verdik. Ankara milletvekili veya senatörü, iki isim hatırlıyorum; ibrahim Saffet Omay ve Sabit Kocabeyoglu. Bu ikisi meclise takrir verdiler; LIki Meclis birleşip filmi seyretsin ve karar versin' dediler. Meclis kabul etti. Sinema makinesini aldık, perdeyi kuruyoruz. Bunun üzerine izin çıktı. Çok büyük bir olaydı, olmasını çok islerdim, sinema tarihinde, bir politik meclisin seyredip karar verdiği film olmak şerefini ve onurunu taşıyacaktı.
Metin Erksan, 1961 Anayasasına göre değerlendirilen bu filmin topyekün yasaklanması üzerine filmi Cumhurbaşkanı Cemal GürseFe gösterdikleri geceyle ilgili anılarım şimdi gülerek anlatıyor:


Paşa filmi Çankaya'daki sinema salonunun en önündeki sıralarından birinden izliyor. Film boyuncu rakı içti. Önündeki masada kavun, beyaz peynir ve ince ince doğranmış sala-talık vardı. Arkadaki sıralarda kuvvet komutanları, onların esleri oturuyor.


Biz daha arkalarda oturuyoruz. Bizim arkamızda da yaverler ve aileleri oturuyor. Ben Nusret'e, 'Paşa, filmi bitirsin, bak ne da-yaklar yiyeceğiz. Köşkün altında mahzen var. Bizi oraya indirecekler, gerisini sen düşün' diyorum. Film bittikten sonra Paşa sana diyecek ki, 'Nusret İkbal sen misin? Ulan deyyus, biz senin baban Hüseyin Ik-bal'le briç oynardık. Baban temiz biradamdı, sen ne zaman komünist oldun vatan haini herif... Ulan bunu iyi dövün. Ardından Fakir Baykurt'a dönecek, 'Ulan senin adın niye Zengin değil de Fakir?' diye soracak. Filmin Ankara temsillcisi emekli bir albaydı. Ona sıra gelince, 'Haa, sen albaysın hem de ...

 Ulan askerden vatan haini çıkmaz, sen nasıl çıkktın? Bunu daha iyi dövün' diyecek. Herkes dayağı yedikten sonra sıra bana gelecek 'Ha, Metin Erksan ha

 ... Ense kulak yerinde, bu iyi ... Çünkü yiyeceğin dayağın haddi hesabı yok. Doğrusu senin yerinde olmak istemezdim.' Ben bu ve buna benzer sözlerle film boyunca ekibi tedirgin ettim. Film bitti, bütün ekip son derece gergin, kimseden ses seda yok. .. Benim laflanm sonucunda heykel gibi kıpırdamadan başlarına gelecekleri bekliyorlar. Paşa ayağa kalktı. 'Filmciler lütfen böyle gelsin' dedi. Ben dedim ki, 'Galiba dayak burada olaacak, Paşa bizi mahzene indirmeyecek.' Paşa'nın ilk lafı şu olldu; 'Vatana hizmet ettiniz.' Bütün ekipte bir boşalma oldu, derin bir oh çektiler. Paşa, o gece programını değiştirdi ve bizimle çay içti. Film hakkında belki bir saate yakın konuştu. Ben bir ara izin isteyerek, Ankara'daki Merkez Film Kontrol Komisyonunun bugün film hakkında 'Oynanamaz' karan verdiğini söyledim. 'Ne biçim adam bunlar' diye baağırdı ve Nasır Zeytinoğlu'nu çağırdı, 'Sansüre telefon et, fillme müsaade etsinler' dedi. Nasır Zeytinoğlu orada tarihi ceevabını verdi ve 'Ben filmi seyretmedim Paşam' dedi. Ben yılllarca bunu açıklamadım. Cemal Gürsel, bu laf üzerine hiç bir şey diyemedi. Bu olaydan bir ay sonra biz büyük mücadeleler sonunda filmi gösterime sokabildik. “Birsen Altıner, “Metin Erksan Sineması” syf, 42

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder